Özkan: Belgeleri Özal'dan aldım

İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı gazeteci Tuncay Özkan, kitaplarında yayımladığı bazı belgeleri Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dan aldığını söyledi.

cumhuriyet.com.tr

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasına devam eden Özkan, AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan ile ilgili iddialarını tekrarladı.

Özkan, Orhan Aykut'un yargılandığı ''Matkap'' operasyonuna ilişkin dava dosyasının getirtilerek, gerçek olayların aydınlığa çıkartılmasını istedi.

İddianamenin özü darbe olduğu için kendisinin de darbeci olarak görüldüğünü ifade eden Özkan, bunun tamamen insanın hayatının olağan akışına aykırı düştüğünü belirterek, ''Bir insanın ömür boyu hapsini isteyeceksiniz, ama onun hayat hikayesine bakmayacaksınız. Hayat bu kadar ucuz mu?'' dedi.

Özkan, ''Medyanın yeniden yapılanması''na ilişkin bir kitabı bulunduğunu ifade ederek, ''Beni bundan yargılayın. Tuncay Güney denen adamdan, Sisi'den mi yararlanacağım? Niye benim ürettiğimle değil de deli zırvası zırzop şeylerle suçluyorsunuz?'' diye konuştu.

Yazdığı kitaplarda JİTEM'i, Hizbullah'ı eleştirdiğini, iddianameyle bütün hayatının yargılandığını ifade eden Özkan, gazetecilik yaşamı boyunca yaptığı çalışmaları ve Musa Anter'in de aralarında bulunduğu bazı kişilerle ilgili anılarını anlattı.

Kitaplarını göstererek savcılara hitap eden Özkan, ''Bunların hikayesini okumadan bana bu hakaret yapılır mı? Ben terörist miyim? Lütfen okuyun bunları. Benim tüm yaşantımı nasıl yargılarsın? Enerjin var mı? Aklın yeter mi? Gücün yeter mi?'' şeklinde konuştu.

Gizli belge suçlamalarına ilişkin de Özkan, kitaplarında yayımladığı bazı belgeleri merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dan aldığını söyledi.

Özkan, Türkiye'ye gelen Calal Talabani'nin 26 Haziran 1992 tarihli görüşmesine ilişkin bilgi ve belgeleri de Özal'ın verdiğini ifade ederek, ''Özal, Talabani gelince, görüşmeyi Dışişlerine havale etti. 'Kürt Mektubu'nu yayınlayınca da ortalık birbirine girdi. Özal 'Kürt meselesinde özel silahlı birlikler kurulmalı' diyordu. Bu belgeyi kitabıma da koydum. Bunu bana Özal vermişti'' şeklinde konuştu.

Muhalif olduğu için bu davada yargılandığını ifade eden Özkan, ''Çağırın MİT Müsteşarı Emre Taner ve eski müsteşar Şenkal Atasagun'u dinleyelim. Muhalif nasıl susturulmak istenir'' dedi.
 

''Ölsem konuşacağım"

''Ölsem konuşacağım, ben bu yaftaları boynumda taşımam'' diyen Özkan, Cumhuriyet mitinglerini de anlatarak, ''Ben Çağlayan'daki miting alanına geldiğimde polis tutanak tutmuş. 'Ne şeriat, ne darbe, tam darbe isteriz, tam darbe' demişim. Yalan, öyle bir şey söylemedim. Mitinglerde hangi suç varsa kabulüm. Cumhuriyet mitinglerinin ne kabahati varsa benimdir. Yaptım, yine yapacağım. Ahdım olsun, gene yapacağım. Sonuna kadar bağıracağım. Mitinglerde, 'Ne şeriat, ne darbe, tam demokratik Türkiye' dedik'' diye konuştu.

''Ordu göreve'' pankartını mitinglerde kendilerinin açtırmadığını söyleyen Özkan, bir grup gencin pankartı açtığını ve onların da yargılandığını ifade etti.

Özkan, şöyle devam etti:
''Cumhuriyet mitinglerini 'yapamazsınız, olmaz' dediler. Türkan Saylan geldi. 'İzmir mitingine katılmıyoruz. Bir potansiyel var, mahvedeceksin' dedi. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, İzmir mitingine katılmadı. Türkan Hanım mitinge geldi, sandalyemi kendisine verdim. Konuşmak istedi. 'Konuşamazsınız' dedim. Çünkü, konuşma listesini valiliğe ve emniyete vermiştik, suç olmasın diye Türkan Hanım'ı konuşturmadık.''

Türk Silahlı Kuvvetlerinin resmi olarak düzenlediği toplantılara davetiye ile çağrılan 4 gazeteciden biri olduğunu söyleyen Özkan, ''Toplantılara ben, Fikret Bila, Saygı Öztürk ve Mehmet Ali Kışlalı çağrılıyordu. Hatta iki toplantıya mazeret bildirerek katılmadım. Ben bunu kullanmadım. Bu benim darbeciliğim anlamına geliyorsa, sayın savcılar bulamamış ben söyleyeyim, ben Türk Silahlı Kuvvetleri'nden korkmam. Kalemimi hiç kimseye satmadım'' dedi.

Özkan, daha sonra Cumhuriyet savcılarına dönerek, ''3 Aralık 2003 tarihindeki toplantıya inanıyor musunuz?'' diye sorarak, ''Hayır, inanmıyorsunuz. O toplantıyı ben düzenledim. Gelin dedim, orgenerallere, korgenerallere geldiler, toplantı yaptım... O toplantıyı sadece Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök düzenleyebilir. Toplantıyı düzenleyen o. 'Söylediklerinize aynen katılmakla birlikte, muhtıra verilmesine gerek görmüyorum' diyor. 'Toplantıyı yaptım, Türkiye'nin sorunlarını tartıştık, görüştük' diyor'' şeklinde konuştu.

Tuncay Özkan, toplantıyla ilgisinin olmadığını ve ''darbe yapacağım'' diyene de inanmayacağını ifade etti.

Emniyetteki sorgusunda kendisine ''Veli Küçük'ü tanıyıp tanımadığı''nın sorulduğunu söyleyen Özkan, ''(Veli Küçük'ü tanımam. Çok eleştirdim, ama şahsen tanımam, uzaktan tanırım) dedim. İddianame, 'tanıdığını beyan etti' diyor'' dedi.

Özkan, kendisine emniyette ''M.A. kim?'' diye sorulduğunu anlatarak, ''Buna savcılık sorgumda cevap vermek istiyorum' dedim. Savcılıkta M.A'yı sordular. M.A, Metin Akpınar'dır. Beraber siyaset yapmak istediğim, beraber tatil yaptığımız muhabbet ettiğimiz kişidir. Onunla arkadaşlık edemez miyim?'' diye konuştu. Duruşma, Özkan'ın savunmasını yapmasıyla devam ediyor.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, tutuklu sanık Tuncay Özkan'ın daha önce verdiği emniyet, savcılık ve sorgu yargıçlığı ifadeleri, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün tarafından okundu.

Söz alan Tuncay Özkan, 20 Aralık Pazar günü bir gazetede çıkan ''Savcı, Haberal'ın yakınlarını fena işletmiş'' başlıklı bir haberde Cumhuriyet Savcısı N.T'den bahsedildiğini ifade ederek, Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın'a, ''N.T. siz misiniz? Siz, Mehmet Haberal'a iltimas geçilmesi için size gelenlerle görüştünüz mü? Gelen bir telefona, bir narkotik suçlusunu, polis komiseri olarak konuşturdunuz mu? Bence siz sorularınızı Mehmet Ali Pekgüzel'e verin, o sorsun'' dedi.

Özkan'ın avukatı Ahmet Çörtoğlu da çapraz sorgu öncesi söz alarak, sorgu sırasında araya girip sorguyu bölmek istemediğini söyledi. Çörtoğlu, ''Yönlendirme sorusu sorulmasın. Lütfen Sayın Başkan siz müdahale edin bu konuya'' diye konuştu.
Daha sonra Özkan'ın çapraz sorgusuna geçildi.

Üzerinde Jandarma Genel Komutanlığı amblemi bulunan dosya kapağını gösteren Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Özkan'a, Jandarma Genel Komutanlığı'nda yapıldığı iddia edilen ve görüntüsü bulunmayan görüşmeyle ilgili olarak, ''Şener Eruygur, Hurşit Tolon ve Hasan Atilla Uğur'dan 16 Aralık 2003 tarihli 24'er sayfalık görüşme belgesi var. Bu görüşmenin yapılıp yapılmadığını söyler misiniz? Bu görüşme sadece metin olarak ele geçirilmiş. Görüntü veya ses kaydının olup olmadığını TSK'ye sormuşuz, 'yoktur' şeklinde cevap gelmiş. 16 Aralık 2003 tarihinde neredeydiniz?'' diye sordu.

Bunun üzerine araya giren Özkan'ın avukatı Çörtoğlu, ''Dakika bir gol bir. Ses kaydı yok, bir şey yok. Siz 16 Aralık 2003'te nerede olduğunuzu hatırlıyor musunuz Sayın Başkan?'' dedi. Özkan da ''Ahmet Çörtoğlu, duruşmadan önce, 'bak seni kızdırmaya çalışacaklar, sabırlı ol' diyordu. Ben, benim fitilim daha kısa sanıyordum, Ahmet'in fitili daha kısaymış'' diye konuştu.

Daha sonra Çörtoğlu'na sakin olması gerektiğini söyleyerek, Pekgüzel'in sorduğu soruya cevap vermek istediğini ifade eden Özkan, ''16 Aralık 2003'te Kıbrıs'tan geldim, ama Ankara'da mıydım, İzmir'de mi, yoksa İstanbul'da mıydım hatırlamıyorum'' dedi.
Savcı Pekgüzel'in, ''O tarihte tek bir cep telefonu numarası mı kullandınız?'' sorusuna ''Evet'' yanıtını veren Özkan, kullandığı numarayı söyledi. Özkan, Pekgüzel'in, ''Erem Ertekin'i tanıyor musunuz?'' sorusu üzerine, Kanal D'nin müessese müdürü olarak tanıdığını ifade etti.

Pekgüzel'in, ''Recep Tayyip Erdoğan size, 'Şeytanın ta kendisisin sen, derin devletsin' dedi mi? Böyle bir görüşme oldu mu?'' sorusuna Özkan, ''Erdoğan'la uçakta karşılaştık. Kendisine malını, mülkünü, servetini sordum. Uçaktan indikten sonra 'Bunu yayınlayacak mısın?' dedi. Ben de 'yayınlayacağım' dedim. Dışarıda arabamı gördü. 'Bu araba zırhlı mı?' dedi. 'Evet' dedim'' yanıtını verdi.

Araya giren avukat Çörtoğlu'nun ''Bu iddianamede var mı?'' diye sorması üzerine savcı Pekgüzel, ''Hepsi var. Çünkü 'İddianamede var mı, ekte var mı, gökte var mı?' diye soracağınızı biliyorum'' dedi.

Pekgüzel'in, ''Çukurova Grubuna geçtiğinizde Akşam Gazetesinin durumu nasıldı? Batmış mıydı?'' sorusuna Özkan, ''Durumu iyi değildi. 2 bankasına el konulmuştu, ama hala batmadı'' yanıtını verdi. Özkan, Pekgüzel'in Akşam gazetesinin tirajıyla ilgili sorusuna karşılık da ''170 bin civarındaydı. Ayrıldığımda da 300 bin civarındaydı'' dedi.

Pekgüzel'in, Akşam gazetesinin Ankara Temsilcisi Nuray Başaran ile yaptığı kavgaya ilişkin sorusunu da Özkan, şöyle yanıtladı:
''(Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman darbe yapacak) diye bir haber, gazetenin ertesi günkü manşetiydi. Bunu, Nuray Başaran, Hüsamettin Özkan'a bildirmiş. Mehmet Emin Karamehmet de manşeti çıkarmamı istedi. Sonra Aytaç Yalman aradı, 'Haberi yaparsanız dava açarım, doğru değil' dedi. Ben de haberi yapan muhabiri aradım, işten attım. Haber de yapılmadı, ama manşeti başkalarına söylediği için Nuray Başaran'a da bağırdım, hakaret ettim. Gazetecilikte böyle bir şey olmaz.''

Savcı Pekgüzel'in, ''Bedrettin Dalan ile ilişkiniz nedir?'' sorusuna da Özkan, ''Dalan'la tanışıklığımız, belediye başkanlığı döneminde Cumhuriyet gazetesinde aleyhinde haber yapmamızla başladı. Dalan, Anavatan Partisinde siyaset yapmak istiyordu'' yanıtını verdi. Pekgüzel'in, ''Aydın Doğan size ne diye hitap ederdi? 'Oğlum' der miydi?'' sorusunu da Özkan ''Ne alakası var? Aydın Bey bana 'oğlum gibidir' derdi. Ben ona baba falan demezdim. Benim babam Ziya Özkan'dır'' diye yanıtladı.

Savcı Pekgüzel'in, Nuray Başaran'ın, ''Tuncay Özkan, Kanal D'nin arşivini de yanında getirdi'' şeklindeki beyanını okuması üzerine Özkan, ''Siz de buna inandınız mı? Söz konusu arşiv bir ajanstan Show TV yönetimi tarafından alındı. Nuray Başaran da bu suçlamasıyla ilgili Sultanahmet Adliyesinde yargılanıyor'' şeklinde konuştu.

Özkan, ''Bu iddianameyle aslanları kedilere boğduruyorsunuz. Beni kanı bozuklara linç ettirmeyin. Bir mert çıksın alnıma sıksın. Kimse bana 'şeytan' diyemez. Ya, Mehmet Ali Bey, burada beni şizofren kedilere boğdurma'' dedi.


''En sevdiğiniz yemek taze fasulye mi?"

Pekgüzel'in, ''En sevdiğiniz yemek taze fasulye mi?'' sorusuna da Özkan, Nuriye Akman'ın 2000 yılında kendisiyle yaptığı röportajda bu gibi sorulara cevap verdiğini söyledi. Ailesinde kaç şehit olduğu sorulan Özkan, 16 şehit olduğunu ifade etti.

Savcı Pekgüzel'in, ''20 sene aynı elbiseyi mi giydiniz?'' sorusu üzerine sinirlenen Özkan, ''Mehmet Ali Bey, bana her şeyi sorun, onu sormayın. Çocukluğumda belki yamalı elbise giymişimdir, ama 20 sene aynı elbiseyi giymedim'' diye konuştu.

Bu arada, savcı Pekgüzel'in, 16 Aralık 2003 tarihli belgeyle ilgili bir soruyu yöneltirken, ''kayıt çözümü'' şeklindeki ifadesine sinirlenen avukat Çörtoğlu, ''Böyle bir görüntü ya da ses kaydı yok. Savcılık özellikle 'görüntü' diyor. Savcılar yalan söylemez. Ben sorguyu terk ediyorum'' dedi.

Çörtoğlu'nun kapıya doğru yönelmesi üzerine Özkan ve diğer avukatlar, Çörtoğlu'nun yanına giderek, sakinleştirmeye çalıştı. Başkan Şengün de ''Kızarak yaparsanız yenilirsiniz. Sakin olalım. Aynı mesleği yapıyoruz, size laf söylemeye utanıyorum'' diye konuştu.

Avukat Çörtoğlu'nun ''Benimle aynı mesleği yaptığınız için mi utanıyorsunuz'' şeklindeki ifadesi üzerine de Şengün, onu demek istemediğini, aynı mesleği yaptıkları için söz söylemek istemediğini, yanlış anlaşıldığını söyledi.

''Kabul edilmeyen belgenin bir anlamı var mı?

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada Tuncay Özkan'ın çapraz sorgusu sırasında savcı Pekgüzel, 16 Aralık 2003 tarihli belgede geçen konuşmaları okuyarak soru yöneltmek istedi.

Özkan da bu metnin kendisine ait oladığını belirterek, ''Birazdan ayakkabı numarama gelecek. Ben 20 yıl aynı elbiseyi yamalı giymem. Taze fasulye yediğim falan, bunlardan utanmam. Bir metinde yer alan belgeler bana doğrulatılmaya çalışılıyor. Bu metin içinde yasa dışı işler var. Yasa dışı elde edilmiş deliller var'' diye konuştu.

Savcı Pekgüzel'in belgede yer alan konuşmaları okumaya devam etmesi üzerine Özkan, daha önce de bunların okunduğunu ifade ederek, sorulacak soruları yanıtlamak istediğini söyledi.

Pekgüzel'in okumayı sürdürmesi üzerine Özkan, ''Anlamıyorum, anlamadığım için de bundan sonrakilere yanıt vermeyeceğim zaten'' dedi. Savcı Pekgüzel'in belgede yer alan konuşmaları okumaya devam etmesi üzerine avukat Celal Ülgen itiraz ederek, kabul edilmeyen belgeler üzerinden sorular yöneltilmesinin usule aykırı olduğunu söyledi.

Savcı okumayı sürdürünce Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün araya girerek, ''Hiçbirini kabul etmiyor. Kabul edilmeyen metinden soru sormanın anlamı ne?'' dedi.
Pekgüzel, ''Görüşmenin içeriğinde sadece kendisinin, çok yakınının bileceği şeyler var'' ifadesini kullanınca, Şengün de ''Ama 'kabul etmiyorum' diyor'' dedi.

Savcının okumaya devam etmesi üzerine Şengün, ''Savcı bey nereye varacaksınız? Baştan beri kabul etmiyor. Kabul edilmeyen belgenin bir anlamı var mı? Niye bu kadar ısrar ediyorsunuz? Mahkemeyi aydınlatın. Sorunuz var mı?'' diye uyarıda bulundu.
Pekgüzel de sorularını bu belgeye göre hazırladığını belirterek, Özkan'a belgedeki konuşmaları okuyarak bazı sorular yöneltti.

Özkan, söz konusu belgeyle ilgili sorulara karşılık, ''Ben, Fethullahçıların hedefi olmadan önce Gülen'in adının 1998 yılında Susurluk listesinde olduğunu yazdım. Adamla görüşmeye gittim. Dört görüşmenin ikisinde benden özür diledi. 'Erbakan saklamış' dedi. Nuh Mete Yüksel ile ilgili iki yazı yazdım. 'Belden aşağısı kimi ilgilendirir?' diye. Bu belge deli saçması bir şey'' diye konuştu.

Tuncay Özkan, bir soru üzerine, Mehmet Emin Karamehmet'in kendisine ayda 62 bin dolar, telif için de 3 milyon dolar teklif ettiğini kaydetti.


''Karamehmet bu belgeyi reddetti"

Karamehmet'in 16 Aralık 2003 tarihli belgeyi reddettiğini belirten Özkan, ''Bu belgede geçen her şeyi sizinle yaptığı görüşmede reddetmiştir. Levent Ersöz'ün bu konudaki görüşmesinden haberdar değilim'' dedi. Savcı Pekgüzel'in, Kanaltürk televizyonunu kurarken TSK'dan, Levent Ersöz'den yardım alıp almadığına ilişkin sorusuya Özkan, ''Hayır'' yanıtı verdi. Özkan, Pekgüzel'in, Hurşit Tolon'un herhangi bir yardımı olup olmadığını sorması üzerine de olmadığını belirterek, ''Keşke olsaydı'' dedi.

Savcı Pekgüzel'in, emekli Oramiral Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen günlüklerle ilgili soru yöneltmek istemesi üzerine Özkan, Örnek'in savcılıkta alınan ifadesinin dosyaya getirilerek okunmasının ardından bu yöndeki soruları yanıtlayacağını söyledi. Özkan, Pekgüzel'in sorusu üzerine, Ulusal Egemenlik Buluşmasını televizyonda duyurması için Tolon'un aradığını belirterek, Anadolu Uyanış Hareketinin danışmanlığını, sözcülüğünü yapan Tolon'un özü sözü bir insan olduğunu kaydetti.

Pekgüzel'in, ''ADD ile Kanalbiz arasında bir bağlantı var mı?'' şeklindeki sorusu üzerine de Özkan, ADD'nin Digitürk'ün finans şirketi olduğunu, bu şirketin Atatürkçü Düşünce Derneği ile bir ilişkisi bulunmadığını anlattı.

Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, saatin geç olması nedeniyle çapraz sorguya ara vererek, duruşmayı yarın saat 09.30'a erteledi.

Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davanın bugünkü duruşmasına, gazeteci Tuncay Özkan, Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay ve eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin'in de aralarında bulunduğu tutuklu 43 sanık katıldı.

Tutuklu yargılanan Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Mustafa Dönmez ve Fatma Cengiz ise duruşmaya gelmedi.

Duruşmada, tutuksuz yargılanan emekli Orgeneral Hurşit Tolon, Emin Şirin, Erol Mütercimler, İlyas Çınar, Hüseyin Nazlıkul, Adnan Bulut, Münir Kemal Yavuz ve Yüksel Dilsiz de hazır bulundu.