Özgür ve Lorin özgür büyüsün

Mülkiye Demir Kılınç, Mezopotamya Kütür Merkezi'nde sattığı kitaplar örgüt üyelerine gönderiliyor diye yardım ve yataklıktan 2 yıl hapis cezası aldı. Dava sürecinde ikiz çocuk sahibi olan Kılınç, birileri bu adeletsizliğe dur demezse 5 aylık çocuklarını iki yaşına kadar cezaevinde buyütecek.

Esra Açıkgöz / Cumhuriyet

Özgür ve Lorin’in henüz beş aydır dünyaya açık gözleri, eğer destek olmazsak çok yakında cezaevi duvarlarından başka bir şey göremeyecek. Çünkü anneleri Mülkiye Demir Kılınç, kitap sattığı için 19 Mayıs’ta cezaevine girecek! Çocuklarını bırakacak yeri yok. Üstelik en çok anneye ihtiyaç duydukları yaştayken onlardan ayrılması da mümkün değil. Özgür ve Lorin altı aylıkken girdikleri cezaevinden, iki yaşında çıkacaklar. İlk çocukluk anılarına düşen soğuk, karanlık cezaeviyle “devlet”i tanıyacak ve tanımlayacaklar... “Şimdi ne planlasak sonunu göremiyoruz” diyor Demir, “Giyisi alırken bile acaba cezaevine alırlar mı bu kıyafetleri diye düşünerek hareket ediyorum. Cezaevinde bize istediğimiz mamayı verirler mi? İçeriye beşik, yürüteç alabilecek miyiz? Bütün haksızlığı bırakıp şimdi bunların yanıtlarının peşine düştük”.

Bu karanlık günler için, geri sayım başladı; bugün son 35. gün.

Buna engel olmak için www.change.org/ozgurvelorin adlı bir imza kampanyası başlatıldı. İmzalar Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Aile ve Sosyal politikalar Bakanı Ayşenur İslam’a yollanacak. Talepleri basit: “Niyet okumalar üzerinden verilen 2 sene 1 ay hapis cezasının iptal edilmesi, bu olana kadar cezanın bir sene ertelenmesi.” Adalet Bakanlığı’ndan kendilerini arayan bir yetkili mayısın ilk haftası bir daha ertelemenin olabilmesi için görüşüleceğini söylemiş. “Tüm Türkiye hep bir ağızdan bağırırsak mayısın ilk haftası erteleme gerçekleşir, biraz daha çabayla Özgür ve Lorin için düzenlenen imza kampanyasının enerjisi diğer güzel enerjilerle birleşir ve daha demokratik bir ülke oluşmasına katkı sağlar, siz güzel insanların değerli çabalarıyla” demeleri bundan. Kampanyaya imza vererek bu enerjiye siz de ortak olabilirsiniz. Ama dilerseniz önce onlarla tanışın...

31 yaşında Mülkiye Demir. Batman Sason’un bir köyünde doğuyor. Köyleri zorla boşaltılınca, 94’te tüm aile İstanbul’a geliyor. Daha 13 yaşında tekstil atölyesinde işe başlıyor. Bir yandan da dışardan ortaokul ve liseyi bitiriyor. Ses Plak’ta çalışırken tanıştığı biri aracılığıyla Mezopotamya Kültür Merkezi’nin kafe işletmesini, kitap satışlarını üstleniyor bir arkadaşıyla birlikte. Üç sene boyunca, ta ki 2011 Kasımı’na kadar mutlu bir şekilde çalışıyor. “Kitaplarla aram iyi olduğundan daha çok ben bakardım satışlara” diyor, “2010’da biri 500 milyonluk kitap satın aldı. Bu şahıs 2011’de yine bir listeyle geldi. Olmayan kitapları bulup döneceğimi söyledim. Telefonunu aldım. O şekilde çalışıyoruz. Kitaplarını hazırlayınca aradım. Geldi şahıs, kitapları aldı. O akşam Beyoğlu Emniyeti’nin oradaki kimlik kontrolünde, nedeni söylenmeden gözaltına alındım. Vatan’a götürdüler. Ancak üçüncü gün avukatımla görüşebildim, ama dosyada gizlilik kararı olduğu için o da bilmiyordu neden alındığımı”.

“Suçu”nu ancak dördüncü günde öğrenebiliyor. Kendisinden kitap alan Erhan Akkara’nın telefon dinlemesiyle kitapları terör örgütüne ileteceğinin tespit edildiği, kendisinin de bu kitapları satarak “örgüte yardım ve yataklık” ettiği söyleniyor. Söz konusu kitaplar mı? Foucault’un, Chomsky’nin, Elif Şafak’ın, Şükrü Erbaş’ın, Mevlana’nın, Yunus Emre’nin, Nazım Hikmet’in... Bir de Akkara’nın harddiskinde bulunan Öcalan’ın bir kitabının sesli kaydının Demir tarafından temin edildiği söyleniyor. Tutuksuz yargılanma kararı verilince hayatına kaldığı yerden devam ediyor Demir, konuştuğu her avukat bunu söylüyor çünkü; “bu davadan, bu delillerle bir ceza çıkmaz”. Bir gün önce gözaltına alındığı için, Ahmet Kılınç’ın doğum gününde, 17 Kasım 2011’de, yapamadıkları nikâhı, Demir’in doğum gününde gerçekleştiriyorlar. Evlilikti, ev kurmaydı derken zaman geçiyor. Dava sürüyor. Hamile kalıyor.

“Suçlamalar, tamamen niyet okuma” diyor Kılınç, “Eşimin adı kimlikte Mülkiye ama ailesi, biz ona hep Zeynep, Zeyno, deriz. İddianamede bu durum kod adıymış gibi açıklanmış! Eşimi sadece Mezopotamya Kültür Merkezi’nde çalışıyor diye yargılıyorlar. Hatta iddianamede, gizliliğe çok önem verdiği anlaşılmıştır, bu insan Allah bilir daha neler neler yapmıştır, denilerek her şeyin niyetten ibaret olduğunu açıkça gösteren laflar bile var... 2 sene bir ay ceza çıkınca dünyamız altüst oldu. Yargıtay da kararı jet hızıyla onadı. Çünkü Akkara’nın yattığı yıl aldığı cezaya denkti. Hemen karar çıkmazsa devletten alacaklı duruma düşecekti.”

Demir şimdi bebekleriyle geçirdikleri son özgür ayı yaşıyor. “Benim cezamın yatarı 18.5 ay, hiçbir indirim de yapılmadı” diyor, “O kadar emindim ki Yargıtay’dan bozulacağına. Bu saçmalık, yanlışlık ortaya çıkacak diyordum. İnanıyordum adalete. Avukatım arayıp söylediğinde, Şaka yapıyorsun ya, dedim. Şok oldum. Kabullenince ‘Ne yapabiliriz’in derdine düştüm. Avukatlarla görüştüm. Eşimle neredeyse TMK’yi ezberledik, erteleme hakkımız olduğunu öğrendik. Savcının bir sene artı bir sene daha erteleme yetkisi varmış. Ama bize altı ay artı altı ay erteleme verdi. 19 Mayıs’ta bitiyor. Belki yeterli kamuoyu oluşursa en azından tekrar ertelerler, bebeklerim biraz büyümüş olur”.