Özgür kadından korkuyorlar

“İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen, “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” bir süredir bazı kesimlerin saldırısı altında.

Tuğba Özer

İstanbul Sözleşmesi uluslararası hukukta,  şiddetin kadın erkek eşitsizliğinin ve kadınlara karşı yapılan ayrımcılığın bir sonucu olduğunun vurgulandığı ilk sözleşme.  Sözleşme fiziksel, cinsel, ekonomik ve duygusal şiddet her tür şiddetle mücadele konusunda “Önleme, Koruma, Kovuşturma ve Destek Politikalarından” oluşan  dört temel yaklaşım içeren ilk sözleşmesidir.  İstanbul Sözleşmesi, aynı zamanda şiddetle mücadelede bağımsız bir izleme mekanizması bulunan ve yaptırım gücü olan bağlayıcı  ilk sözleşmedir.

“İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen, “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” bir süredir bazı kesimlerin saldırısı altında. Biz de sözleşmeyi ve neden hedef alındığını, Prof. Dr. Feride Acar, İlerici Kadınlar Meclisi üyesi avukat Yelda Koçak, feminist avukat Canan Arın ve İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Nazan Moroğlu’na sorduk.

 

Acar

SÖZLEŞMENİN AMACI NE?
Prof. Dr. Feride Acar (GREVIO’nun eski başkanı, ODTÜ Siyaset Sosyolojisi Öğretim Üyesi)
“Sözleşmenin amaçları ve de neyi kapsadığı aslında isminde gayet açık. Sözleşme, kadınlara yönelik ve de aile içindeki her türlü şiddete karşı çıkıyor. Kadınlara yönelik her türlü şiddeti ortadan kaldırmak için alınacak önlemleri dile getiren, bu şiddetin nedenlerini tespit edip devletler tarafından ona göre reaksiyon vermeyi ve önlem almayı öneren bir sözleşme. Dolayısıyla sözleşmenin saklı-gizli bir boyutu yok. Maddelerinde ve giriş bölümünde açıkça belirtilmiş olan amaçlarından başka bir amacı da yok. Ben açıkçası bazı söylemleri hayretle izliyorum. Bu sözleşmeye yönelik olarak dile getirilen bazı ithamları anlamakta zorluk çekiyorum çünkü; insanlar kafalarındaki bir şeye tepki veriyorlar herhalde. Gerçekte var olan, sözleşmenin getirdiği düzenlemelere karşı değiller. Çünkü ben düşünemiyorum ki hiçbir grup ya da insan, kadınların kadın oldukları için şiddet görmelerini kabullensin. ‘Bizim toplumumuz için İstanbul Sözleşmesi gibi bir sözleşme gerekli mi değil mi’ sorusu son derece yersiz ve sadece art niyetli kişilerin sorabilecekleri bir soru bence.”


Moroğlu


TÜRKİYE, SÖZLEŞMEYİ FESHEDEBİLİR Mİ?
Nazan Moroğlu (İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı)
“İstanbul Sözleşmesi uluslararası bir sözleşme, bir Avrupa Konseyi Sözleşmesi. Bu nedenle, Türkiye’nin Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne yapacağı bir bildiriyle ‘ben bu sözleşmeyi uygulamak istemiyorum’ demesi mümkün (md.80).

Ama, Türkiye olarak İstanbul Sözleşmesi’ne artık taraf devlet değilim demek, bunun ne anlama geldiğini yurtiçinde ve yurtdışında anlatabilmek, haklı bir gerekçeye dayandırabilmek mümkün değildir.
Kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi, ancak kadınlar ve erkekler arasındaki hukuki ve fiili eşitliğin gerçekleşmesi ile mümkün olabilecektir.
Kadın erkek eşitliği ise ülkemizde demokrasinin ve sürdürülebilir kalkınmanın temel kriteridir. Biz kadınlar olarak, demokrasiye, kazanılmış haklarımıza sahip çıkmaya, yaşama geçirilmesini sağlamaya kararlıyız. Mücadeleye devam diyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmek demek, kadınlara karşı şiddete, bu insan hakları ihlaline göz yummak demektir. 6284 sayılı Kanunu da işlevsiz bırakmak demektir. Çünkü kanunun uygulanmasında ve gereken destek hizmetlerinin sunulmasında İstanbul Sözleşmesi’ne atıf yapılmaktadır.”

 

Koçak

NEDEN HEDEFTE?
AVUKAT YELDA KOÇAK (İlerici Kadınlar Meclisi üyesi)
“Bugün İstanbul Sözleşmesi aleyhine yükseltilen ses kadın düşmanı, gerici koronun sesidir. Bu gerici koronun her gün bir başka kadın düşmanı üyesi sesini yükseltmekte, iktidar da onlara alan açmaktadır. Bu saldırı da bir süredir kadınların kazanılmış haklarına karşı yapılan saldırıların devamı niteliğindedir. Kadınlar gerek ülkemizde gerek uluslararası alanda hukuki metinlerle güvence altına alınan hakları yüzyıllardır verdikleri eşitlik, özgürlük mücadelesi ile kazandıkları için hiçbir iktidarın, hiçbir siyasetçinin bu kazanımlarımızı bir çırpıda gasp etmeye gücü yetmeyecektir. İstanbul Sözleşmesi “aile kurumunu parçalıyor” bahanesi ile kaldırılmaya çalışılırsa kadınlar esasında kadınlar için bir esaret olan o aile kurumunu değiştirir/kaldırır yine de kazanılmış haklarına dokundurmaz. Tıpkı AKP’nin çocuk istismarcılarını aklamaya çalıştığı yasa teklifini başlarına çaldığımız gibi bu girişimlerini de başlarına çalarız.”

 

Arın

'KUTSAL AİLEYİ' TARİF ETSİNLER
Canan Arın (Mor Çatı’nın kurucularından feminist avukat)
“Ben 2002 yılında bu hükümet başa geldiği anda amaçlarının şeriatı getirmek olduğunu söylemiştim. Japonya’da geyşalar için uygulanan, ‘erkeğe daha iyi nasıl hizmet edilir’i öğreten kadın üniversitelerini getirmeye çalışıyorlar. Başka bir aklıevvel çıkıp ‘kadın kocasına adıyla hitap edemez’ dedi. İstanbul Sözleşmesi ‘kutsal aileyi’ tehdit ediyormuş, bu aile neymiş bir tarif etsinler. Erkeğin mutlak egemenlik alanı mı kutsal aile dedikleri? AKP’li erkekler neden kadınlarla eşit yaşamayı göze alamıyorlar. Kadın özgürlüğünden neden bu kadar korkuyorlar?

Sözleşmenin iptal edilmemesi gerekir ama Türkiye’de hukuk diye bir kavram kalmadığı için her şey mümkündür.”