Orada Bir Van Var Uzakta

cumhuriyet.com.tr

Kentini terk etmiş sevgili Vanlılar, yeniden yörenize dönmeyi ciddi şekilde düşünmeye başlayın ve bunu kısa zamanda gerçekleştirin. Doğasıyla ve insanıyla Anadolu topraklarının güzel bir parçasını oluşturan bu sevimli yörenin yeniden eski canlılığına kavuşması ve bunun süratle gerçekleşmesi içtenlikle temenni olunur.

Van Gölü bölgesindeki hasarlı deprem afetlerinin ve televizyon ekranlarının ucuz bir duygusallıkla günlerce acılara ağıt yakışının üzerinden sadece birkaç ay geçti. Ama olaylar neredeyse unutulmaya başlandı bile. Aslında gelişmesini tamamlayamamış toplumlarda afetlerin hemen arkasından gelen ilk yara sarılışı yolundaki çabalar yoğun biçimde sarf edilir. Ancak, sonrasında olaylardan akılcı dersler çıkarmaksızın olup bitenler süratle unutulur gider. Bu kaçınılmaz bir olgu niteliğiyle kendini hep göstermiştir.

Ülkemizdeki sık rastlanmış deprem ve sel-taşkın afetlerinden hemen sonra da gösterilen yoğun ilgi ve karmakarışık bir ilk yara sarma çabası, kısa bir zaman geçince kendini gündelik umursamazlığa ve afetin havasından çıkmaya yönlendiregelmiştir.

Erciş ve Van’da da benzerinin yaşanmakta olduğu gözlenmektedir. Oysa, doğanın amansız bir oyunu olarak bilinen depremler, fay sistemleri denen Anadolu yarımadasının talihsiz yerküresel oluşumlarının da sonucu olarak belli zaman aralıklarıyla tekrarlanacaktır.


Afete hazırlık programı

Geçirilen bir afetin arkasından palas pandıras, yarım yamalak bir yara sarma ve afetzedeler için geçici mekânlar oluşturma çabasının çok ötesinde sürekli gösterilmesi gereken bir “afete hazırlık” programının yürütülmesine gerek olacağı açıktır. Çok disiplinli ve sistematik bir programlama, araştırma-geliştirme, teknososyal eğitsel gayretlerle toplumu bilgilendirme ve bilinçlendirme etkinliklerini kapsayacak bu sürekli hazırlık çalışması dünyadaki bazı ülkelerde başarıyla sürdürülmektedir. Böylece, yeni afet oluşumlarına karşı toplumsal duyarlık diri tutulabilmektedir. Yoğun afet bölgelerine sahip Anadolu toprakları bu tip bir sürekli hazırlığın mutlak sürdürülmesi gereğinden nasibini hiç alamamıştır. Van Gölü yörelerinin de ilk patırtı geçirildikten sonra unutkanlığın ve umursamazlığın pençesine düşmesi ihtimali maalesef yüksektir.

Ancak, bu ezeli sorunun yol açtığı genel çerçeveli düşüncelerin sonucunda Van ve Erciş daha özel sosyopsikolojik sıkıntıların da göbeğinde yaşamaktadır. Sadece birkaç hafta arayla iki ayrı depremin yaşanmış oluşu ve her ikisinin artçı şoklarının ürküntü verecek biçimde devam etmesi yöre halkını bir çeşit “lanetlenmişlik” psikolojisine sürüklemiş gibidir. Art arda gelen bu belaların benzerlerinin tekrarlanacağı ve bundan çıkış yolu bulunamayacağı gibi ürküntü dolu duyarlılıklar yöredeki yurttaşların hemen tümüne yayılmıştır.

Ülkemizde bundan önce yaşanmış afetlerin coğrafyalarında da tanık olunduğu gibi, bir miktar hemşehrinin bir afetin genel ürküntüsünün baskısıyla ilk tepki olarak o yöreden uzaklaşma yolunu seçtikleri Van Gölü afetinden sonra da gözlenmişti. Ancak, bu oluşum Erciş’te ve Van il merkezinde geçmişteki benzeri olaylardakinden epeyce daha yoğun tepkilere yol açmıştır.


Devlet kurumlarına güvensizlik

Kentsel yaşam, canlılığını büyük ölçüde yitirmiş, çarşı pazar açılmaz olmuştur. Geçici barınma konusunda ilk günlerden itibaren ilgili kamu birimlerinin gösterdiği beceriksizlik ve bu işlerde yaşanılan gecikmeler yöredeki yurttaşların huzursuzluğunu biraz daha arttırmıştır. Son çeyrek yüzyılın yöresel sosyopolitik sızılarının baskısını da sinelerine gömerek yaşam sürdüren bu yöre halkımızın kamuya ve devlet bilimlerine olan güvenindeki azalma zaten ayrı bir olgu olarak ortadaydı. Son sergilenen beceriksizlikler, devlet kurumlarına olan güveni daha da azaltmıştır.

Orada kalmaları halinde kendilerine sahip çıkılmayacağı duygusu yöre insanlarının oradan kaçıp kurtulmayı en iyi çözüm olmasa bile bir yol olarak benimsemelerine yol açmıştır. Son iki ay boyunca kendi mesleki ilgi alanıma girişi dolayısıyla çok uzun yıllardan beri ülkemizde ve dünyanın çeşitli afet geçirmiş yerlerinde yapageldiğim deprem sonrası gözlem çalışmalarını Van Gölü civarında da bir miktar sürdürdüm.

Yörenin sosyopsikolojik ve sosyopolitik sorunlarından bu denli rahatlıkla bahsedişim zamanımın ve dikkatimin oralarda geçiyor oluşundan kaynaklanıyor. Kesin istatistiki veri bulunmayan ancak tahminlerce belirlenmeye çalışılan bu yöreyi terk eden hemşehrilerin sayısı orada oturanların dilinde nüfusun yarısı mertebesinden büyük rakamlarla ifade ediliyor. Daha iyimser tahmincilere göre bile nüfusun en aşağı üçte birinin muhtemelen geçici olsa da yöreden uzaklaşmış olduklarını düşündükleri anlaşılıyor. Geri kalan nüfusun yurttaş insiyakı ve becerisiyle çözmeye çalıştığı çadırlarda kalma ya da konteynırlarda barınma yolunda çözümler aradıkları biliniyor.

Sertleşen kış iklim koşulları bu geçici ve alabildiğine palyatif çözümlemelerin insanları daha da rahatsız kılacağı endişesi yine edilgen biçimde yaygınlaşmış duygular arasında yer almaktadır. Bunların yanı sıra özellikle Van il merkezinde yurttaşların az hasar görmüş ya da hiç hasar görmemiş olsa bile evlerine taşınıp yeniden orada yaşamaya başlama düzenleri kurulamıyor. Bir yandan ürküntü var öte yandan da elektrik ve su şebekelerinin henüz muntazam çalışamayacağı kalorifer düzenlerinin kurulamayışı apartman yaşamını çok zorlaştırıyor. Buna bir de sağlam binaların bile gözükmez hasarlarla hırpalanmış olduğu kanaati ekleniyor.

Şimdi burada Van hemşehrisine bazı hatırlatmalar yapmakta yarar görmekteyiz. Ağır hasarlı bir deprem dizisi yaşandığı doğrudur ama özellikle son dönemlerde belli bir özenle yapılmış olan binalar başta olmak üzere Van’daki yapıların pek çoğu hasar görmemiş ve oturulabilir binalar kategorisine girebilme şansına sahiptir.

Ağır hasarlılar ve kullanımı halinde yaşam riski taşıyabilecekler ilgili kamu birimlerinin kararlarıyla yıkılma yolundadır. Bu arada yığma duvarlı ya da düzensiz bir betonarmeyle karışık yığma duvarlı çok sayıda eski binada da hiç hasar gözlenmemiştir. Dolayısıyla kentsel altyapı ve su-elektrik şebekelerinin ve tekil binaların ısıtma düzeninin kurulması halinde Van’da pek çok binada yeniden yaşanabilmesi mümkündür. Bu satırların yazarı dahil çeşitli incelemecilerin zaten ülkenin diğer yöredekilerinden de hiç farkı olmayan projelendirme ve yapım hatalarının yol açtığı hasarlara ısrarla parmak basışları bunlardan ders çıkarabilmek ve tekrarlanmalarının önüne geçme arayışının ürünüdür.


Van’a geri dönüş

Artçı depremlerin seyrelmesi ve şiddetinin azalması dolayısıyla toprağın dibinden gelen “lanetleyicilik” gücünün de azalmış olduğunu yurttaşlar artık düşünebilmelidir. Van’ın sosyal, ekonomik ve hukuksal canlılığının; çarşı-pazar hareketliliğinin insanların yeniden sevinçle karışabileceği bir gündelik yaşamın kurulması sağlanmalıdır. Erciş’de ve özellikle Van’da bazı bina onarımları ve yapı taşıyıcı sistemlerde iyileştirme işlemlerinin gerekebileceği düşünülmelidir. Ayrıca, yöredeki yerel teknik insan gücünün bunun altından kalkabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.

Buna göre, eyy kentini terk etmiş sevgili Vanlılar, yeniden yörenize dönmeyi ciddi şekilde düşünmeye başlayın ve bunu kısa zamanda gerçekleştirin. Doğasıyla ve insanıyla Anadolu topraklarının güzel bir parçasını oluşturan bu sevimli yörenin yeniden eski canlılığına kavuşması ve bunun süratle gerçekleşmesi içtenlikle temenni olunur.