'Paket'lenen Demokrasi ve AKP
cumhuriyet.com.tr24. yasama döneminin ilk yılı, AKP iktidarında her yeni yasama döneminin ülke demokrasisi için adeta bir yas dönemi olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
TBMM Genel Kurulu’nun 24 saati bulan çalışmasıyla geçirilen üçüncü yargı paketi ise bu dönemdeki antidemokratik yasaların en dikkat çekeni oldu.
Önce kamuoyu hazırlandı
AKP; bu paketten önce her alanda yaptığı gibi öncelikle “rıza imalatı” yaptı. Yandaş basın, “Özel yetkili mahkemelerin artık kaldırılması gerekiyor” yollu propagandaya yardımcı oldu. Ne var ki kamuoyunun elinde tartışacağı herhangi bir bilgi yoktu.
Fethullah Gülen’e yakınlığıyla bilinen bir gazete ise bu propagandaya katılmadığı gibi tersi bir tutum izledi. Bu gazete, haftalardır ÖYM’lerin kaldırılmasının ne kadar yanlış bir adım olacağını işledi durdu. Aslında sadece bu tablo bile paketin özünün ne olacağına ilişkin güçlü bir ipucu taşıyordu.
Yasa düzenlemesi üzerindeki “gizlilik” neredeyse son ana kadar sürdü. Ülkedeki yargı sisteminde önemli değişiklikler yapacak bir önerge, yasanın görüşmelerinin yarısı tamamlandığında hâlâ bırakın kamuoyunu, AKP milletvekillerinin çok büyük bir bölümünce bile bilinmiyordu. Yasamanın kalbi konumundaki TBMM; daha çok demokrasi getirdiği iddia edilen düzenlemenin sır gibi saklanmasındaki ironik durumla baş başa kaldı.
Sonuçta önergelerin ortaya çıkmasıyla her şey anlaşıldı: Özel yetkili mahkemeler kaldırılmıyor, adı değişiyordu. Makyaj niteliğindeki birkaç düzenleme dışında kamuoyunda yaratılan “Daha çok demokrasi geliyor” algısına temel oluşturacak hiçbir şey yoktu. Tam tersine, yargı sistemindeki antidemokratik bütün uygulamalar, bir önergeye bindirilerek CMK’den Terörle Mücadele Yasası’na taşınıyordu. Özel yetkili mahkemeler ile ilgili bütün hükümler neredeyse tıpatıp yeni kanunda da yer buluyordu.
Hal böyle olunca, asıl amacın özel yetkili mahkemeleri kaldırmakla ilgisinin bulunmadığı, konunun sadece hükümetin ipleri tamamen eline almak istemesiyle ilgili olduğu su yüzüne çıktı.
Zira Erdoğan, MİT Müsteşarı’nın ifadeye çağırılmasının ardından, bu yönde bir değişikliğe gitmeye karar vermişti. Yasada MİT görevlilerine yönelik istisnanın yer buluyor olması da bunun göstergesiydi.
Zaten, kamuoyunun gündeminde olan önemli davalarda görev yapan birçok savcının Gülen cemaatine yakın olduğu iddiaları gündemden hiç düşmemişti. Önergeler incelenir incelenmez artık bu hâkimiyete son verilerek, gücün Adalet Bakanlığı ve HSYK aracılığıyla hükümette toplanmaya çalışıldığı anlaşıldı.
Kanunun asıl amacı, geçici madde üzerine verilen bir önergede gizliydi. Buna göre mevcut mahkemeler soruşturma tamamlanana kadar sürecek. Ne var ki, bu davalara bakan savcıların görevleri, yeni savcılar atanınca bitecek.
Sonuçta büyük bir savcı değişimi yaşanacak, cemaate yakın olduğu iddia edilen savcılar yenileriyle değiştirilecek gibi görünüyor. Yeni soruşturma ve davalar da yeni kurulacak özel mahkemelerde yeni savcılarla görülecek. Böylece hükümet de cemaat karşısında elini güçlendirecek.
Düşkırıklığı mı?
Böylece, tutuklu milletvekillerinin tahliyesini sağlayacak herhangi bir düzenleme olmaması ve yargılamadaki mevcut antidemokratik uygulamaların büyük bölümünün sürecek olması, hiç değilse demok ratik birkaç adım bekleyenleri düş kırıklığına uğrattı. Oysa, dört partinin üzerinde anlaştığı ve tutuklu milletvekillerine tahliye yolunu açacak düzenlemenin AKP MYK tarafından reddedildiğini hatırlayanlar için bunda şaşıracak hiçbir şey yoktu.
Yine de gelişmeler, bu kadarına pes dedirtti. AKP’nin çarpık mantığa göre halkın oyuyla seçilmiş milletvekilleri cezaevinde kalabilirler, ama yine halkın oyuyla seçilmiş AKP milletvekilleri, neye oy verdiklerini bile bilmeden getirilenleri el kaldırıp onaylayabilirler.
Başbakan Erdoğan’ın, mevcut davaların üçüncü yargı paketinden etkilenip etkilenmeyeceği sorusuna “Kısmen” yanıtını verdiğini hatırlarsınız.
Gerçekten bu pakette “kısmen” bir demokrasi adımı bile olsa, gelecek için bir parça umutlanabilirdik. Oysa anlaşıldı ki AKP; TBMM tatile girmeden önce demokrasiyi “paket”lemekte hiç sakınca görmedi.
Adil yargılamaların olduğu, insanların neyle suçlandığını bilmeden aylarca cezaevinde tutulmadığı, sadece savunmalarından ötürü ceza almadığı bir ülke düşü ise AKP iktidarının olmadığı bir başka bahara kaldı.