Paketteki Anayasa Mahkemesi ve HSYK - II

cumhuriyet.com.tr

Daha önce de açıkladığım gibi HSYKnin taslakta öngörülen kuruluşuna hiçbir şekilde katılmıyorum. Hemen göze çarpan, yetersiz ve önceden sözü edilen iyileştirmelerle bağdaşmayan düzenlemeler şöylece özetlenebilir:

Hâkim ve savcıların aday olarak atanmaları HSYKnin görevleri arasına alınmamış; kadro dağıtma yetkisi görevleri arasından çıkarılmıştır. Böylece bakanlık, mesleğin temelini oluşturacak yargıç ve savcı adaylarının atanmasında ve kadroların dağıtımında tek yetkili olacaktır.

Adalet Bakanı, kurulun başkanı olarak gündemi belirleme yetkisini elinde tutacak; bu yetkisine dayanarak örneğin, Yargıtay ve Danıştay üyelerinin seçimini, kanunun açık hükümlerini ihlal ederek, gündeme almamak suretiyle geciktirebilecektir.

Adalet Bakanının dairelerin çalışmalarına katılmaması olumlu bir düzenlemedir. Ancak kendisi, görevleri kanunla belirlenecek olan kurul toplantılarına katılabilecek; örneğin anayasanın 154 ve 155inci maddeleri uyarınca HSYK tarafından yapılacak ve kurulun en önemli görevleri arasında olan Yargıtay ve Danıştay üyeliği seçimlerinde kurul başkanı sıfatıyla oy hakkına sahip olacaktır.

Hâkim ve savcıların denetimi, haklarında araştırma ve gerektiğinde inceleme ve soruşturma işlemleri, ilgili dairenin teklifi üzerine, Adalet Bakanının oluruna bağlanmıştır.

Teklifin HSYKnin ilgili dairesinden gelmesi, sonuca etkili değildir. Bakan teklife karşın, himaye etmek istediği hâkim ve savcı için soruşturma izni vermeyecektir.

Dairelerin görevleri ve karmaşık bir yapıda oluşturulan kurulun üyelerinin dairelere hangi esaslara göre dağıtılacağı hususunda taslakta herhangi bir açıklık yoktur. Örneğin; Danıştayı temsil edecek tek üye hangi dairede görev yapacaktır? Bunlar hakkında hiçbir temel ilke ve esas getirilmeden, tümünün kanunla yapılacak düzenlemelere bırakılması sakıncalıdır.

Taslakta hâkim ve savcıların özlük işlerinde hazırlık işlemlerini yapacak, kurulun sekreterya hizmetlerini yürütecek bir birimin kurulması hakkında herhangi bir düzenleme yoktur. Buna karşılık kurula bağlı genel sek-reterlik kurulacak, bunun kuruluş ve görevleri kanunla düzenlenecektir. Kanunda genel sekreterliğe hazırlık işlemleri yapma görevi verilebilir ise de bu hususun TBMMdeki çoğunluğun takdirine bırakılması, güvence yönünden sakıncalıdır.

SONUÇ: AKP tarafından hazırlanan taslakta yer alan; siyasi partilerin kapatılması, Anayasa Mahkemesi ve HSYKye ilişkin düzenlemelerin yargı reformu ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.

Senelerce bekledikten sonra, seçimlere kısa bir süre kala AKP tarafından alelacele ve özensiz bir şekilde hazırlanan, çok sayıda dil ve düzenleme hataları içeren, yüksek mahkemelere duyulan öfke, nefret ve güvensizlik duygularını açığa çıkaran anayasa değişikliği paketinin tek amacı, yargıyı AKP paralelinde siyasallaştırarak ele geçirmek; bağımsız yargıyı yok etmektir.

Böylece hem AKP ve partinin yöneticileri için güvenli bir hukuki ortam yaratılacak; hem de hiçbir engele takılmadan devletin yapısını, şeklini ve yönünü yasalarla değiştirmek yolu açılmış olacaktır. Kabul edilmesi halinde tek adam yönetiminin yolunu açacak olan bu düzenlemeler, ne yazık ki kendilerini liberal olarak tanımlayan bazı kişilerce desteklenmektedir.

Anayasa paketinde, tek başına değerlendirildiğinde olumlu düzenlemeler de bulunmaktadır. Bunların TBMMye ayrı bir pakette sunulması halinde muhalefet partilerinin bunları destekleyeceğinden, en azından üzerinde uzlaşma sağlanabileceğinden eminim. AKP demokratikleşmede gerçekten samimi ise bunları paketten çıkarır ve uzlaşma sağlar. Ama bunu yapmayacaktır, yapamayacaktır.

Yargı için düzenlediği kuralları, yargı ile ve kendi aralarında hiçbir ilgisi olmayan olumlu düzenlemeler eşliğinde ve şemsiyesinde TBMMye ve gerektiğinde halka sunarak sonuca varmak istemektedir.

Dilimizde bu taslak metni çok iyi tanımlayacak çok sayıda özdeyiş ve atasözü vardır. Sanıyorum Ziya Paşanın özdeyişi en uygunlarından biri olacaktır: Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?