Oynarken özgürüm

Nesli Çölgeçen’in son filmi “Çalsın Sazlar”da bir meyhane şarkıcısını canlandıran Belçim Bilgin, filmdeki şarkıları kendisi söylüyor. Kamera önünde gerçek hayattan daha cesur olduğunu söyleyen Bilgin, “hayata oyunculuğuyla meydan okuduğunu” anlatıyor.

Ali Deniz Uslu / Cumhuriyet

Türk sinemasının en önemli yönetmenlerinden Nesli Çölgeçen ara verdiği sinemaya yazıp yönettiği “Çalsın Sazlar” ile döndü. Filmin başrollerinde Belçim Bilgin, Engin Hepileri ve Caner Cindoruk var. 1960’lardan günümüze, günümüzden de geçmişe dönüşler yapan, aşk, dostluk ve hayat kavgasında çarpışan üç kahramanın eğlenceli hikâyesi “Çalsın Sazlar”, aynı zamanda da Türkiye’nin dönemsel tanıklığı. Belçim Bilgin bu filmde bir meyhane şarkıcısı Yasemin’i canlandırıyor. Bu film için de Ezgi’nin Günlüğü’nden tanıdığımız, besteci ve söz yazarı Nadir Göktürk ile çalışmışlar. Yani filmde yer alan ve düzenlemeleri yine Nadir Göktürk tarafından yapılan tüm parçaları Belçim Bilgin söylüyor. Biz de Bilgin ve Göktürk ile bir araya geldik. İşte hikâyenin devamı...

- Nadir Göktürk hayatımıza sızmış bir müzisyen, Belçim Bilgin de çok izlenilesi. Peki, bu buluşma nasıl gerçekleşti?

Nadir Göktürk: Nesli Çölgeçen ile birçok projede birlikteydik, onunla çalışmak da zevklidir üstelik. Projeyi anlattı, memnun oldum. İyi bir şey çıkacağına da emindim. Ekiple tanıştık öncelikle. Bir de burada “Yasemin” karakterine hayat veren oyuncu aynı zamanda şarkıcılık da yapacaktı. Belçim de bunu kabul etmişti. Ben de “onu dinlemem lazım” dedim.

Belçim Bilgin: İşte o anda bana bir telefon geldi; “Hızlıca bir şarkı söyleyip, yollar mısın?” diye! Ben de bir Sezen Aksu şarkısı söyledim ve yolladım.

N. Göktürk: Ve başladık...

B. Bilgin: Bir kere senaryo eksiksizdi, bütünlüğü ile sarıyordu. İronisiyle, dramıyla, eğlencesiyle dozunda oluşu herkese kolaylık sağladı. Ben de hep bir şarkıcıyı canlandırmak, buna cüret etmek, cesaretimi sınamak istiyordum. Tabii bu bu cesaret nereden geliyordu bilmiyordum, yani becerebileceğimin farkında değildim. Bu rol için ya vardım ya yoktum, şarkı söyleyemezsem oynamayacaktım. Hikâye gelişirken Nadir hoca ile bir araya geldik. Zaten Ezgi’nin Günlüğü ile büyümüştüm, hayranıydım. Onunla çalışmak rüya gibiydi. O da beni dünyasına kabul etti, o dünya çok güzel. Uzun saatler çalıştık, her gün günde beş saatten az olmamak koşuluyla çalışıyordum, şarkı söylüyorduk, mehyane şarkıları hem de...

- Yasemin karakterine de sanırım bu çalışmalarla iyice yaklaştınız

B. Bilgin: Şarkıları söyledikçe “Yasemin”i buldum. Zaten işte bu çalışmalarda karakteri deşifre edip, üstüme giymiştim. Nadir hocanın deneyimi beni Yasemin yaptı! Şarkıları söylerken meyhanede olduğumuzu, oranın ruhunu yaşamamız ve yaşatmamız gerektiğini hiç aklımızdan çıkarmıyorduk.

 

Oynarken özgürüm

- Nasıl bir öğrenciydi Belçim?

N. Göktürk: Öğrencilik durumunu pek kabul etmiyorum çünkü öğretilecek bir durum yoktu. Malzeme güzeldi, yeteneği de öyle. Ben sadece küçük dokunuşlarla yönlendirdim. Ses rengi zaten farklı, kulağı da iyi. Sevdiği şeyleri söylerken onlara ruh katıyor.

B. Bilgin: Nadir hocayla çalışırken şarkı söylemeye dair hiçbir şey bilmediğimi fark ettim. Şimdi de keyif alıyorum epey. O çok huzur verici, büyük bir bilge. İçindeki çocuk da çok muzır. Film sürecinde birbirimizi keşfettik ve güzel bir usta-çırak ilişkisi yaşadık. Onun bana verdiği güvenden sonra artık her yerde şarkı söylerim! Oyunculuktan vazgeçemem ama şarkıcılığı da sevdim. Sahnenin büyüsü şarkı söylerken başka. İşimiz duygu, bir şeyler hissettirmek, şarkı söylerken seyirci ile göz göze gelmek başka bir sihir, etkileyici. Ben sevdim bu işi. Hayatımda çekingen ve ürkekken kamera önünde korkusuzum. Öncesinde nasıl heyecanlanıyorum anlatamam ama sahnedeyken, oynarken çok olabildiğince cüretkâr ve rahatım. Özgürlük böyle bir şey, oynarken özgürüm.

- Filmden daha fazla ipucu veremiyoruz ama Yasemin’i biraz daha tanısak?

B. Bilgin: Bıçkın, serseri, çapkın ve özgür bir kadın. Meyhaneye hâkim, oranın ruhuyla yaşıyor. Üzgünken, neşeliyken, öfkeliyken... İkinci sınıf bir meyhanede ezber bozan bir kadın Yasemin. 1964’lü yıllarda bunu yapmayı göze alan bir kadın hem de! Meydan okuyan bir kadın, sesini yükseltiyor, kadınlığından zevk alıyor. Ben çok dönem işi yaptım ama burada bir adım fazlası var. Nesli Çölgeçen ne istediğini iyi biliyordu. Hayalindeki dünyayı bize yaşattı ve biz de bunu yarattık. Caner Cindoruk ve Engin Hepileri de inanılmaz rahattı ve hikâyeyi sahiplenmişlerdi. Çünkü yaşamasak yaşatamayacaktık derdimizi. Ne kadar devrimci filmlerdir “Selamsız Bandosu” ve “Züğürt Ağa”. İşte Nesli Çölgeçen hiç hissettirmeden iğneyi batırır ve hikâyesini temiz anlatır.

- Yeni rol, öncesini siliyor; şimdi Yasemin’siniz ve bir süre öyle kalacaksınız...

B. Bilgin: Yarışırım hep kendimle. Her yaptığım öncesinden iyi olsun diye hayal ediyorum. Sürekli öğreniyorum, bu iş de benim hayata meydan okumam. Yaptığım işlerin beni hayata karşı kışkırtması gerekli. “Çalsın Sazlar”da hayat çok çıplak, sahici ve sıcak. Acıyı, tatlıyı çok sert yaşayan insanların dünyası bu. Bu bir dönem filmi de değil; geçmişe gidip geliyoruz. Güzel kalabilen, güzel insanların filmi bu. Gerisini filmi izleyen keşfedecek. Zamanın ruhu her şeyi hızlı tüketmemize neden oluyor, hayatı hoyrat kullanıyoruz. Sevgimizi ve sevdiklerimizi de. İnsan olma halleri işte tüm bunlar, zaaflarımız, hırslarımız, çelişkilerimiz. Film bazı duyguları kaybetmememiz için direniyor, hâlâ zamanımız olduğunu hatırlatıyor.

N. Göktürk: Sosyal çelişkilerin, siyasal nedenleri, bunların bireylere yansıması, bireylerin bunları kullanması. Türkiye’nin kırılma noktaları da bu filmde var. Türkiye’nin dönemsel tanıklığı da filme sızdı yani. Türkiye değişmiyor, zaman ve insanlar değişiyor bu ülkede yalnızca. Yaşananlar ise hep aynı.