Öykü Aras, ilk albümü ‘İçimize Doğru’yu müzikseverlere sundu

Öykü Aras, yaklaşık üç yıl önce çalışmaya başladığı ilk albümü “İçimize Doğru”yu yayımladı. Albümün hikâyesini ise Cumhuriyet Pazar'a anlattı.

Deniz Ülkütekin

Öykü Aras, yaklaşık üç yıl önce çalışmaya başladığı ilk albümü “İçimize Doğru”yu yayımladı. Albümdeki şarkılar bugünlerdeki ruh halimize tam uyuyor bana kalırsa. Salgının bizi zorladığı içe dönmeye müzikal bir estetikle yaklaşıyor Aras, içimizdeki karanlıkla yüzleşme çağrısı yapıyor.

Aras, “Dönüşüme yaratıcılıkla, yaratıcı çözümlerle ayak uydurmak, esnemek, şimdiye dek düşünülmeyeni yapmak ve kalıplarımızdan çıkmak belki de sağlıklı olacak” diyor.

Hikâyesini kendisinden dinledik.

Yeni albümünüz İçimize Doğru hayırlı uğurlu olsun öncelikle. Nasıl doğdu albüm, hangi aşamalardan geçti?

Çok teşekkür ederim. Albümün yolculuğu, üç yıl önce kendimi şarkı söylerken gördüğüm bir meditasyonla başladı. O sırada Fransa’dan yeni dönmüştüm, heykel ve performans sanatıyla ilgili projelerim vardı. Ancak meditasyon sırasında karşıma çıkan vizyon beni yıllardır diplere gömdüğüm bir tutkumla tekrar yüzleştirmiş oldu.

Daha sonra katıldığım bir inzivada sesimin özgürleşmesine niyet ettim ve orada Kökler ve Dallar şarkısı doğdu. Bu şarkının tamamlanması için hayat bana destek oldu, sonra diğer şarkıların demolarını hazırladım ve albümün prodüktörü Şevket Akıncı ve müzisyen arkadaşlarım Nihal Saruhanlı ve Zeynep Oktar ile albümü kurguladığımız bir sürece girdik. Pandemi başlamadan hemen önce tüm kayıtlarımızı bitirmiştik.

Albüm, tam da insanların zorunlu olarak belki, içine baktığı bir döneme denk geldi. Ama siz salgın daha yokken bu konuya yoğunlaşmışsınız... Neden?

Yüksek lisansımın son senesi benim için karanlık bir dönemdi. Yaşadığım bir travma sonucu insanın kendiyle ve ötekiyle olan iletişimini sorgulamaya başlamıştım. Bir taraftan Türkiye’ye dönmeye ihtiyaç duyarken, diğer taraftan iyi bir projeyle okulumu bitirmem, tez yazmam, yurtdışında ailemden uzaktaki hayatımı sürdürebilmem gerekiyordu. Bu zorunluluklar canımı acıttı, fiziksel ve psikolojik olarak rahatsızlandım ancak kendi kendime yardım edebilmeyi, kendi karanlığıma el uzatabilmeyi, kendimle sessizce oturabilmeyi ve hislerimi dinleyebilmenin kıymetini öğrendim ve hâlâ öğreniyorum. 

BATERİ İLE BAŞLADIM

Farklı alanlarda üretim yapan bir sanatçı olarak müziğin yeri nerede sizde?

Müziğe, lise hazırlıktayken bateri çalarak başladım. Eğitim aldığım yerin yıl sonu konserinde bateri çalarken şarkı boyunca vokaldeki kişiyi izlediğimi hatırlıyorum. Olmak istediğim yer orasıydı. Hemen bir klasik gitar alarak kendi kendime şarkılar öğrenip çalıp söylemeye başladım.Benim için, üretim yaptığım tüm disiplinlerin yerleri hem birbirinden ayrı hem de bir bütünü oluşturuyorlar. Müziğin yaydığı titreşim elbette çok güçlü. Bedenimizden veya enstrümanımızdan çıkan o tınının ilhamla buluştuğu anda ifade ettiği anlam, öz ve dönüştürme gücü beni çok etkiliyor ve heyecanlandırıyor.

Müzisyenler salgını en ağır geçiren meslek grubu oldu, birçok müzisyen intihar etti. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Çok üzücü, kalbim kırılıyor. Şu anki sistem müzisyenleri, tiyatrocuları, dansçıları, sanat emekçilerini korumuyor. Bir ülkenin kültürel değerlerini taşıyan, bilincini geliştiren, hayata anlam katan insanlar, kriz zamanında hak ettikleri güvenceyi ve kıymeti görmüyorlar. Bu çok acı ve utanç verici. Sanatçılar, kendi değerlerinin her zamankinden daha çok farkında olmalı. Biz önce koşulsuz olarak kendimizi kıymetli hissedeceğiz ve birbirimize destek olacağız.

SALGIN İNSANLARI DEĞİŞTİRİR Mİ? 

Bilemiyorum... Ancak insanlar bunu bir şekilde yapmak zorunda. Bugün veya bir sonraki salgında, afette, insan kendi bilincini geliştirmek, kendi doğası ve yaşadığı doğa ile dengeye gelmek durumunda. İnsan olarak bu güzel gezegenin yararlı bir parçası olmak istiyorsak, sorumluluğu almaya önce en küçük birimimizden yani kendimizden başlamalıyız. Salgın süreci de dönüşüme ne kadar gönüllü olduğumuza ya da ne kadar direnç gösterdiğimize bağlı olarak bazıları için yıkıcı, bazıları içinse yüzleştirici ve aydınlatıcı olacak.

ŞARKILAR NASIL DOĞDU?

“Kökler ve Dallar”, bahsettiğim üzere aynı adlı topluluğun düzenlediği kampta kalbime düşen, ormanın bana bir hediyesi. 

“Aşk Var”, üniversite yıllarımdaki performanslarımda kullandığım bir söz, inancımı ve ilhamımı artıran bir dua benim için.

“Ay Gördüm”, bir yaz günü deniz kenarında içimden dolunaya yolladığım hayallerle ve dileklerle geldi. 

“O”, kadınlığımla, dişiliğimle bağlantı kurmaya ve onu şifalandırmaya ihtiyaç duyduğum bir zaman geldi...

KAYBOLMUŞ HİSSETTİĞİMDE HATIRLIYORUM

“Ey Aşk” ve “Karanlığın İçinden”, sevgili Ceyda Kurhan’ın gizlice bestelediğim iki güzel şiiri. Bu iki şiiri kalbime dokundu, hemen melodileri geldi… Besteleyip yolladığımda o da çok beğendi ve albüme koyduk.

“Üç Kapılı Orman”, Şevket Akıncı’nın bestesi üzerine benim gördüğüm fantastik bir rüyanın anlatımı…

“Ve, Balık”, 17 yaşında yazdığım aynı adlı öykünün bir bölümünün, yine sevgili Şevket Akıncı’nın bestesiyle buluşması.

“Uyan” ise yaşamımda kaybolduğumu hissettiğimde kendime hatırlattıklarımı kapsıyor.