Özgür başbakan...

Ferhan Şensoy sahnede kelime cambazlığını pek sever. Mesela, hatırlarım imkânsız rastlantılar için “tesadüfün iğne deliği” der. Kanada’nın Alberta eyaletinin başkenti Edmonton’da, bir günde üç, dört ve hatta belki beş kez Eyalet Başkanı Rachel Notley’i sokakta görmeniz mümkündür. Tek başına habire karşınıza çıksa, benim gibi sizin de dilinize Ferhangi lakırdı takılır; tesadüfün iğne deliği, olsa bu kadar olur!

Mahmut Şenol - Kanada (Alberta)

Buz gibi bir sabahtı, 900 bin nüfuslu başkentin merkezine sürüyorum; direksiyondayım. Saskatchewan Irmağı’nı aşan köprü bitiminde, Kanada’nın en büyük nehir parkı başlar; koşu, gezi, piknik yeri.

Üç ayaklı köpeğiyle koşuda...
Parkın girişi köprüden hemen sonradır; ışıklar var tabii... Kırmızıydı, durdum! Sağ tarafımda yaya ışığı bekleyen eşofmanlı koşucu bir kadın var; soğuk havada yerinde tepinip vücut sıcaklığını koruyor. Yanında 3 ayaklı bir köpek, o tepinmiyor ama: Collier türü, bol tüylü. Yeşil yanınca katur kutur buz üzerinden önümden geçtiler; hava, eksi 20’dir. Elli yaşlarında sarışın bir kadın, minyon, narin. Pek kimselerin olmadığı bir park yolunda sabah koşusu yapıyor. Bir yerden gözüm ısırıyor! Bu bizim eyaletin başbakanı Notley’dir. Yanındaki köpekten tanıması kolay oldu, zira bir kazada bacağını yitiren köpeği pek meşhurdur. Koşup gittiler, köpek 3 ayakla ona eşlik ediyor; ne koruma var yanında, ne başka biri...

Bir başka gün, öğleden sonrasıdır, bir kafedeyim; yine downtown denilen şehrin “köy içinde”. Yan masada iki kadın sohbet ediyor; kulak misafiriyim. Biri ötekine kayınvalidesinden bahsediyor. Zaten bu kayınvalide meselesinin milliyeti olmaz, gelir Kanada’da bile seni bulur. Diğeri dinliyor, arada yorum yapıyor. Döndüm baktım: Notley! Sabahki eşofmanı çıkarmış tabii, üzerinde tayyör var, arkadaşıyla kahve içiyor. Yanında kimi kimsesi yok. Biz alışığız ardında bir sürü koruma, protokol amiri, şoförü, sekreteri, şakşakcısı falan olmalı. Bir süre oturdular, arada bir çevreden gelen baş selamlarını alıyor, eliyle merhaba gönderiyor.
Sıra akşama gelsin; eşimi almaya işyerine gidiyorum, yine kent merkezi istikametindeyim. Hava karanlık. Tepesinde İngiliz ve Kanada bayrakları dalgalanan yerel parlamento binasının yanındaki hükümet merkezi önünden geçiyorum. Kırmızı ışık! Sağ kaldırımda, yine o minyon kadın duruyor, yeşili bekliyor. Bu kez yanında park görevlisi gibi üstünde sarı-fosforlu ceketi olan birisi var, bir şeyler konuşuyorlar. Kadın, bir dosyayı, liseli kızların defter kitap tutuşuna benzer biçimde göğsüne yapıştırmış bekliyor, karşıya geçecek... Yeşil yandı, yanındakiyle beraber geçtiler, sonra adam selam verip ayrıldı, Notley üzerine beyazlık çöken karlı geceye karıştı, gitti.

Siyasetle özel hayat...
Bu başbakanın otomobili falan yok mudur? Makamından çıkarken önünde eğilip ceket ilikleyen kimseler de mi yok! Aman efendim sepet efendim diyeni yoksa, böyle başbakanlık mı olur! Gecenin bir vakti üstelik “kadın başına” sokakta ne işi var? Bunlar tatlı sorular; cevapları içinde zaten. Fakat sanılmasın ki, sosyalist solda yer alan Kanada’nın Yeni Demokrasi Partisi’nden (NDP) seçilmiş Notley’in siyasi sıkıntıları yoktur.
Kanada Federasyonu’ndan ayrılmak isteyen yüzde 30 oranında Albertalıyla baş etmesi bile başlı başına bir meseledir. Suudi petrollerinden sonra dünyada en geniş rezervlere sahip Alberta, kazancını öteki 9 eyaletle paylaşınca bazıları bu kadarı fazla diyor, bağımsızlık iddiası hemen ortaya çıkıyor.

Ortalığı yatıştırıp Kanada birliğini koruyanlardan birisi de, hakkını yememeli, Federal Başbakan Trudeau’dur! Notley de görevi üstlendiğinden beri ayrılıkçılarla uğraşıyor. Notley’in bildiği doğru şey şudur: Denizi olmayan bir ülkenin dünya pazarlarına açılması zor! Alberta’nın petrolü var ama denizi yok. En yakın deniz limanı, komşu eyalet İngiliz Kolombiya’sındadır ve petrol hatlarına direnen yeşilci-çevreci akımların hedefindedir. Bu açmazlar arasında kalmış petrol zengini olup bundan yararlanamayan Alberta’nın sosyalist kadın eyalet başbakanı siyasetle özel hayatını ayırmayı gayet iyi beceriyor.

Tesadüf iğne deliğinden değil çuvaldızın halkasından geçse ne sabah koşusu ne öğlen kahvesi, ne de akşam alacasında tek başına özgür bir kadın olarak yürümenin keyfini kimselere kaptırmıyor; önümüzdeki seçimlerde üzerinde pek oturmadığı koltuğu bir ihtimal kaptırsa da...

senolasenola@gmail.com