Ormansızlaşma ve türlerin yok oluşları pandemileri nasıl tetikliyor?

Araştırmanın sonuçları çarpıcı: Doğal alanların giderek kentleşmesi ve biyoçeşitliliğin azalmasıyla birlikte insanlara geçebilen hastalıkları taşıdıkları bilinen yarasa, kemirgenler ve çeşitli primatları da içeren 143 memeli türünün sayıları artışa geçmiş.

Rita Urgan

İnsanların ormanları yok edip yerlerine yerleşim alanları açarak biyolojik çeşitliliği azaltmalarının COVID-19 ve benzeri pandemileri yaygınlaştırdığı artık biliniyor. Peki, bu nasıl oluyor? 6 kıtadan yaklaşık 6 bin 800 ekolojik topluluğun incelendiği yeni bir araştırma bunun nedenini açıklığa kavuşturdu:

Kimi canlı türleri yeryüzünden yok olurken, sıçanlar ve yarasalar gibi yaşamlarını sürdürmeyi becerebilen türler bir olasılıkla insanlara da sıçrayabilecek tehlikeli patojenlere ev sahipliği yapıyor. Araştırma, Londra University College çevrebilim uzmanlarından Kate Jones ve ekibi tarafından yürütüldü ve sonuçları 5 Ağustos’ta Nature dergisinde yayımlandı. Araştırma insan eliyle ve plansızca doğanın tahribatı ve biyoçeşitliliğin yitimi ile salgın hastalıklar arasında bağlantı kuran bir dizi kanıta yenilerini ekledi.

Önceki araştırmalar SARS ve kuş gribi gibi hayvanlardan insanlara geçen hastalık salgınlarının son birkaç on yılda artış gösterdiğini ortaya koyuyor. Bu durum, insanların yabanıl hayvanlar ve besi hayvanlarıyla giderek daha sık temas etmelerinin doğrudan bir sonucu olabilir. Doğal alanların insan eliyle bozulması ve insanların her geçen gün hayvanlarla daha çok yüzleşmeleri nedeniyle bu tür etkileşimler çok daha sıklıkla yaşanıyor.

Stanford Üniversitesi araştırmacıları tarafından yapılan ve nisanda yayımlanan bir çalışma, Uganda’da ormansızlaştırma ve habitat parçalanmasının primatlarla insanlar arasındaki iletişimi doğrudan artırdığını ortaya koyuyor.

3.2 MİLYON BELGE TARANDI

Jones ve arkadaşları son çalışmaları kapsamında dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan, yerel ormanlardan tarlalara ve kentlere uzanan, yüzlerce çevrebilimsel araştırmayla ilgili 3.2 milyonu aşkın belgeyi gözden geçirdiklerinde insanlara geçebilen hastalıkları taşıdıkları bilinen yarasalar, kemirgenler ve çeşitli primatları da içeren 143 memeli türünün sayılarının doğal alanların giderek kentleşmesi ve biyoçeşitliliğin azalmasıyla birlikte artışa geçtiğine tanık oldular.

RİSKLER KESTİRİLEBİLİR

Jones ve arkadaşları bir sonraki aşamada hastalıkların insan topluluklarına yayılma olasılığını araştırmayı tasarlıyorlar. Daha önce Ebola virüsünün Afrika’daki yayılımını araştırmak amacıyla risk haritaları oluşturan, olası konakçı türlerin varlığını ve virüsün insan bedenine girdikten sonra ne hızla yayıldığını inceleyen Jones ve arkadaşları, toprakların kullanımı, ekoloji, iklim ve biyoçeşitlilik gibi etmenler arasındaki ilişkiden yola çıkarak risklerin anlaşılıp önceden kestirilebileceği sonucuna vardılar. Uzmanlara göre biyoçeşitliliği koruma çabaları ancak ve ancak ormansızlaşmaya sürükleyen ekonomik ve kültürel unsurların üzerine gidildiği sürece işe yarayabilir. Amazon Ormanları’ndaki sistematik ormansızlaşmanın bir türlü dizginlenememesi, bunun en büyük örneği.