‘Özgürce, istediğimi yapmak için yola çıktım’
15 senedir müziğin içinde yer alan ama arka planda işini yapan Erkin Arslan, artık sahneye çıkma kararı aldıktan sonra bir senede beş şarkısını yayımladı.
ORHUN ATMIŞ
* Bugüne kadar kimlerle çalıştın?
Benim kariyerim biraz karışık. Aşağı yukarı 15 senedir reklam ve film müzikleri yapıyorum. Bunu yaparken, o sırada sahnede çaldığım dönemler oldu. Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Sibel Tüzün gibi isimlerle aynı sahnede yer aldım. Eş zamanlı olarak 15 dizinin müziğini yaptım, 90 ve 2000’li dönemlerde. Birçok pop müzik şarkıcısına besteler verdim. Böyle de devam ediyordum hayatıma aslında...
* Peki, ne oldu da solo kariyere geçtin?
Bana herkes yıllardır, “Kendine neden bir şeyler yapmıyorsun, ne güzel şarkıların var, ne güzel enstrüman çalıyorsun” diyordu. Geçen sene öyle bir şey geldi ki içimden, durduramadım ve ilk teklimi çıkardım “Kadın Dediğin Zor Şey” diye, kendimce eğlenmek için. Fakat çok güzel tepkiler aldı. Sanki ilk adımı attıktan sonra kolaylaştı her şey. Ardından, rahmetli Uzay (Heparı) benim yakın arkadaşımdı, aile dostumuzdu; Sezen Aksu’yla da muhabbetim var. İkisinin “Kadınım” şarkısını “cover” yaptım piyanoyla, klip de çektik. O da güzel tepkiler aldı, ondan sonra “Hadi o zaman bir tane daha yapalım” diye diye bir senede 5. teklimi çıkardım... Şu an insanların gözünde daha bir senelik bir sanatçıyım ama 30’un üzerinde bestelediğim enstrümantal eser var. Mayıs ayında da “Mesopotamia” diye bir beste yaptım, üç gün sonra “İstanbullu Gelin” diye bir dizide kullanıldı. Diğer şarkılarımın çok üstünde bir ilgiyle karşılaşıp birden bire tanınır, bilinir bir hal aldı. İnsanlar enstrümantal müziğe o kadar güzel şeyler yazdılar ki dünyanın dört bir yanından, o da beni “Demek ki ben enstrümantal tekliler çıkarmaya da yeri geldiğinde albüm yapmaya da devam edebilirim” diye düşündürdü. Çok ciddi bir potansiyel, çok ciddi bir dinleyici kitlesi var. Şu an Spotify’da ve YouTube’da en çok dinlenen şarkım enstrümantal olan şarkım.
‘iPad’le bile müzik yapabilirsin’
* Dijital platformların da etkisi oldu herhalde solo kariyerine geçmende...
Muhakkak. Günümüzde dizüstü bilgisayarı geç, iPad’le bile müzik üretilebilir hale geldiğimiz için geçmişte yılda 20 sanatçı çıkıyorsa şimdi 220 sanatçı var. Onun bir merceği olmadığı için sen sanatçısın, sen değilsin diyemezsin. Müzik öyle bir şey değil zaten; her isteyen müzik yapabilir, ben ona inanıyorum.
* Peki, plak şirketi bünyesinde olmadan, dijital platformlar aracılığıyla para kazanabiliyor musun?
Bu şekilde para kazanamıyorum. Bir senede beş tane tekli çıkardım ama bir kere konserim oldu. O da yaptığım yatırımın herhalde 50’de 1’i kadar bir şey kazandırmıştır.
* Plak şirketsiz zor mu o halde?
Bilmiyorum. Aslına bakarsanız ben bu yola para kazanmak için çıkmadım. İstediğim şeyi özgürce yapabilmek için yola çıktım. Bir plak şirketim olsaydı yüzde 90 “Mesopotamia” diye bir şey ortaya çıkmayacaktı. Kendi istediğimi yapabilmek için bu bağımsız adımı attım. Zaman ne getirir bilmem, belki 5 sene sonra bir koşul gelişir de plak şirketiyle çalışıyor olabiliriz.
* Şu an çoğunlukla kısa aralıklarla tekli çıkarmak ve sonrasında albümde bu şarkıları toparlamak gibi bir alışkanlık var, sen de onu yapanlardansın. Neden?
Bir albüm yaptığınız zaman o şarkıların iki tanesine klip çekebiliyorsunuz, insanlar da o şarkıları biliyor. Siz diğer 7 şarkının maliyetini, emeğini çöpe atıyor oluyorsunuz günümüzde. 1970’lerde 80’lerde böyle değildi. İnsanlar albüm çıksın diye bekliyor, çıkınca aylarca dinliyorlardı. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte müzik tek eğlence aracı olmaktan çıktı. 30 sene önce müziğin eğlencedeki payı yüzde 80 ise şu an 15-20’lere düştü bana göre. Artık bir şarkıya bile tahammülleri yok, onun da fragmanını dinlemek istiyor. Bu beni üzüyor ama anlıyorum bir yandan da...
‘Hedefim üretebilmek’
* Hedeflerin neler?
Tek hedefim üretebilmek. Çünkü her şey değişiyor. Bugün yola çıkışınla iki sene geldiğin noktadaki konumun aynı olmayabilir. Zaman olgusuna takılmadan üretebildiğim kadar bir şeyler üretmek istiyorum, o beni mutlu ediyor çünkü.
* Kendini nerede görürsen amacına ulaşmış olursun?
Bu yaptığım müziklerle; özellikle enstrümantal müziklerden bahsediyorum, belki pop şarkılarıyla da olabilir ama güzel konserler vermek istiyorum. Sadece Türkiye’de değil, ülke dışında da konserler... Çünkü enstrümantal müzik evrensel bir şey, şarkıyı dille manipüle etmediğiniz için Japonya’da da konser verebilirim, Kanada’da verebilirim, Afrika’da da verebilirim. İnsanlar dinlesin isterim. Hepimiz kendimizi ifade etmek isteriz bu hayatta.
* Önceden daha arka plandaydın, birilerine şarkı veriyordun veya yaptığın şarkılar filmlere dizilerde çalınıyordu. Şimdi ön plandasın, ne fark ve zorluklar var?
Çok ciddi bir fark varmış. Arka planda olduğunuz zaman aslında işinizi yapıyorsunuz. Biraz zanaata dönüyor olay. Çünkü sizden insanların birtakım talepleri var; filmine göre, dizisine göre... Kendi adımla bir şey yaptığım zaman bambaşka bir zorluklar var. Siz böylece zaten var olan bir sistem içinde çarkın işleyen bir ayağı oluyorsunuz. Ama burada siz kendiniz bir ekosistem yaratmak zorundasınız. Kendiniz bir markaya dönüştürmek zorundasınız. O da işin büyük bir kısmıymış aslında. Müzik, beste yapmak aysbergin görünen yüzüymüş. Orada fark ediyorsunuz aslında insanlara ulaşmak, fark edilmek başka bir şey.
* “Mesopotamia”, Göbeklitepe için yaptığın bir eser, nasıl çıktı ortaya?
Göbeklitepe beni çok etkiledi, çok önemli bir olay. Yıllarca okuduk ettik, bildiğimiz bir gerçek vardı, o birden bire değişti. İnsanlar bunun farkında mı, bilmiyorum. Mezopotamya bölgesi de beni çocukluğumdan beri çok etkiliyordu. Şarkının Göbeklitepe’nin keşfedilmesi için bir vasıta olmasını çok arzuluyorum. Ben bir şekilde eseri ürettim, bir klibi ya da belgesel çalışması yapılabilse birtakım görüntülerle birlikte ve bunlar yurtdışına paylaşılsa Göbeklitepe’ye daha çok insan çekilebilir. Çünkü bence yaşayan herkesin görüp keşfetmesi gereken bir yer.