Özgürlüğün savunusu

Hakan Gerçek’in ‘Savunma’ oyununu 30 yıl sonra yeniden gündeme taşıması rastlantı değil.

Celal Üster/ Cumhuriyet

1902-03 yıllarında Pennsylvania antrasit kömür madeni grevi sırasında hakem mahkemesinde grevci işçileri temsil etti; sorgulama sırasında yalnızca maden işçilerinin çetin çalışma koşullarını değil, madenlerde çalıştırılan çocuk işçi sayısının yüksekliğini  de kamuoyunun gözleri önüne serdi… 1907’de, eski Idaho valisi Frank R. Steunenberg’i öldürmekle suçlanan radikal işçi önderi William D. Haywood’un aklanmasını sağladı… Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, savaşa karşı çıktıkları için haklarında dava açılanları savundu… 1925’te, “Maymun Davası” diye bilinen ünlü davada, derslerinde Darwin’in evrim kuramını anlattığı için Tennessee eyaleti yasalarını çiğnemekle suçlanan lise öğretmeni John T. Scopes’un savunmasını üstlendi… 1926’da, Sweet Davası’nda, Detroit’in bir Beyaz mahallesindeki evlerini nbasan ırkçı bir grupla çatışan Siyah ailenin aklanmasını sağladı… ABD hukuk tarihinin gelmiş geçmiş en büyük savunma avukatlarından Clarence Darrow (1857- 1938), konuşmaları ve kitaplarında da yaşamı boyunca ifade özgürlüğünün hiçbir biçimde kısıtlanmamasını savunmuş, idam cezasına ve içki yasağına karşı çıkmıştı. Sinema tutkunları hemen anımsayacaklar: 1925’in o ünlü “Maymun Davası”nı Stanley Kramer 1960’ta beyazperdeye aktarmış, filmde Clarence Darrow’u Spencer Tracy canlandırmıştı.Ama, bizde “Rüzgârın Mirası” adıyla gösterilen “Inherit the Wind”in, 1950’ler ABD’sinde yaşanan baskıcı McCarthy döneminin hemen ardından çekilmesi, kuşkusuz, bir rastlantı değildi. Yaşamöyküsel yapıtlarıyla tanınan ABD’li yazar Irving Stone’un Clarence Darrow yaşamöyküsünden David Rintels’in
sahneye uyarladığı “Savunma İçin Clarence Darrow” adlı oyunu, Müşfik Kenter’in Kent Oyuncuları’nda 12 Eylül askeri darbesinin hemen ardından 1983’te oynaması da bir rastlantı olmasa gerekti. Tıpkı, bugünlerde, tiyatrogerçek’in aynı oyunu “Savunma” adıyla yeniden sahneye taşımasının da bir rastlantı olmaması gibi… 2008’de kurulan tiyatrogerçek, bu yıl Beyoğlu’ndaki Maya Cüneyt Türel Sahnesi’ne taşındı. “Savunma”, uzun yıllarını Kent Oyuncuları’nda geçiren iki tiyatro sanatçısını, Mehmet Birkiye ile Hakan Gerçek’i bir araya getiriyor. Mehmet Birkiye’nin sahnelediği
tek kişilik “Savunma”da Clarence Darrow’u oynayan Hakan Gerçek’e soruyorum: 

Zaman zaman tek kişilik oyunları yeğliyorsun. Bunun belirli bir nedeni var mı?

tiyatrogerçek’in kuruluşunda daha çok portrelere yer verme düşüncesinden yola çıkmıştım. Bu sebeple ilk oyunumu “Van nGogh” olarak belirledim. Araştırdığımız portreler genelde tek kişilik metinler oluyor. Bu sebeple böyle bir yol izliyorum ama çok zor olmasına karşın tek kişilik metinleri seviyorum. Oyuncuyu başka açılardan çok terbiye eden bir çalışma oluyor.

David W. Rintels’in, Irving Stone’un romanından sahneye uyarladığı “Savunma”yı daha önce Müşfik Kenter oynamıştı. Sen de Kent Oyuncuları’ndan geliyorsun. Müşfik Kenter’in oynadığı “Savunma”yı izlemiş miydin?

Aklında kalan izlenimlerini anlatır mısın?

“Savunma” oyununda ben Müşfik Hoca’ya asistanlık yapıyordum.

Hay Allah, baltayı taşa vurduk!

Olur böyle şeyler! O oyunu sahne kenarından defalarca izlediğimi hatırlıyorum. Her oyun sahnede böylesine devleşen bir aktörü izlemek müthiş bir hazdı. Ve o dönem oyunun çok ilgiyle karşılandığını hatırlıyorum.

Kenter’in oynadığı oyun ile senin oynadığın oyun arasında ne gibi farklardan söz edilebilir? Sahneleniş, metin ve yorum açısından…

Oyunumuzu Mehmet Birkiye yönetiyor. Aslında metne fikir olarak farklı yaklaştığımızı söyleyemem. Ama tabii ki hem Birkiye’nin hem de benim yaşama bakış açılarımız oyunun yorumuna etki ediyor. Sahne düzeni olarak daha başka bir anlayışla oynayacağız, günümüzün teknolojisini daha çok kullanacağız. 

Anımsadığım kadarıyla, “Savunma” Kent Oyuncuları’nda 12 Eylül darbesi sonrasında, darbenin etkilerinin sürdüğü dönemde oynanmıştı. tiyatrogerçek’in “Savunma”yı şu yaşadığımız günlerde yeniden gündeme taşıması nasıl bir anlam içeriyor?

Oyun 1890’ların adalet sistemini, gerçek davalarla anlatıyor. Ve görüyoruz ki, günümüzde yaşananlarla çok benzerlik taşıyor. 12 Eylül darbesi sonrası da bu benzerlikler aynen vardı, şimdi de var. Bu da bana oyundan bir cümleyi hatırlatıyor: “Bilimde, matematikte dünya baştan başa değişti, ama hukuk ve kuralları zamana ve sonsuzluğa meydan okur gibi kaskatı kaldı.” (6, 7, 13, 18 ve 21 Aralık 20.30 Maya Cüneyt Türel Sahnesi / 30 Kasım, 20.30 Kozyatağı Kültür Merkezi, Kozzy / 2 Aralık, 20.00 ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi)