Özelleştirmeye yeşil ışık

Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'nda konuşan Çelik, DT ve DOB'un özelleştirilmesine ilişkin düzenlemeye yeniden yeşil ışık yaktı. Desteğe karşın bağımsız kalma ilkesini devlete bağımlı sanatla bir göstererek kavram kargaşası yarattı.

Selda Güneysu/Cumhuriyet

Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Cumhuriyet Gazetesi'nin ortaya çıkardığı Bakanlık Özel Tiyatrolara Destekleme Kurulu’ndan “Gezi eylemlerine katılan ve destek veren” tiyatrolara bu yıl “destek yardımı” yapılmamasına ilişkin sessizliğini bozdu. Çelik, “Bu sene destek alan bir tiyatronun bunu kendisine verilmiş ebedi, dokunulmaz bir ayrıcalık olarak algılaması hiçbir şekilde mümkün olmaz. Bir tiyatro her zaman destek alacak diye bir kaide yok” dedi.

Geçen yıllarda Devlet Tiyatroları (DT), Devlet Opera ve Balesi’nin (DOB) “özelleştirilmesine” ilişkin düzenlemeye yeniden ışık yakan Çelik, “Devlet-sanat ilişkisi bakımından elimizdeki model maalesef Rusya’da bile 1995’te terk edilmiş bir Sovyetik model. Devlet sanat üretimi ilişkisi modeli dünyada bir ülkede var, bire bir, o da Çin’de” görüşünü dile getirdi.

Bakan, böylece, tiyatroların devletten karşılıksız destek görmesini, desteğe karşın bağımsız kalması ilkesini devlete bağımlı sanatla bir göstererek bir kavram kargaşası yarattı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, DOB Genel Müdürlüğü, DT Genel Müdürlüğü’nün 2014 yılı bütçeleri dün Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi. Çelik, komisyonda şöyle konuştu:

 

‘Gündemimde Gezi yok’

Gündemimde “Gezi” diye bir şey yok. Fakat “Gezi’ye katıldım o yüzden şöyle bir muameleye maruz kaldım” şeklinde bir kimlik oluşturulmaya çalışıldığını dikkatle izliyorum ve görüyorum. Bu sene destek alan bir tiyatronun bunu kendisine verilmiş ebedi, dokunulmaz bir ayrıcalık olarak algılaması hiçbir şekilde mümkün olmaz. Bu desteklerin verilme sebebi, esas olarak bu sanat dallarının gelişmesi olduğu gibi, artık o gelişme aşamasından çıktık, Türkiye’nin geldiği noktada genç sanatçılara, kurumsallaşmasını tamamlamış tiyatro veya başka kurumalara göre bu alana yeni giren tiyatrolara daha çok destek verilmesi temel stratejimiz olacak.

 

Hayal kırıklığına uğramış!

Millet adına kamu kaynağını kullanıyoruz. Dolayısıyla bazı ölçülerin, bazı kıstasların olması, millet bunun hesabını sorduğu zaman bunun hesap verilebilirlik düzeyinde bir pozisyonda olunması gayet normaldir. Ama “Tiyatroculara şu sebeple destek verilmedi” diye çıkan haberler, özellikle de maalesef Türkiye’de kültür sanat alanında belirli bir yere gelmiş isimlerin bizim ağzımızdan hiç çıkmayan ifadeleri tırnak içinde, “Bakan tarafından böyle ifade edildi” diyerek kullanmaları doğrusu benim açımdan çok yadırgatıcı olmuştur. Biraz daha özgürlükçü ve çoğulculuğa daha çok sırtını yaslamış bir yaklaşım beklentisi içindeydim, bu bakımdan hayal kırıklığına uğradım.

 

‘Sadece Çin’de var’

Tiyatrocularımızın ve operacılarımızın sanatsal kıymetlerinin yargılanmasına dönük bir tutum içinde olduğumuz şeklindeki algı yanlıştır. Devlet sanat ilişkisi bakımından elimizdeki modelin maalesef Rusya’da bile 1995’te terk edilmiş bir Sovyetik model olduğunun adı koyulmasıdır. Arkaik bir model. Bu model, bizim elimizdeki devlet sanat üretimi ilişkisi modeli dünyada bir ülkede var, bire bir, o da Çin’de.

 

Devlet şemsiyesi

Sürekli olarak sanat alanına siyasi alanın dokunmaması gerektiğinden bahsediyoruz. Doğrudur ama buna rağmen sanatçıyı memur yapan ve sanat üretimini, kültür sanat üretimini devletin şemsiyesi altında tutmaya çalışan bu modelin desteklendiğini görüyoruz. Bugün siyasi iktidarın kültür sanat alanına müdahale ettiği söyleyenler devletin şemsiyesi altındaki kültür sanat ilişkisinin devamlılığından yana. Çoğulculuk olması gerektiğini söyleyenler devletin şemsiyesi ve himayesi altındaki kültür sanat ilişkisinin devamından yana. Sanatçının karakteristik özelliklerinin özgürlükçülüğe ve muhalifliğe yakın olduğunu söyleyenler, bunun böyle olması gerektiğini söyleyenler, bu muhalif ve özgürlükçü karakterin memur kavramı içinde kalmasından yana. Bu çelişkiden Türkiye için anlamlı bir kültür ve sanat ortamı çıkmaz.