Örgütlenmek kadınların hakkı
Epey zamandır kadınların çok daha fazla kullanmaya başladıkları bir hakkı, biraraya gelme hakkını yani örgütlenme hakkını hatırlatmak, altını çizmek istiyorum.
Olcay BüyüktaşÖyle zamanlarda yaşıyoruz ki hayat tüm ağırlığıyla üstümüze üstümüze geliyor. Çalışma koşullarımız, çalışma biçimleri, ekonomik durumlar, siyasi atmosfer, ev halleri, iş halleri, memleket halleri ama ille de kadınlık halledi. Kadınların yasalardan beslenen başta erkekler olmak üzere çeşitli kesimlerden gördüğü her türlü şiddet... Karşı karşıya kaldığı her türlü toplumsal, siyasal baskılanma...
Peki bizler ne yapacağız... Büyük çabalar ve mücadelelerle elde edilen kazanımların tek tek geri alınmasını, uygulanmaz kılınmasını, rafa kaldırılmasını izleyecek, olan bitene göz mu yumacağız... Şu an bu satırları okuyan kadınların içlerinden güçlü bir şekilde 'hayır' dediklerini hissediyorum... Ve nasıl hayır dediyeceklerini bildiklerini de biliyorum... Ama yine de epey bir zamandır kadınların çok daha fazla kullanmaya başladıkları bir hakkı, biraraya gelme, seslerini ve güçlerini birleşterme hakkını yani örgütlenme hakkını hatırlatmak, altını çizmek istiyorum.
Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi çıkarlarını korumak için kendilerini temsil eden bir toplu teşekkül oluşturarak bir araya gelmeleri özgürlüğü olarak tanımlanabilir. Örgütlenme özgürlüğü ile birlikte gündeme gelen ve bizim gibi demokratik hayatın sık sık kesintiye uğradığı toplamlardı bir suç unsuruna dönüştürülen “örgüt” kavram olarak nedir. Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru El Kitapları Serisi'nde “örgüt” sözcüğü Anayasa Mahkemesi tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM) kararlarına yapılan atıfla “kişilerin serbest iradeleriyle kurulan, ortak bir amaç için bir araya gelen kişiler topluluğu” olarak tanımlanıyor. Uluslararası hukukta ve Anayasa’da herhangi bir sınırlama söz konusu değil. Herhangi bir grup ya da kişi veya herhangi bir tüzel kişinin ortak menfaatleri doğrultusunda toplu olarak hareket etmek, düşüncelerini açıklamak, bunları yaymak, gözetmek ya da savunmak için bir araya gelmeleri “örgüt” olarak kabul edilmeleri bakımından yeterli.
Örgütlenme özgürlüğü siyasi parti, sendika, dernek ya da vakıf gibi birçok örgütlenme biçimine koruma sağlıyor. Hakkın medeni, siyasi ve ekonomik yönleri söz konusu ve buna göre farklı örgüt biçimleri ortaya çıkıyor. Örgütlenme hakkının medeni yönü, başka kişilerle bir araya gelmek isteyen kişilerin devlet tarafından hukuka aykırı olarak müdahaleye maruz kalmasına karşı koruma sağlarken, ekonomik yönü, özellikle sendikalar yoluyla özellikle çalışma hayatında bireylerin ekonomik çıkarlarını geliştirilmesini hedefliyor. Hakkın siyasi yönü, bireylerin devlete veya diğer birey gruplarına karşı menfaatlerinin bir araya gelerek savunulmasına yardımcı oluyor.
YASA GÜVENCESİNDE
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 11. maddesi örgütlenme özgürlüğünün tüm bu yönlerini birlikte düzenlerken, Anayasa, 33., 51., 53., 54. ve 68. maddelerinde “Dernek Kurma Hürriyeti”, “Sendika Kurma Hakkı” ve “Siyasi Parti Kurma Hakkı” başlıkları altında ayrı ayrı düzenlemiş durumda. Örgütlenme özgürlüğü, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nin 20. maddesinde, Türkiye’nin taraf olduğu Medeni ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 22. maddesinde ve AİHS’in 11. maddesinde koruma altına alınıyor. Türkiye, örgütlenme özgürlüğüne yer veren tüm bu belgeleri usûlüne uygun bir şekilde onaylamış ve tamamını iç hukukuna aktarmış durumda. Anayasa’nın 90. maddesi doğrultusunda bu belgeler iç hukukun bir parçası haline gelmiştir ve uygun olduğu durumlarda doğrudan uygulanabilir nitelikte.
İSTEMEDİĞİMİZE OLMAYACAĞIZ
Bu alanda önde gelen temel düzenleme AİHS’in 11. maddesi. Maddeye göre “Herkes, barışçıl olarak toplanma özgürlüğü ve menfaatlerini korumakiçin (...) başkalarıyla birlikte örgütlenme özgürlüğü hakkına sahiptir.” Yani bu madde ile hem toplanma özgürlüğü hem de örgütlenme özgürlüğü güvence altında. Örgütlenme özgürlüğü öncelikle örgüt kurma ve örgüte üye olma hakkını kapsıyor. Bu özgürlük aynı zamanda bir tercih özgürlüğü ve bir örgüte üye olmama hakkını da içeriyor. Yani istediğimiz barışcıl ve gerekli koşulları sağladıktan sonra istediğimiz örgütü, derneği kuracağız ya da üye olacağız. Ama bundan daha da önemlisi istemediğimiz dernek, vakıf, sendika, parti ya da başka bir oluşuma üye olmayacağız.
Örgütlenme özgürlüğünün demokrasi ile yakından ilişkisi ve bu bağlamda taşıdığı önem Anayasa Mahkemesi tarafından da kabul edilmiş durumda. Mahkeme’ye göre, “Demokrasilerde vatandaşların bir araya gelerek ortak amaçları izleyebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bir bileşenidir. Demokrasilerde böyle bir ‘örgüt’ devlet tarafından saygı gösterilmesi ve korunması gereken temel haklara sahiptir.”
Yani daha iyi bir yaşam, daha iyi bir gelecek, daha güvenli yarınlar için ellerimizi, seslerimizi birleştireceğiz. Başta yaşam hakkımız olmak üzere hakkımız olduğuna inanadığımız tüm değerler için örgütleneceğiz ve devlet de buna sadece saygı duyacak...