Öner Yağcı: ‘Şiir toplumun damarını etkiler’ (10.10.2020)

Öner Yağcı, doğru dersler çıkarabilmek için dünün iyi bilinmesi gerektiğini belirterek, “40 Kuşağı’nı oluşturan şairler, o dönemin Türkiye’sinde faşizme, savaşa ve baskı düzenine karşı duruşlarıyla örnek bir aydın tavrı sergileyen şairlerdir,” diyor.

Kadir İncesu

- “40 Kuşağı Şairleri”ni incelemenizi gerektiren özellikleri neler?

Tarih, yaşamın her alanındaki birikimleri en geniş, en ayrıntılı, en bütünlüklü olarak aktarırsa gerçekten bilim olur. Bugünlere nasıl geldiğimizi anlamak için dünümüzün direnişle dolu bir dönemini incelemek boynumuzun borcudur.

- Yalnızca şairlerden mi oluşuyor bu isimler? Kimler yer alıyor bu isimler arasında?

Elbette yalnızca Hasan İzzettin Dinamo, Rıfat Ilgaz, M. Niyazi Akıncıoğlu, A. Kadir, Enver Gökçe, Mehmed Kemal, Ö. Faruk Toprak, Arif Damar, Attilâ İlhan, Ahmed Arif, Şükran Kurdakul gibi şairlerden oluşan bir kuşak değil. O yılların solcu dergilerinde ürünlerini yayınlamış olan P. Naili Boratav, Behice Boran, Niyazi Berkes, Adnan Cemgil, Reşat Fuat, Zekeriya Sertel, Mehmet Ali Aybar, Abidin Dino, Suat Derviş, Kemal Sülker gibi yazarların toplumbilimci, siyasetçi kimlikleri; Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Orhan Kemal, Halikarnas Balıkçısı’nın öykücü, romancı kimlikleri öne çıkar. 40 Kuşağı romancıları ya da öykücüleri diye ayrı çalışmalar elbette yapılabilir, yapılmalı.

ÖZGÜN, TOPLUMCU 40 KUŞAĞI

- Bu isimler hangi koşullarda, hangi düşüncelerle ortaya çıktı?

1940’lı yıllarda dünya büyük bir savaşın içindeydi. Türkiye’de de Turancı, ırkçı, sağcı, gerici bir saldırganlık yükseliyordu. Tek parti yönetimi sola karşı baskıcı politikalar izliyordu. Nâzım Hikmet hapisteydi. Sabahattin Ali’nin başı hep beladaydı ve sonunda öldürüldü. Irkçılık-Turancılık davası, Tan Matbaasının yakılması, Dil Tarih olayları, sol partilerin, gazetelerin, dergilerin kapatılması, kitapların toplatılması, yazarların ve şairlerin hapishanelere doldurulması, sürgünlere gönderilmesi yaşanmaktaydı. Bu koşullarda savaşa, faşizme, baskılara karşı düşüncelerle, direniş odağı olarak 40 kuşağı ortaya çıktı.

- Bu düşüncenin dünya edebiyatındaki karşılığı nedir?

Önceleri Sovyetler’deki “sosyalist gerçekçilik”le özdeş kabul edildiyse de “özgürlükçü” yanlarıyla özgün, toplumcu bir akım oldular. Eluard, Aragon gibi Fransız direniş şairlerinin nasıl özgün bir yerleri olduysa bizim 40 kuşağının da öyle özgün bir yeri vardır.

- Bu isimler ilerleyen dönemde nasıl bir çizgi izlediler?

Hepsi de ömrü boyunca özgürlükçü, solcu, sosyalist şair, yazar olarak yaşadı.

‘TOPLUMUN TÜMÜ SOLA DÜŞMAN OLMADI’

- 1940’lardan günümüze toplumculuğa bakış değişti mi?

1961 Anayasasından sonra sosyalist örgütlenmelerin ve yayınların önündeki engeller kaldırılınca göreceli de olsa özgür düşünce kendini anlatmaya başlayınca toplumu elbette etkiledi. 1960’ların ortalarından başlayarak TİP’in, DİSK’in, TÖS’ün, FKF’nin, DEV-GENÇ’in doğuşu, toplumun tümüyle sola düşman olmadığının kanıtıdır.

- O dönemin farklı anlayışlardaki oluşumları birbirini nasıl etkiledi?

Irkçı bağnazlıklar dışında Garipçiler de Anadolucular da toplumcu gerçekçilerin savunduğu savaşa karşı, faşizme karşı, hümanist, özgürlükçü düşünceleri benimsediler.

- Kitabınızın sonunda uzun bir kaynakça var. Sözünü ettiğiniz isimlerin - hepsinin olmasa da - kitapları basılıyor. Bu isimlerin neden görmezden gelindiğini düşünüyorsunuz?

Dünyada bir paylaşım savaşının olduğu, yeni kurulmuş sayılacak bir devletin ayakta durma savaşımı verdiği koşullarda bir yandan da iktidara yönelik soldan ve sağdan muhalefet oluşunca iktidarın baskı politikasını dünyadaki dengelere göre çoğaltması yaşandı. Bu baskılar düşünce ve yaratma özgürlüğünü yok edecek bir noktaya kadara geldi. Bunun sonucu o kuşak sanatçılarının yok sayılması ve yaratılarını geleceğe aktarmaları engellenmek istendi.

40 Kuşağı Şairleri / Öner Yağcı / Telgrafhane Yayınları / 184 s. / 2020.