Öymen'den Babacan'a yanıt

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, CHP İstanbul İl Başkanlığı'nda düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'nin uluslararası ilişkileri ve komşularıyla temaslarını değerlendirdi. Öymen konuşmasının devamında Dışişleri Bakanı Babacan'ın, Baykal'la ilgili sözlerini ''Bizim genel başkanımızın bazı zengin insanların yatlarında, lüks otellerinde tatil yapma alışkanlığı yoktur' diyerek yanıtladı.

cumhuriyet.com.tr

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, ''Biz, Başbakan'ın açıklamalarını son derece talihsiz olarak görüyoruz. Basın özgürlüğüne vurulan bir darbe olarak görüyoruz. Son derece yanlıştır. Deniz Feneri davası vesilesiyle izlediği tutumu da kınıyoruz'' dedi.

Öymen, CHP İstanbul İl Başkanlığı'nda düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'nin uluslararası ilişkileri ve komşularıyla temaslarını değerlendirdi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Ermenistan'a yaptığı ziyareti eleştiren Öymen, ''CHP olarak bizim, Ermenistan ile ve Ermeni halkıyla yakın ilişki kurmaya hiçbir itirazımız yok'' diye konuştu.

Türkiye ile Ermenistan ilişkilerini bugüne kadar, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddiaları ile Türkiye'den toprak talebi ve Azeri topraklarını işgalin belirlediğini ifade eden Öymen, bugüne kadar Türkiye'nin pek çok kez ilişkiler konusunda çaba gösterdiğini ancak olumlu bir sonuç alınamadığını dile getirdi.

''Cumhurbaşkanı Gül'ün herhangi bir olumlu sonuç alınmadan Ermenistan'a gitmesi bizce yanlış olmuştur'' görüşünü ifade eden Öymen, Türkiye'nin birçok kez Ermenistan'a jestler yaptığını, ziyaretten bir daha görüşme vaadi dışında bir olumlu sonuç alınmadığını kaydetti.

Öymen, bir soru üzerine de Cumhurbaşkanı Gül'ün Ermenistan ziyaretini Türkiye'nin uzun yıllardır izlediği Ermenistan politikasından sapma olarak değerlendirdi.

Ermenistan'da yaşayan ve Türk diplomatlarını katleden bazı Ermeni teröristlerden bir tanesinin bile yargıya verilmediği görüşünü savunan Öymen, ''Biz haklı olarak Türkiye'de Ermeni asıllı bir vatandaşımızı öldürenlerin yargılanmasını kamuoyu olarak, muhalefet olarak, basın olarak büyük bir titizlikle izliyoruz. Peki Ermenistan'da benzeri bir durum oluyor mu?'' dedi.

Belgrad Büyükelçisi Galip Balkar'ı öldüren ve sonra yakalanın bir teröristin çeşitli baskılarla 2 yılda salıverildiğini ve şu anda Ermenistan'da yaşadığını anlatan Öymen, bu kişi hakkında da bir dava açılmamasını eleştirdi.

Onur Öymen, Türkiye'nin, Kafkaslar'da bir iş birliği platformu kurulması yönündeki projesinin de havada kaldığını savundu.

Türkiye'nin, 1936'dan beri Montrö Sözleşmesi'ni büyük bir titizlikle uyguladığını belirten Öymen, sözleşmenin ''b'' fıkrasının ''İnsani amaçlı geçecek gemiler için bekleme süresi yoktur. Toplam tonajı 8 bin tonu geçmeyecek'' dediğini hatırlattı. Öymen, geçen gemilerden birinin 9 bin 500 ton olduğunu, dolayısıyla iznin insani amaçla alınmadığını, bunun da açıklanması gerektiğini söyledi.

 

Kıbrıs'taki görüşmeler

Öymen, Kıbrıs'ta yeni bir müzakere süreci başladığını da ifade ederek, ''Türkiye, bu süreçte seyirci durumda değildir. Türkiye, bir garantör ülkedir. Bu müzakere sürecinin ne şekilde gelişeceği Türkiye'yi çok yakından ilgilendiriyor'' dedi.
Konunun Meclis'e gelmesi gerektiğini belirten Öymen, Kıbrıs Rumlarının Türkiye'nin aksine ''Annan Planı ölmüştür'' dediğini ifade etti.

Rumların, Annan Planı'ndan daha fazla kendilerine avantajı sağlayacak bir modeli aradığını da dile getiren Öymen, bu durumda masaya oturulmuş olmasını da eleştirdi.Öymen, ''(Tek devlet, tek vatandaşlık, tek egemenlik) deniliyor. Kabul ediyor musunuz? O zaman Kıbrıslı Türkler ikinci sınıf bir azınlık olmayacak mı Kıbrıs'ta? Onun için bu meseleyi bir milli dava olarak götürmeye devam edelim. İktidar ve muhalefet otursun bir masaya görüşsünler ve neticede tablo ortaya çıksın. Aksi takdirde Kıbrıs konusundaki gelişmeler milletimizi hüsrana uğratabilir'' diye konuştu.

 

Ulusal program

Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan'ın Ulusal Program konusunda yaptığı ziyaretleri de anımsatan Öymen, Babacan'ı, CHP'nin kabul etmediği yönündeki haberlerin de doğruyu yansıtmadığını söyledi.

Öymen, Babacan'a randevu verdiklerini, Genel Başkan Deniz Baykal'ın programı uygun olmadığı için temsilen kendisinin görüşmeye katılacağının ifade edildiğini anlatarak, kendilerine ise randevu verilmesine rağmen Babacan'ın bu görüşmeye gelmeyeceğinin bildirilmediğini ve bir bürokratın gönderildiğini dile getirdi.

Ulusal Program'da pek çok siyasi boyutun var olduğuna dikkat çeken Öymen, ''Hükümet, Dışişleri Bakanı düzeyinde bize bilgi vermeyi kabul etmedi. İşin esası budur'' dedi.
Öymen, konuya ilişkin bir soru üzerine de ''Sayın Babacan Dışişleri Bakanlığı koltuğunda bulunuyor. Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturan insanların söylemlerinde kibar olması lazım. Nazik olması lazım. İnsanları incitmemeye dikkat etmesi lazım. Ne diyor açıklamasında; 'Herhalde Sayın Baykal tatildeydi de onun için bana randevu vermedi' diyor. Son derece üzüntü verici. Ayıptır bunu söylemek'' diye konuştu.

Baykal'ın anjiyo olduktan sonra bile tatil yapmadan orman yangınlarını incelediğini hatırlatan Öymen, ''Bizim genel başkanımızın bazı zengin insanların yatlarında, lüks otellerinde tatil yapma alışkanlığı yoktur'' dedi.

Basın özgürlüğü

Onur Öymen, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın basına yönelik açıklamalarını son derece talihsiz olarak gördüklerini ifade ederek, şunları söyledi:

''Basın özgürlüğüne vurulan bir darbe olarak görüyoruz. Son derece yanlıştır. Deniz Feneri davası vesilesiyle izlediği tutumu da kınıyoruz. Yapması gereken şey şudur; 'savcıları göreve çağırıyoruz. Yurt dışındaki bu davanın Türkiye'deki uzantıları varsa ki derhal bunların soruşturulmasını istiyoruz.' Bunları söyleyeceksiniz. Ondan sonra sonucu yargıya bırakacaksınız.''

Deniz Feneri davasına ilişkin bir soru üzerine de Öymen, basında, Türkiye'de bir araştırma yapıldığının söylendiğini ve bunu takip edeceklerini belirterek, ''Yurt dışındaki bu dernekle yurt içindeki dernekler ve medya kuruluşları arasında yakın bir ilişki olduğuna dair bilgiler yer alıyor. Bunun demek ki bir Avrupa ayağı var, bir Türkiye ayağı var. Avrupa ayağı araştırılıyor, yargıya götürülüyor, insanlar tutuklanıyor, belki yakında karara bağlanacak. Türkiye'de ise yaprak kımıldamıyor. Böyle bir şey olabilir mi?'' diye konuştu.