Onu kim delirtti?

Kuzey Kore’nin nükleer denemelerini, Güney’le savaşın eşiğine gelmelerini okurken, yakın geçmişi unutmamalı. “Kim’i kim delirtti” diye sormalı…

BERİVAN AYDIN

Winston Churchill, Rusya için “bir muamma içinde sırlarla sarmalanmış bir bilmece” demişti. Sovyetler Birliği devrilip Moskova sahadan çekilince, Batı’nın gizemli ve tehlikeli düşman açığını Pyongyang doldurdu. Şimdiki muamma, dünyanın en baskıcı rejimlerinden birinde açlıktan kırılan 25 milyon insanın, toplantıda uyuyakalan bakanını uçaksavar ateşinde öldüren yarı deli bir diktatöre nasıl isyan etmediği. Yoksa medyada gün aşırı yer bulan bu haberler pek de tarafsız değil mi?

 

Haberlerin perde arkası

Fehim Taştekin, Mart 2013’te Radikal’deki köşesinde Seul ve Washington kaynaklı haberlerin perde arkasını deşifre etmişti. “1949’da Amerikalı gazeteci Anna Louise Strong, bölgeden Kuzey Kore ile ilgili haberlerin gerçekle alakasının olmadığını bildirmiş.

64 yıl geçmiş, değişen bir şey yok” diyen Taştekin, Kuzey Kore’yi histerik bir devlete dönüştüren tarihine dikkat çekiyor. İkinci Dünya Savaşı’nda yenilince Kore yarımadasındaki 35 yıllık işgaline son veren Japonya’nın sömürgesine ABD göz dikmiş, 1948’de kurulan Seul merkezli Kore Halk Cumhuriyeti’ne savaş açmıştı. Washington, Japon ordusunda görev almış Korelilerden birlikler kurup bağımsızlık için savaşan güçleri bastırdı. Bölünmenin ardından Kuzey Kore’de başa Japon işgaline karşı savaşmış gerilla lideri Kim Il-sung geldi. Taştekin’in aktardıklarına göre, ABD Kore Savaşı’nda Kuzey’e, İkinci Dünya Savaşı’nda Avrupa’ya atılandan fazla bomba yağdırmış, barajları vurarak tarımı yok etmişti. Ancak ülke Japonlardan kalan fabrikaların da yardımıyla hızla toparlandı.

Pyongyang 1980’lere kadar Asya’nın en az sorunlu başkenti oldu. ABD’nin bu başarıyı cezasız bırakması beklenemezdi. Güney’e savaş tazminatı ödendi, ambargolarla Kuzey ekonomisi çökertildi. Petrolsüz kalan Pyongyang, uranyum madenlerini değerlendirerek nükleer enerjiye yöneldi.

Kuzey’i tecrit politikalarının sadece ekonomik değil, siyasi ve güvenlik boyutları da vardı. Güney Kore ders kitaplarında şeytanileştirilen Pyongyang, 2001’de George W. Bush’un ‘şeytan ekseninden’ de eksik olmadı. Güney Kore’deki Amerikan askeri varlığı ve bölgede yapılan tatbikatlar, Kuzey Kore’nin askeri faaliyetlerine dair haberlerde pek yer bulmadı.

 

Tıpkı bir film seti gibi

Kuzey Kore’yi ziyaret eden şanslı azınlık ve onları gezisini organize eden yetkililer de bu mistik havaya katkılarını esirgemiyor. Nisanda 650 yabancı amatör koşucuyla birlikte Pyongyang Maratonu’na katılan gazeteci Jere Longman onlardan biri. Seyahat notlarını NYT için kaleme alan Longman, Pyongyang’da kendisini bir film setinde gibi hissettiğini anlatıyor:

“Birkaç arabanın olduğu geniş caddeler, az sayıda insanın olduğu dev meydanlar gördük. Cennet mağazasında raflar doluydu ama bir çeşit boş bolluk vardı. Pyongyang Altın Çizgi bowling salonunda ışıklar loştu, oynayanlar azdı. 105 katlı Ryugyong Oteli 1987’den beri inşaattaydı ama henüz açılmamıştı. Çocuk parklarındaki kaydırakların yanında minyatür füze replikaları vardı.”

 

Korelilerle temaslar

Longman, Korelilerle temaslarına da değiniyor: Maratonu koşan sporculara ‘çak’ yapan asker, çiçek sallayan kadınlar, alkışlayıp “Tanıştığımıza memnun oldum” diye bağıran çocuklar, hatta enerji içeceğini açamayınca yardımına koşan kadın.

Ama tüm bunların gerçekliğini sorgulamadan edemiyor. Bir diğer koşucu kendisine “Bu insani bağlar bir şeyleri değiştirecek. Ama bu bağlar ne kadar gerçek olabilir?” diye soruyor. Kuzey Kore’ye 2000’den beri 40’ı aşkın seyahat gerçekleştiren David Guttenfelder ise bu tuhaf diyarda yaşayan insanların kullandığı günlük objeleri fotoğraflamış. Aralık 2012’de Unha-3 roketinin başarıyla fırlatılmasını kutlayan kartpostallar gibi turistik nesnelerin yanı sıra çam mantarı likörü ve kirpi dikeninden kürdanlar gibi geleneksel ürünler Guttenfelder’in lensinden bize ulaşıyor.

 

İnfazlar yerine orduyu teftiş için gülümseme

Önceki gün 33 yaşını dolduran Kim Jong’un, ülkeyi 3 kuşaktır demir yumrukla yöneten ailesinin kültünü yıkmak bir yana besliyor. Batı’nın yarattığı gizemli, tehlikeli hava da adeta bu kültün korunmasına yarıyor. Kim’in amcası Jang Song-Thaek’i köpeklere yedirttiği haberinin bir Çin mizah bloğundan çıktığını, hatta Jang’ın büyük bir ihtimalle yalnızca görevden uzaklaştırıldığını kabullenen New York Times (NYT), Mayıs 2015 tarihli başyazısında “Yine de Kim’in iktidara geldiği 2011’den beri en az 70 üst düzey görevli infaz edildi” diyor. Kuzey Kore, bu iddiaları yanıtlama ihtiyacı duymuyor. Onun yerine devlet haber ajansı, büyük lider Kim’in kocaman gülümsemesiyle yeni inşa edilen ultra modern tesisleri veya orduyu teftiş ederken görüldüğü fotoğrafları geçiyor.