"Özgürlükler referandum malzemesi yapılamaz"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, insanoğlunun doğuştan kazandığı temel hak ve özgürlüklerin hiçbir zaman referandum malzemesi yapılamayacağını ifade etti.
cumhuriyet.com.trBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, Beşiktaş Ortaköy'de yer alan Avrupa Birliği (AB) Genel Sekreterliği ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ortaklaşa kullanacağı AB Merkezi İstanbul Ofisi'nin açılış törenine katıldı.
Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, bu ofisin AB sürecine önemli katkıları olacağına inandığını ifade ederek, hayırlı olması temennisinde bulundu. Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne, AB çalışmalarında ortak kullanacakları bu binayı Genel Sekreterliğe tahsis ettikleri için özellikle teşekkürlerini iletti.
AB'ye katılımın, Türkiye'nin çağdaş medeniyet seviyesinin üzerine çıkma idealini gerçekleştirmek için çok önemli bir süreç olduğunu ifade eden Erdoğan, daha önce de bunu defalarca söylediğini dile getirdi. Erdoğan, bunun, bir medeniyet projesi olduğunu ve medeniyet projesi olarak bu süreçteki kavgalarını yılmadan, usanmadan sürdüreceklerini bir kez daha ifade ettiğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, düne kadar oyalama taktiğiyle durumu idare etme anlayışıyla sürdürülen AB politikasının, kendi hükümetiyle birlikte net ve somut bir devlet politikasına dönüştüğünü anlatarak, Türkiye'nin her açıdan AB'ye katılım yolunda emin ve kararlı adımlarla ilerlemekte olduğunu belirtti.
Erdoğan, kendi hükümetleri döneminde başlatılan katılım müzakerelerinin her türlü olumsuzluğa rağmen etkin bir şekilde sürdürüldüğüne dikkati çekerek, bu konuyla ilgili Başmüzakereci olarak bu yılın sonunda Egemen Bağış'ın atanmasıyla süreci farklı bir heyecana, bir sıçrama dönemine kavuşturduklarını söyledi.
AB Genel Sekreterliği'nin, bu yeni döneme uygun olarak revizyondan geçirilmesinin de sürece verdikleri önemin bir tezahürü olduğuna işaret eden Erdoğan, fiziki mekanlarla gerek Türkiye'de gerek Brüksel'de gerekse AB üyesi ülkelerde bu yayılma çalışmalarını da kararlı bir şekilde sürdüreceklerini bildirdi.
Başbakan Erdoğan, ''Çünkü, futboldaki tabiri ile hem adam adama markaj hem de alan markajını yapacağız ki bir an önce netice alalım. 'Durmak yol yola devam' diyoruz. Kararlı bir şekilde yola devam edeceğiz'' şeklinde konuştu.
''Tek başına İstanbul örneği yeterli"
Erdoğan, tek başına İstanbul'un, Türkiye'nin AB için ne büyük önem arz ettiğini, AB'ye, Avrupa'nın değerlerine ne büyük zenginlik kattığını göstermesi açısından bir örnek vermenin yeterli olacağını vurgulayarak, İstanbul'un, Avrupa medeniyetinin köklerini içinde barındıran büyük bir çınar olduğunu kaydetti.
İstanbul'un, asırlar boyunca farklılıkları zenginlik içerisinde yaşatan bir şehir, bir kültür ve medeniyet merkezi olarak yükseldiğini ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Şu çevrede şöyle bir dolaştığınızda, Ortaköy Camisi'ni görürsünüz, kiliseyi görürsünüz, sinagogların nasıl bir ahenk içerisinde burada buluştuğunu görürsünüz ve varlıklarını özgürce nasıl sürdürdüklerini görürsünüz. Bu şehirde minareler gökyüzüne özgürce yükselir. Zira bizim İstiklal Marşımızın zaten içinde yerini alıyor.
Yani, 'Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli...' Bu bizim İstiklal Marşımız. Dikkat edin o minareler bizim tarihimizde hiçbir zaman ne dün ne de bugün kiliselerin, diğer ibadet merkezlerinin hürriyetine asla kast etmemiştir. Onların hürriyetini asla kısıtlamamıştır. Bu şehir, birlikte bizim varlığımızı sürdürdüğümüz 81 vilayeti inanç hürriyetini en hassas şekilde muhafaza etmiştir.''
Başbakan Erdoğan, sadece İslamiyet'in değil, her üç semavi dinin özünde de bu hoşgörünün, bu anlayışın, bu müsamahanın mevcut olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
''Şimdi ne yazık ki evrensel değerleri ile demokrasisi ile özgürlükleri ile övünen bazı Avrupa ülkelerinde bu hassas noktada çok ciddi ve çok tehlikeli bir mecraya doğru akışın olduğunu görüyoruz. Türkiye'yi her fırsatta demokrasi noktasında, hürriyetler noktasında, insan hakları, inanç özgürlüğü noktasında eleştirenlerin bugünlerde, demokrasinin ve Avrupa'nın temel değerlerine, AB müktesebatına nasıl aykırı hareket ettiklerine, en temel hakları bile nasıl tartışmaya, nasıl oylamaya açtıklarına şahit oluyoruz.
İnsanoğlu'nun doğuştan kazandığı temel hak ve özgürlükler hiçbir zaman referandum malzemesi yapılamaz. Çünkü ona yaradılıştan verilmiştir. Yani siz bir insana 'Niçin Türk'sün, niçin Kürt'sün, niçin Laz'sın, niçin Boşnak'sın' diyemezsiniz. O, doğuştan Türk doğmuştur, Kürt doğmuştur, Laz doğmuştur, Boşnak doğmuştur... Bunlar tartışma konusu yapılamaz, bunlar referandum konusu yapılamaz. Sonradan kazanılmış olan özellikler, fırsatlar değildir bunlar, haklar değildir bunlar.''
Düşünce hürriyetinin de aynı şekilde doğuştan verildiğini, insanoğlunun istediği gibi düşüncesini söylemek durumunda olduğunu vurgulayan Erdoğan, çünkü insanın bir makine olmadığını ve bir makine olmadığı için de özgürce düşüncelerini söylemek durumunda olduğunu kaydetti.
İnsanların inandığı gibi yaşamak durumunda olduğunu da dile getiren Erdoğan, şöyle dedi:
''Avrupa'nın temel değerlerinin, yanlış politikalar ve yanlış anlayışlar neticesinde ciddi şekilde törpülendiğini izliyoruz. Sorguladıkları meselelerin, yaptıkları açıklamaların, beyanların nerelere gittiğini, ülkeleri ve ülkelerinin dışında nasıl bir tahrik sebebi olduğunu göremeyecek kadar maalesef üzülerek söylüyorum düşüncesiz davranabiliyorlar.
Orada, kendi ülkelerinde, kendi tabanlarının hoşuna gidecek beyanatlar verirken dünyanın önemli bir kısmını yaraladıklarını, rencide ettiklerini, vicdanları sızlattıklarını görmüyorlar, göremiyorlar. Artık dünya küresel barışı arzuluyor. Medeniyetler çatışmasına değil, medeniyetler ittifakına koşuyor.''
Türkiye'nin İspanya ile Medeniyetler İttifakı Projesi'nin eş başkanlığını üstlendiğini hatırlatan Erdoğan, medeniyetler ittifakında barış ve özgürlüklerin gerektirdiği adımları atmaya mecbur olduklarını belirtti.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bu anlayış, sadece farklı bir medeniyeti ve dünyanın diğer bir yarısını olumsuz etkilemiyor, aynı zamanda Avrupa'da yaşayan milyonlarca insanı ve Avrupa'nın hoşgörü iklimini olumsuz etkiliyor. Avrupa, sınırların ortadan kalkmasıdır. Avrupa, insani değerlerin evrenselleşmesidir. Avrupa, birlikte yaşama kültürüdür. Birbirine saygı içerisinde ortak bir kaderi paylaşma anlayışıdır. Bunun için ideal anlamda böyle olmasa da diyorum ki böyle olmalıdır. Minareleri sorgulayan, kılık kıyafetinden, inançlarından, geleneklerinden dolayı insanları dışlayan, farklılıklara karşı hoşgörüsüz anlayışları engelleyemeyen bir Avrupa kültüründen de Avrupalılık idealinden de uzaklaşır. Aslında zenginlik bunun aksindedir.''
Başbakan Erdoğan, İspanya ile birlikte yürüttükleri Medeniyetler İttifakı sürecine de son derece zorlu bir yolculuğa çıktıklarının farkında olarak başladıklarını anlatarak, önce Madrid, ardından İstanbul zirvesinin yapıldığını, 2010 yılı Nisan ayında da Brezilya'da Rio zirvesinin gerçekleştirileceğini bildirdi.
Erdoğan, ''Yıkmanın çok kolay, yapmanın ise son derece zor olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Medeniyetleri buluşturmak farklı inançların, farklı kültürlerin, mezheplerin birbirini anlamasını sağlamak, ön yargıları ortadan kaldırmak adeta iğne ile kuyu kazmak gibi bir sabır ve hassasiyet istiyor'' dedi.
Erdoğan, Beşiktaş Ortaköy'de yer alan Avrupa Birliği (AB) Genel Sekreterliği ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ortaklaşa kullanacağı AB Merkezi İstanbul Ofisinin açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'de yıllarca Alevi-Sünni vatandaşların birbirini anlayamadığını, çok sıkıntılı süreçler geçirildiğini söyledi.
''Yıkmanın çok kolay, yapmanın ise son derece zor olduğu bir dünyada yaşıyoruz'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Medeniyetleri buluşturmak, farklı inançların, farklı kültürlerin, mezheplerin birbirini anlamasını sağlamak, ön yargıları ortadan kaldırmak adeta iğne ile kuyu kazmak gibi bir sabır ve hassasiyet istiyor. Şimdi bizim özellikle ülkemizdeki milli birlik ve kardeşlik süreci, demokratik açılım süreci zaten bunun bir benzeridir. Niye? Çünkü yıllarca Alevi-Sunni olarak benim ülkemde vatandaşlarım birbirini anlayabildi mi? Maalesef çok sıkıntılı süreçler geçirdik. Hala var mı bu? Var. Yok diyebilir miyiz? Hayır, vaka, gerçek. Peki bunu ortadan kaldırabilmek veya minimize edebilmek için bir şeyler yapmamız gerekmiyor mu? Şu anda attığımız adım bu, bir şeyler yapmak. Minimize edelim, asgariye edelim. Bunu yapalım. Benim ülkemde etnik unsurlar sebebiyle vatandaşım birbirini dışlamasın. Bırakalım bu etnik milliyetçiliği. Ne yapalım? Anayasamızda var. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığında bir olalım, beraber olalım, bunu sağlayalım.''
Erdoğan, Türkiye'de azınlıkların da sorunları olduğunu, bu sorunların da bugüne kadar çözülemediğini ifade ederek, ancak bu 7 yıllık süreçte bu yönde bir adım attıklarını, bunları da asgariye indirmek istediklerini belirtti.
Bu sorunlar ne kadar azaltılırsa ülkede yaşayan azınlıkların da o kadar huzur bulacaklarına dikkati çeken Erdoğan, bunun da çalışmalarını yaptıklarını ifade etti.
Ermeni, Rum ve Musevi yurttaşların sorunları
Erdoğan, Türkiye'deki Rum yurttaşların da Ermeni yurttaşların da sorunları olduğunu dile getirerek, Türkiye'de Ermeni yurttaşlarının yanı sıra yurttaş olmayan Ermeniler'in de bulunduğunu, onlara ''Hadi memleketinize'' demediklerini, hoşgörü gösterdiklerini ve onların şu anda Türkiye'de yaşadığını söyledi.
Aynı şekilde Türkiye'de yaşayan Musevi yurttaşların da sorunları olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Benim şu anda Türk olarak Kürt olarak vatandaşlarıma mesafem ne ise Musevi vatandaşıma da Rum vatandaşıma da Ermeni vatandaşıma da mesafem aynıdır. Çünkü bulunduğum görev bunu gerektirir. Onun için bunu yapıyoruz. Medeniyetimizin bize ölçüsü de budur'' diye konuştu.
Erdoğan, şunları kaydetti:
''Tüm dünyanın tepki gösterdiği 100'den fazla ülke ve kuruluşun dostlar grubuna üye olduğu Medeniyetler İttifakı, umut ve inançla büyürken, adeta zücaciye dükkanına filin girmesi gibi birileri yapılanı bozmanın gayreti içerisindeler. Tahrip etmek için sahneye çıkıyor. Tabii o zaman biz yıkılıyoruz. Eyvah, şimdi nereden bu kadar fincanı bulacaksın? Bunları tekrar raflara koyacaksın?
Hep bunlar kayıp, yeniden inşa ediyoruz. Bugünün dünyasında işte ben minare meselesine yerel bir mesele olarak görme lüksüne sahip değilim diyorum. Ancak oralarda ben inanıyorum ki akıl sahibi, izan sahibi olanlar var ve onlar da diyorlar ki, 'Bu iş yanlış olmuştur, özür diliyoruz ve bunu tekrar aslına döndüreceğiz.'
Tabii bu İsviçre sınırları içinde kalmıyor. Bakın Hollanda reddetti. Orada da böyle bir girişim oldu. Reddetti. Demek ki akıl, izan sahibi olanlar bu işe müsaade etmiyor, etmemelidir. Etmeyeceğiz, el ele vererek etmeyeceğiz ki, dünyayı artık özellikle iç savaşların olduğu, terörün olduğu ve ülkelerin birbirlerine ürkek baktığı bir dönemden çıkarıp ve barışın egemen olduğunu bir dünya haline getirelim.
Çünkü, biz ırkçı zihniyetlerin yaptığı farklı inançları aşağılayan beyanatların da o ülkelerin sınırlarında hapsolmayacağı, dalga dalga büyüyüp dünyada yer kazanacağını bilmeliyiz. Onun için endişemiz var. Onun için de bu girişimleri anında olduğu yerde hapsetmeliyiz, bitirmeliyiz.''
''Türkiye artık 19. yüzyılın hasta adamı değildir"
Tarih boyunca bir arada yaşama kültürünün canlı ve somut mekanı olan Türkiye'nin topraklarını demokrasi, insan hakları ve hukuk noktasında bölgesinin örnek bir devleti haline getirmek için kullandığını, çabaladığını anlatan Erdoğan, bu iradenin neticesinde Türkiye'nin bugün bölgesinde ve dünyada önemli bir aktör ve küresel ölçekteki sorunların çözümüne katkı sağlayan bir ülke haline geldiğini söyledi.
''Türkiye artık 19. yüzyılın hasta adamı değildir. 21. yüzyılın etkin ve dinamik aktörüdür'' diyen Erdoğan, AB'ye üyeliğin Türkiye'ye getireceği yükümlülüklerin farkında olduklarını ifade etti.
Türkiye'nin AB'ye yük olmaya değil, yük almaya gittiğini söyleyen Erdoğan, Türkiye'nin bu süreçte bütün komşularıyla ilişkilerini ileri derecede geliştirdiğini, Türkiye'nin Makedonya ile ilişkilerini geliştirme yolunda adımlar attıklarını belirterek, ''Karşılıklı eğitimde, kültürde birlikte attığımız adımlarla inanıyorum Balkanlar'da çok daha farklı noktaya geleceğiz'' dedi.
Erdoğan, Makedonya'nın yeni bir ülke olarak AB sürecine hazırlandığını anlatarak, şunları kaydetti:
''Ancak birileri de Makedonya'nın ismine kafayı takmışlar. Yakın komşumuz Yunanistan. Adın Greece. Tamam sen Greece ile devam et. Bırak Makedonya'yı o da Makedonya ile yoluna devam etsin. Yani buralara takılıp kalırsak barışı gölgeleriz. Barışı gölgelemeyelim, barışı güçlendirelim istiyoruz. Bu kadar spesifik meseleleri kalkıp asli meseleymiş gibi göstermek dünyada barışı gerçekten zora sokar, yazık olur. Ama inanıyorum ki, şu andaki Yunanistan yönetimi eğer iç politikaya yönelik hesap içine girmezse bu dönemde bu iş çözülebilir ve bu adımı da süratle atmak suretiyle Makedonya'yı da AB üyesi ülkeler içerisinde inşallah görürüz.''
Türkiye'nin AB süreci çalışmaları kapsamında Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Teşkilat Kanunu ile personel sayısını 60'dan 340'a çıkaracaklarını anlatan Erdoğan, Başmüzakereci Egemen Bağış'ın AB trafiğinin çok yoğun olacağını ve ekibiyle çok daha yoğun bir çalışmayla mekik diplomasisini hızlandıracaklarını belirtti.
Erdoğan, ''Dışişleri Bakanımız bir taraftan, ben bir taraftan yoğun bir çalışmayla inşallah bu süreci çok daha güçlü hale getireceğiz. Biz gayret ediyoruz, samimiyetle çalışıyoruz'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, yazılı ve görsel medyanın da bu konuda desteklerini beklediklerine işaret ederek, şu anda oluşturmakta oldukları kamu diplomasisiyle bu süreci çok daha farklı bir noktaya taşıyacaklarını, çıkarılan tüm engelleri aşacaklarını kaydetti.
''Türkiye, AB için etkili, saygıdeğer bir ülke"
Makedonya Başbakanı Nikola Gruevski, Türkiye'nin AB için etkili, saygıdeğer bir üye olacağını ve AB'nin gelecekteki gelişimine katkıda bulunacağını belirtti.
Beşiktaş Ortaköy'de yer alan Avrupa Birliği (AB) Genel Sekreterliği ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ortaklaşa kullanacağı AB Merkezi İstanbul Ofisi'nin açılış töreninde konuşan Gruevski, AB üyeliği sürecindeki Türkiye'nin hem politik hem de ekonomik anlamda çok büyük ilerlemeler kaydettiğini söyledi.
Türkiye'nin yakın zamanda AB'nin tam üyesi olacağına inandığını ifade eden Gruevski, ''Türkiye AB için etkili, saygıdeğer bir üye olacaktır ve AB'nin gelecekteki gelişimine katkıda bulunacaktır'' dedi.
Gruevski, Makedonya ile Türkiye'nin çok yakın, kardeş ülkeler olduğunu vurgulayarak, Türkiye'ye destek vermekten mutluluk duyduklarını kaydetti.
Türkiye'nin, Makedonya pazarında şirketleriyle zaten var olduğunu anlatan Gruevski, ''Türkiye her koşulda Makedonya'nın desteğine güvenebilir, eminim biz de sizin desteğinize güvenebiliriz'' diye konuştu.
Gruevski, Makedonyalı 100 iş adamıyla birlikte İstanbul'a geldiğini ifade ederek, burada Türk iş adamlarıyla ortak toplantılar yapılacağını, bir iş forumu düzenleneceğini, bu etkinlikler sayesinde iki ülkenin ilişkilerini daha da güçlendireceğini dile getirdi.
Nikola Gruevski, ''AB üyesi olabilmemiz için gerekli adımları beraber atacağız. Makedonya'nın stratejik planı da AB'nin bir üyesi olmak. Türkiye'nin stratejik planı aynı. Gelecekte eminim her iki ülke de AB üyesi olacak. Başarılarınızdan dolayı sizi tebrik ediyorum. Eminim çok yakın zamanda AB ile ilişkilerinizde çok daha ciddi gelişmeler görülecek'' şeklinde konuştu.