'Önemli olan zihinleri açmak'
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye'nin AB sürecinin kolay bir süreç olmadığını belirterek, ''Bazen umutlanıyoruz, ne kadar sürmüş diye bakınca, insanın keyfi kaçıyor'' dedi.
cumhuriyet.com.trDevlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, çeşitli üniversitelerin uluslararası ilişkiler bölümlerinde okuyan öğrencilerle İzmir Ticaret Odası'nda bir araya geldi. Öğrencilere AB sürecini anlatan ve sorularını cevaplandıran Bağış, İzmir'de bulunmaktan mutlu olduğunu, Başmüzakereci seçildikten sonra İzmir'e 5. gelişi olduğunu bildirerek, Avrupa'ya en yakın illerin, Türkiye'nin Avrupa kimliğinin en önemli ispatı olduğunu, bununla moral bulduğunu söyledi. Türkiye'nin AB sürecinin kolay bir süreç olmadığına işaret eden Egemen Bağış, ''Bazen umutlanıyoruz. Ne kadar sürmüş diye bakınca, insanın keyfi kaçıyor'' diye konuştu. Adnan Menderes'in 1959 yılında AB için ilk üyelik başvuruyu yaptığını, 45 yıl boyunca Türkiye'nin müzakerelere başlamak için tarih bile alamadığını dile getiren Bağış, burada tek suçun Türkiye'ye çifte standart uygulayan Avrupa'da olmadığını, hedef saptıranların, reformları yapmayanların, değişiklik yapma konusunda temkinli davrananların, zamanı öteleyenlerin, hepsinin burada mesuliyeti bulunduğunu ifade etti.
Geçmişin sorgulanmasından ziyade, geleceğe yönelik hazırlık yapılması gerektiğini anlatan Bağış, şunları söyledi: ''17 Aralık 2004 zirvesinde, Türkiye, Başbakanının masaya vurmasıyla tarih aldı. Bizi 45 yıldır yapılmayanı yaptıran asıl sebep reformlara ağırlık vermemiz. TBMM'de iktidar ve muhalefet el ele verdi, Türkiye'ye yakışır paketleri hayata geçirdi. İnsan hakları standartları AB'ye uyumlu hale geldikçe, serbest pazar ekonomisinin güçlenmesine yönelik adımlar atıldıkça, Türkiye, AB'yi tarih vermeye mecbur bıraktı. Çok ciddi emek vardır, alın teri vardır. AB 35 değişik fasılda taramaları bitirdi, 12 tanesini açtı, yeni fasıllar açmak için ciddi çaba içindeyiz. Bizim için önemli olan AB'de fasıl açmak değil, önemli olan zihinleri açmak. AB içinde Türkiye'ye karşı şüphe duyan, korkan bireyler var. Ülkemizde de AB'den şüphe duyan, korkan insanlar var. Kimileri 'AB Hristiyan Kulübü, bizi böler mi, gücümüzü kaybetmemize vesile olur mu, ekonomimize zarar verir mi?' diyor. AB içinde de Türkiye gibi genç ve dinamik bir ülkenin AB'nin önüne geçeceği endişesi var. AB Parlamentosunda daha fazla karar yetkileri olacak, bütçeden fazla payı olacağından endişe eden kesimler var. Onun için işimiz kolay değil. Hem Türkiye'de vatandaşları ikna etmemiz lazım, faydalı olacağını, demokrasi, insan haklarının genişlediğini, bölünüp parçalanmadan kuvvetli hale gelmemiz gerektiğini, Türkiye'nin yük olmaya değil, yük almaya geldiğini, AB'nin Türkiye'ye ihtiyaç duyduğunu anlatmamız lazım.''
Avrupa ve ekonomik kriz
Avrupa'nın en önemli mesellerinden birinin ekonomik kriz olduğunun altını çizen bakan Bağış, Estonya'da yapılan son yatırımdan bahsederek, ''Türk ekonomisinin gücü sizi aldatmasın, dünyanın birçok ülkesinden daha iyi noktadayız'' diye konuştu. AB'ye son katılan ülkelerin hiç birinin Türkiye kadar zengin olmadığını belirterek, Çek Cumhuriyeti'nin bile hane başına düşen gelire bakıldığında Türkiye'den geri olduğunu ifade etti. Dünya nüfusunun yüzde 1'inin 13 yaşında olduğunu, bu oranın Türkiye'de yüzde 16 olduğunu anlatan bakan Bağış, Çin ve Hindistan'dan sonra en büyük ekonominin Türkiye'de olduğunu, Türkiye'nin perspektiflerinin çok açık olduğunu söyledi.
''Türkiye'yi AB üyesi olduğunda yönetecek sizlersiniz'' diyen Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Bağış, şöyle devam etti: ''Sizlerin yöneteceği Türkiye'nin önü çok açıktır. Yeter ki Türkiye'de biz birbirimizle uğraşmayı bırakalım. Ne zaman bu millet birbirinin giydiğiyle, yediğiyle uğraşmaya, saç, sakal, inanç, kitap, siyasi fikir ile birbirine düşmeye başlamış, hep gerilemişiz. Ne zaman birbirimize sahip çıkmışız, birbirimizi değiştiremeyeceğimizi kabul etmişiz, inanın başta Fenerbahçeliler istediği kadar uğraşsınlar Galatasaraylıları Fenerbahçeli'ye çeviremiyorlar. Bir Fenerbahçeli, Galatasaraylıyı kendi kulübüne dahil edemiyorsa, birbirimize hoşgörü göstermeliyiz. O zaman Türkiye şaha kalkar. Türkiye'de statüko muhafızları var, 'hiç bir şey değişmesin'. Dünyada değişmeyen tek şey, değişim. Yıllarca 'Konuşan Türkiye' dendi ama söylenen Türkiye vardı. İlk defa empati kuran Türkiye haline geldik. Alevi vatandaşların derdini anlamaya çalışıyoruz, çalıştaylarla Kürt vatandaşların hassasiyetini öğrenmeye, kadınların sorunlarını algılamaya çalışıyor Türkiye. İlk defa ders kitaplarında Alevilikle ilgili bilgiler yer almaya başladı. Başbakan, Muharrem ayı iftarına gitti, Atatürk'ten beri cemevine ilk giden Cumhurbaşkanı gördü Türkiye. 'Roman vatandaşlara hak ettiği saygıyı göstermeliyiz' diyen Başbakan gördü.. Türkiye bütün sorunlarını çözemedi ama sorunlar teşhis edilmeye başlandı. Teşhis, tedavinin yarısıdır.''
Anayasa
Sorunları teşhis etmeden ve tedavi yoluna gitmeden AB'ye üye olunamayacağına işaret eden Bakan Bağış, 1960'dan beri Türkiye'yi darbe anayasalarının yönettiğini, 51 yıldır sivil iradenin halka sunduğu Anayasa olmadığını kaydetti. Bütün yurttaşların benimseyeceği bir anayasaya kavuşmadan, Türkiye'nin AB'ye üye olmasının mümkün olmadığını bildiren Bağış, şunları ifade etti: ''Türkiye'de darbe anayasasına mahkum değiliz. Asgari müşterekte anlaşarak Türkiye'yi ileri götürecek değişikliklerde uzlaşmalıyız. Parti olarak çalışma yaptık, her türlü uzlaşmalara, anlaşmalara açık metin. Bunun üzerinde her türlü tartışmaya hazırız, eksiği, fazlası olabilir. Ama muhatabınız sizinle konuşmaya gönüllüyse sağlarsınız. Uzlaşma kültürünü benimsemeden AB üyesi olamayız. AB'nin kendi içinde sorunları yok mu? Kendi aralarındaki savaşların ne kadar kanlı geçtiğine bakarsanız, onların arasında daha derin ayrım olduğunu görürsünüz. Onlar 1949'dan sonra savaşmamak üzere uzlaşma yaptılarsa, biz de uzlaşmayı yapmalıyız.''
'İş dünyası anayasa değişikliğiyle ilgili muhalefettin daha heyecanlı'
2002 yılında iktidara geldikten sonra Türkiye'de ciddi hamleler yaptıklarını, yatırımlar gerçekleştirdiklerini ve AB'ye yönelik reformlar yaptıklarını bildiren Bakan Bağış, bu yapılanların ya cumhurbaşkanı tarafından veto edildiğini, ya da Anayasa Mahkemesine götürülüp, ''Anayasa aykırı olduğu'' gerekçesiyle iade edildiğini anlattı. Bir yerden sonra Anayasa değişikliği yapıldığını dile getiren Bağış, şunları söyledi: ''Öyle bir noktaya gelindi ki halkın oyuyla seçilmiş 411 kişinin kararlarını, atanmış 11 kişi iptal etmeye başladı. Asıl sorunun sistemin çarpıklığında olduğunu anladık. Anayasa değişikliğine karar verdik. 2007'de Türkiye'ye yakışır bir anayasa vaadiyle halka gittik. Yüzde 47 oyla çıktık. Seçimden sonra siyasi anayasa olmasın, toplumun tamamını kucaklasın düşüncesiyle önde gelen 10 anayasa hukukçusundan taslak hazırlamalarını istedik. Böylece süreç başladı. Bir taslak hazırlandı ve çıkan taslak kamuoyuyla paylaşılmaya başlandı. 14 mart günü kapatma davası çıktı karşımıza. Türkiye'nin en az 6 ayını alıp götüren bir süreci yaşadık. Ona rağmen reform yasalarını Meclis'te geçirmeye devam ettik. Onun arkasından Anayasa Mahkemesi Başkanı 'Anayasayı değiştirin ' mesajı verdi. Muhalefet partilerine sorduğunuz zaman, 'memnunum' diyen bir tek siyasetçi yoktur. Değiştirelim deyince işbirliği konusunda sıkıntı yaşıyoruz. 'Anayasa hazırlama komisyonu kuralım' dedik, partiler üye vermedi. Yine diyalog sürecini açık tuttuk. TÜSİAD, TOBB, sendikalar bir şeyler yapmak istedi. İş dünyasının anayasa değişikliğiyle ilgili muhalefetten daha heyecanlı olması herkesi düşündüren bir süreç olmalıdır.''
Türkiye'nin bu anayasa ile daha ileriye gidemeyeceğinin görüldüğünü, Türkiye'nin dünyanın 16. büyük ekonomisi olduğunu, ama 1940 yılında hazırlanmış Türk Ticaret Kanunu ile yönetildiğini belirten Bağış, Türkiye'nin bundan çok şey kaybettiğini ve yargı reformunu sağlayacak sürecin tek yolunun Anayasa değişikliği olduğunu söyledi. Muhalefetten memnun olduklarını bildiren bağış, ''Allah onlara sağlık versin, partilerinin başından eksik etmesin ama Türkiye için büyük meseledir. Uzlaşı kültürü sağlayabilmeliyiz. Camiyle havranın 900 yıldır yan yana durduğu kentler varken, uzlaşıda sıkıntı veren ülkelerden biri imajını veriyoruz'' diye konuştu.
'Doğunun en batılı, batının en doğulu ülkesi Türkiye'
Bakan Bağış, Türkiye'nin doğunun en batılı, batının en doğulu ülkesi olduğunu ifade ederek, ''Atatürk'ün gösterdiği muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma AB süreciyle olur. Bu süreçte ilerlerken doğu ve batıdaki komşularımızı ihmal etmeyeceğiz. Bir bütün yönlerimizdeki ilişkilerimizi güçlendireceğiz. Dayanıklı, sağlam, güvenilir olması için dört bacağı sağlam olmalı. Hedefimiz AB'' dedi. Bakan Bağış, bir soru üzerine Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'ın eşcinsellerle ilgili söylediği iddia edilen cümleleri de değerlendirdi. Bakan Kavaf'ın açıklamalarının ifade özgürlüğüyle yapıldığını belirten Bağış, ertesi gün Sağlık Bakanı'nın eşcinselliğin bir hastalık olmadığını beyan ettiğini kaydetti. Ancak Bakan Kavaf'ın açıklamasının duyulduğunu, Sağlık Bakanı'nın açıklamasının ise duyulmadığını dile getiren Bakan Bağış, ''Ben de hastalık olmadığını düşünüyorum. Tıp uzmanı değilim ama Sağlık Bakanının fikirlerine güvenirim, görüşleri yeterli'' dedi.
'Dünya standartlarında değişiklik önerisi'
Anayasada azınlıkların hakları ve erklerin ayrımı konusunda da görüşlerini ifade eden Bakan Bağış, bunların Türkiye'deki azılıklara Ermeni, Musevi, Suryani cemaatlerine sorulması gerektiğini belirtti. Hiç bir dönemde bu cemaatlerin devletle ilişkilerinin bu kadar güçlü olmadığını söyleyen bağış, şöyle devam etti: ''Türkiye'de gerçekten laiklik, demokrasi, özgürlük nutukları atan partiler döneminde insanların yüzüne bakılmamış, diyalog kurulmamış, çoğu kişilerin 'muhafazakar' olarak tanımladığı AK Parti iktidarında bütün gruplarla diyalog içine girilmiştir. Yargı konusuna gelince, tarafsız olduğundan şüphe duymayacağımız yargının bağımsızlığıyla ilgili bir sorunumuz yoktur. Bağımsız olduğundan endişe duymayacağımız yargıya ihtiyaç var. 11 bin hakim ve savcı var. Kaçının üst kuruldan memnun olduğunu düşünürseniz, çoğu memnun değildir. Adalet sağlamak için canını tehlikeye atan bu insanlar kendileriyle ilgili sıkıntılarda kurul üyelerine ulaşamıyor, ciddi duvarlar var. Dünyanın bir çok ülkesinde yasama yürütme, yargı ayrımı vardır, ama oralarda sivil iradenin de bir yetkisi vardır. Türkiye'deki yargıyı, kendi deyimleriyle vicdanlarıyla cüzdanları arasında sıkışmışlıktan kurtarmak gerekir. AB'ye girerken yargımız da girecek, AB standartlarına girmelidir. Cumhuriyet tarihinde olmadığı kadar adalete yatırım yapılıyor. Maddi manevi imkanları gelişiyor, onların önünü açmalıyız. Hangi ülkede Anayasa Mahkemesi nasıl işler, HSYK nasıl olur, onu inceledikten sonra bu paketi ortaya koyduk. Dünya standartlarında değişiklik önerisidir.''
İzmir Ekonomi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Atilla Sezgin'in okulda verdikleri eğitimden bahsetmesi üzerine Bakan Bağış, AB uzmanı yetiştirme konusunda öğrenim gören gençlere burs temin etmeye çalıştıklarını, öğrencilerin bu burslardan yararlanması gerektiğini söyledi. AB Genel Sekreterliğinde yer sıkıntısı yaşadıklarını, TOBB'un gökdeleninde yer kiraladıklarını anlatan Bağış, staj yapmak isteyen öğrencilere yönelik çok sayıda fırsatlar oluşturulduğu da sözlerine ekledi.
'Türkiye önemli bir tarihi dönemeçten geçiyor'
MÜSİAD İzmir Şubesi tarafından Mövenpick Otel'de düzenlenen öğle yemeğine katılan Bağış, burada yaptığı konuşmada, Türkiye'nin önemli bir tarihi dönemeçten geçtiğini, her geçen gün daha demokratik, daha müreffeh, daha zengin, saygın bir ülke olma yolunda önemli adımlar attığını söyledi. Gelişmelerden en önemli ve kritiklerinden birinin ''sistemin ana gövdesini taşıyan anayasayla ilgili atılacak adım'' olduğunu ifade eden Bağış, şöyle konuştu: ''Anayasa değişikliği söz konusu. Mükemmeldir demiyorum, kutsal bir metin değildir, ama bugüne kadar önümüze çıkan birçok engelin, Türkiye'nin AB standartlarına kavuşmasına engel olan birçok uygulamanın son bulması açısından, yaşadığımız sıkıntıların bir kez daha yaşanmaması açısından, kendi tecrübelerimiz çerçevesinde hazırlandı. Eksiklikleri olabilir, bu konuda her türlü uzlaşıya, yapıcı fikre, katkıya hazırız. Biz AB standartlarında ülke olalım derken, sadece yürütme değil, yasama, yargısıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla, medyasıyla Türkiye'nin topyekun AB standartlarını yakalamasından bahsediyoruz. Bu çerçevede, 2009 yılında bir Ulusal Program yayımladık. Bu program çerçevesinde 2013'e kadar AB uyum hazırlıklarımızı sürdüreceğiz. Türkiye'de Nazım Hikmet'in vatandaşlığı iade edilebiliyorsa, 1 Mayıs tatil ilan edilebiliyorsa, Kyoto Protokolü onaylanabiliyorsa, bu, programın hükümet tarafından ciddiyetle takip edildiğinin göstergesidir.'' Bağış, ''Anayasa değişikliği paketi, Türkiye'nin önündeki birçok sınırı kaldıracak, duvarı yıkacak, Türkiye'nin çağdaş medeniyetler arasında yer almasını sağlayacak olan bir sürecin gereğidir'' şeklinde konuştu.
'Empati kuran Türkiye'
Bağış, yıllarca konuşan Türkiye'den bahsedildiğini, ancak ''söylenen'' bir Türkiye olduğunu ifade ederek, ''Artık empati kuran bir Türkiye var. Alevi vatandaşıyla, Roman vatandaşıyla empati kuran, kadınıyla empati kuran, işçisiyle, kadın haklarıyla ilgili atması gereken adımları atan bir devlet anlayışı var'' diye konuştu. Yargının da AB standartlarına kavuşmasını istediklerini anlatan Egemen Bağış, ''Anayasa değişikliğine itiraz edenlerin, kısa bir süre sonra yargının altyapı eksikliklerini dile getiriyor olması, bu sürecin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Biz 2002'den beri, yargımızın imkanlarını geliştirmek için çalışıyoruz. Anayasa değişikliği paketiyle onların sorunlarına daha çok kulak verecek yapıya kavuşmuş olacağız. Bu ülkede bağımsız olduğu kadar, tarafsızlığından kimsenin şüphe duymayacağı bir yargı hepimize lazım'' dedi.
Başbakan Erdoğan'ın Yunanistan ziyareti
Yunanistan'ın ciddi bir ekonomik sıkıntı yaşadığını hatırlatan Bağış, bu sıkıntıda, Yunanistan'ın Türkiye ile savunma harcamalarındaki rekabetinin de payı olduğunu söyledi.
Bağış, ''Yunanistan'ın ekonomik krizden çıkma çabalarına farklı tavırlar sergileyen Almanya, bizim AB müzakere sürecimize farklı öneriler ortaya atmaya çalışırken, iki ülkeye de denizaltı satmaya çalışıyor. Ne Yunanistan'ın, ne bizim buna ihtiyacımız var. Bizim daha iyi okullara, adalet saraylarına, üniversitelere ihtiyacımız var'' şeklinde konuştu.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Bağış, üç gün önce Brüksel'de Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu'nun kendilerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ziyaretini dört gözle beklediğini söylediğini, kendilerinin de net bir tarih beklediklerini dile getirdiklerini kaydederek, iki Başbakan önderliğinde, iki ülke arasındaki azınlık hakları, Kıbrıs, kıta sahanlığı, yasadışı göç, AB müzakere süreci gibi birçok konunun netleştirileceğini kaydetti.