Optimist Kitap Genel Müdürü Zeynep Dicleli ile Pazar Sohbeti

Hepinize merhaba, bugün DigitalTalks Pazar Sohbetleri’nde Optimist Kitap Genel Müdürü Zeynep Dicleli ile birlikteyiz.

cumhuriyet.com.tr

Zeynep merhaba, öncelikle iyi pazarlar dilerim. Sohbet davetimi kabul ettiğin için teşekkür ederim. Bize Optimist Kitap’tan ve yaptığınız çalışmalardan bahsedebilir misiniz?

Merhaba Ozan, iyi pazarlar dilerim. Ben teşekkür ederim davetin için. Optimist Kitap Türkiye’de nitelikli iş kitapları yayınlayan bir yayınevi olarak tanınıyor. Birçok yerli yazar kitaplarının Optimist markasıyla yayınlanmasını önemli bir referans olarak görüyor. Bu da bizim için bir gurur kaynağı. Bu bizim çokça bilinen tarafımız. Optimist olarak sadece piyasada satılan kitaplar yayınlamıyoruz; farklı kurumlara da hizmet veriyoruz. Fiziki kütüphaneler kuruyoruz. Müşterileri ve çalışanları için eğitim ve hediye setleri hazırlıyoruz. Onların markasıyla kitaplar yayınlıyoruz. Seçtikleri kitapları Türkçeye çeviriyor, redakte edip kapağını tasarlıyor ve istedikleri adette basıp teslim ediyoruz; bir anlamda anahtar teslim kurumsal yayıncılık yapıyoruz. Bu kitaplar piyasada satılmıyor. Müşterilerimiz onları yılbaşında veya çeşitli etkinliklerde armağan olarak dağıtıyor. Kitaplarda kendi logoları ve kitapların giriş bölümünde de sunuş yazıları bulunuyor.

Optimist aynı zamanda bir içerik fabrikasıdır. Müşterilerimizin talep ettikleri ya da ihtiyaç duydukları içeriği hazırlıyor ve gene onların istedikleri şekilde paketleyip sunuyoruz. Kitap, broşür, yıldönümü kitabı, sosyal sorumluk projelerine yönelik yayınlar, blog içerikleri, web siteleri için içerikler, dergi, pdf dosyaları, konulu defter veya ajanda gibi…

Türkiye’de sadece yazarlık yaparak yaşamak için bir yazarın yılda kaç kitabının satılması gerekir? Türkiye’de telif hakları uygulamaları (“de jure” ve “de facto” olarak) yazarların ve yayınevlerinin haklarını ne kadar koruyor?

Sorunuza biraz dolaylı cevap vereceğim. Önce kurgu dışı yayın yapan bir yayınevi olarak Türkiye’de var olmanın dayanılmaz ağırlığından bahsetmek istiyorum.

Üç sene önce Frankfurt kitap fuarında bir kafede yan masadaki 2 yayıncı arasında geçen bir dialoğa tanık olmuştum. Birbirlerine bir kitabı kaç adet bastıklarını anlatıyorlardı. Her ikisi de bizim gibi kurgu dışı yayınlar yapıyorlardı. Biri yayınladığı her kitap için ortalama 5.000 adet bastığından bahsetti. Dayanamadım sordum, “Hangi ülkedensiniz?” Norveçliymiş, nüfus beş milyon. Biz ortalama olarak iş kitaplarını 1000-1500 adet basıyoruz. Aynı okuma oranı bizde olsaydı ortalama 75.000-80.000 adet basmamız gerekirdi. Bu basit istatistik bile çok şey anlatıyor. Türkiye’de kitap dağıtmı yapan firmaların çalışma şartlarını düşünürsek, bu arada hepsi kitap yayınlıyor ve zincir mağazaların yayınevlerine uyguladıkları şartları da hesaba katarsak, yayıncılığın bu ülkede hiç de kolay olmadığını söyleyebiliriz. Yayınevleri için hal böyleyken yazarların sadece kitap yazarak geçimlerini sağlamalarının ne denli imkânsız bir şey olduğunu anlamak zor değildir.

Bizim yazarlarımızın çoğu danışman, eğitmen veya kendi alanlarında tanınan iş insanları. Yayınladığımız kitapları elbette piyasada satılıyor. Ancak onlar kitaplarını aynı zamanda müşterilerine armağan etmek, verdikleri eğitimlerde katılımcılara dağıtmak veya konuşmacı oldukları konferanslarda sponsorlu dağıtılmasını sağlamak gibi, kendi iş alanlarına uygun olarak da değerlendiriyorlar. Baskı adedini düşünürsek, yazarın kurgudışı kitaplar için telif geliri çok olmuyor, ama tanıtım aracı olarak başka kapıları açtığı için değer katıyor. Biz de yazarlarımızı kurumsal müşterilerimize düzenledikleri etkinliklere konuşmacı olarak öneriyoruz. Yazarlarımızla güzel bir işbirliğimiz var.

Türkiyede telif haklarının korunması konusundaki uygulamalar çok yeni. Yasa çıkalı çok olmadı ve uygulamalar kimi zaman zayıf kalıyor. Hâlâ korsan baskılara tanık oluyoruz. Bu arada yazarlar da telif hakları konusunda çeşitli haksızlıklarla mücadele etmek zorunda kalıyor.

Türkiye’de e-kitap gerekli ilgiyi görüyor mu? E-kitabın gelişmesinin önünde engeller var mı?

Kitap gerekli ilgiyi görmüyorken e-kitap nasıl ilgi görsün :) E-kitabı okumak için bir e-kitap okuyucusuna ihtiyaç var. Bu okuyucular da, nasıl her kabloyla her telefonu şarj edemiyorsak, her e-kitabı açamıyor. Dahası, kurgu dışı alanda yayın yapan yurt dışındaki yayınevleri e-kitap telifleri konusunu daha yeni yeni oturtmaya başladılar. Bu arada e-kitapların telifleri basılı kitapların teliflerine göre daha yüksek. Ülkemizdeki dağıtımcılar fiili dağıtım için uyguladıkları oranları e-kitaplar için de uyguluyorlar. Bunu bilen yayıncılar da e- kitaba yatırım yapmaya ve e-kitabı yaymaya pek hevesli olmuyor. Bu denli sıkıntı olunca e-kitaplar da çok yavaş gelişiyor Türkiyede. Bize göre elektronik kitap, basılı kitabın pdf formatından farklı olmalı.

İnternetin ve mobilin erişiminin artması kitap okuma alışkanlıklarını nasıl etkiliyor? Mobil ile birlikte sürekli bağlı (connected) yaşıyoruz, bu da dikkatimizin daha kolay dağılmasına yol açıyor. Eminim bu da odaklanma gerektiren kitap okuma alışkanlıklarımızı etkiliyor. Nesiller arasında ne gibi farklar gözlemliyorsunuz? Neler söylemek istersiniz?

Kitap okumak isteyen kişi ilgili ortamı yaratıp zaten okur. Kitabını alır bir köşeye çekilir ve okur; metroda, plajda, parkta veya bir kafede. Kemikleşmiş bir kitap okuyucu kitlesi var. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, bu kesim eski usul okumadan yanadır. Kitabı elektronik olarak okuyucaksa ya ilgili bir e-okuyucu edinmesi gerek, ya da akıllı telefonunu kullanacak. Ama burada telefonun içinde bulunan diğer araçlar dikkatimizin dağılmasına neden oluyor. Mehmet resmini beğendi, blink blink. Ayşe’den WhatsApp mesaji, Tolga Instragram’a yeni foto yükledi. Bu şekilde okuyamazsınız.

Bu arada e-kitabı sadece pdf formatına düşünüp kurgularsak, bu model eninde sonunda ölür. Yeni kuşaklar ve bilgi çağı insanı için bu format çok yetersiz kalıyor. Onun yerine e-kitap; ses, görseller ve interaktif uygulamalar gibi olguları içeren yeni formatlarda olmalı ki gerçekten okunsun. Yeni yeni bu türe doğru çalışmalar başladı. Özellikle çocuk kitaplarında ve masal kitaplarında bunu gözlemliyoruz. Teknik olarak bu dosyaların MB yükü azaltılırsa, gerisi hızla gelir. Biz de yayınevi olarak bu konuya kafa yoruyoruz. Önümüzdeki zamanlarda bu yönde çalışmalarımız olacak.

Türkiye’de yılda kaç kitap satılıyor? Türkiye’de yılda kaç yeni kitap basılıyor? Elinizde buna yönelik veriler var mı?

Net bir veri elimizde yok ama Milliyetblog’da 19 Ocak 2015 yayınlanan bir makale benim kafamı çok kurcalıyor. Bu yazıya göre veriler çok iyi.

Türkiye İstatistik Kurumu rakamlarına göre Türkiye’nin nüfusu 76.667.864. Toplam kitap sayısının nüfusa oranına göre, 2014 yılında kişi başına 7,3 kitap düştü. 2013’te Türkiye’de 536.259.040 adet kitap üretilmişti. Kişi başına düşen kitap sayısı 7,1’di.

2014 yılı verileri göz önüne alındığında, üretilen kitap adedinde % 4.6 artış olduğu görülüyor. 2014 yılında yayıncılık sektörünün toplam cirosu geçen seneye göre %2.9’luk artışla 2.381.000.000 dolara yükseldi. Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin (IPA) 2014 verilerine göre Türkiye dünyanın en büyük 12. yayıncılık sektörü ve üretilen yeni kitap çeşidinde 11. sırada yer alıyor. Bu veri gerçekten sevindirici. Türkiye ortalamasının çok üzerinde kitap okuyucusu olarak bu verilere sevinmemek elde değil. 2014 yılında toplam 561.103.770 adet kitap üretildi. Bu kitaplar için 344.405.399 adet bandrol satın alındı. Milli Eğitim Bakanlığı 2014 yılında ilk ve orta öğretim öğrencilerine 216.698.371 adet ücretsiz ders kitabı dağıttı.

Kitap türlerine göre üretim:

Eğitim kitapları (%71)
İnanç (%9)
Çocuk-ilk gençlik (%5)
Yetişkin kurgu (%3)
Akademik yayınlar (%1)
En fazla kitap üretilen iller: (Bandrol adetlerine göre)

İstanbul (%59.5)
Ankara (%27.5)
İzmir (%13)
Verileri incelediğimizde aslında çok kötü durumdayız. Neden mi? Eğitim kitaplar %71. Yani test kitapları ve ders kitapları piyasaya hakim. Kitap sadece mecbur kalındığında okunuyor. O da liseye, üniversiteye giriş sınavlarına hazırlanmak ya da KPSS’den geçmek ve iyi bir yere kapak atmak için. Gerçekten ufkumuzu genişleten kitaplara baktığımzda çok işimizin olduğunu görüyoruz. Yetişkin kugu üretim oranı %3 yani roman, şiir, hikayeler ülkemizde 100 çıkarılan başlık arasında sadece 3 adet , bizim faaliyet alanımız yetişkin kurgu dışı %0. Yani 2004 yılından bu yana Optimist Kitap olarak 400’e yakın çıkardığımız başlık, ortalama yılda 40 kitap aslında bu verilere dahil değil. Bizim gibi bu kulvarda yayın çıkaran başka yayınevleri de var. Kitapçılara gittiğinizde romandan çok kurgu dışı kitapların raflarda yer aldığını görüyorsunuz. Siyaset, bilim, felsefe, iş kitapları, çocuk yetiştirme gibi bunlar hepsi kurgu dışı yayınlardır. Orana bakıldığında tüm bu kitaplar üretilmiyor mu? Satmıyor mu? Ya da kitap olarak kabul edilmiyor mu? Kabul edilseydi zaten gazetelerin kitap ilavelerinde boy boy yer alırlardı. Bizim gibi kurgu dışı kitap yayınlayan birçok yayinevi var. Kurgu yayınlayan büyük yayınevleri bile bu kulvarı keşfetti ve bu alanlarda kitap yayınlamaya başladı. Ama tabloya bakıldığında biz aslında yokuz :) Türkiye’de kitap satmak her gün zorlaşıyor. Tüm yayıncılar birer idealist gözümde. Bunca zorluklara karşın iyi işler ortaya koymak insanların farkındalıklarını artırmak için deli gibi çabalıyoruz. Bizim türümüzü koruyun ve daha fazla kitap oukuyun!

Zeynep değerli paylaşımların için teşekkür ederim. Eklemek istediğin bir konu var mı?

Yok Ozan. Ben teşekkür ederim. Tüm DigitalTalks okuyucularına iyi pazarlar dilerim.

Teşekkürler Zeynep. İlerleyen dönemde görüşmek üzere. İyi pazarlar dilerim.