Önce sendikayı öldürdüler sonra emekçiyi

Soma’daki işçi katilamının ardından gösterdiği tavır daha doğrusu tavırsızlık nedeniyle eleştirilen Türkiye Maden-İş Sendikası Başkanı Nurettin Akçul’a göre, herkes kadar suçlu olduklarını düşündüğü katliamdan, çıkardığı yasa ve uygulamalarla sendikaları etkisiz ve güçsüz kılarak emekçiyi yalnızlaştıran, kazanılmış hakları bile tırpanlayan ve uluslararası sözleşmelere uymayan sistem sorumlu...

Olcay Büyüktaş Akça / Cumhuriyet

301 madencinin yaşamını yitirdiği iş cinayetinin ardından tavrını ve daha doğrusu ne yaptığını sorguladık haklı olarak. Kızdık, eleştirdik zira 301 can, girdiği o madenden bir daha çıkamadı. Kişisel olarak hâlâ öfkeliyim. Zira eğer orada bir sendika varsa kendisine güvenmiş emekçinin hakkını ama en önemlisi canını koruması gerektiğine inanıyorum. Bunun için elinden gelen gelmeyen ne varsa tüm olanaklarını seferber ederek koşulları iyileştirmesi, iyileştiremiyorsa durumdan ilgilileri ve kamuoyunu haberdar etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Soğukkanlılığımı koruyabilmek amacıyla günler sonra konuşmak için aradığım Türkiye Maden-İş Sendikası Başkanı Nuretten Akçul aklıma gelen, hatta arkadaşlarımın da sormak istediği, niçin kaza olduğu anlarda seslerinin çıkmadığından kazayı önlemek için neler yaptıklarına, yaşamını yitiren emekçilerin haklarının takip edilip edilemeyeceğinden bundan sonra somut olarak neler yapacaklarına ilişkin sorularımızı yanıtladı. Türkiye’de önce sendikaların öldürüldüğü bunun da işçi katliamlarını kaçınılmaz kıldığı şeklinde özetleyebilecek yanıtlar satırbaşları ile şöyle:

Herkes suçlu

Önce kazanın neden olduğunu anlamaya çalıştık. Çeşitli rivayetler vardı. Önce trafo denildi, ardından başka şeyler anlaşıldı. Kazadan sonra yapılan araştırmalarda işçilerin amirlerine ve mühendislere kömürün ısındığı bilgisini verdikleri, ancak amirlerin bunu dinlemediği bilgisini edindik. İşçi tehlike görürse madene inmez. Böyle bir hakkı var, ancak yanındaki amir ve mühendis girdiğinde ona yapacak çok şey kalmıyor ne yazık ki... Bu kazada tabii ki suç var tüm taraflar suçlu...

* Hayatını kaybeden 301 işçiden yalnız 16 sendikalı değil, onlar da beyaz yakalı dediğimiz çalışan. Herkese ölüm aylığı bağlanacak. Bazı işçilerin emeklilik için günleri eksik ancak Meclis’te bir çalışma var, onu da halledecekler sanıyoruz.

Sistem sorgulanmalı

* Sistemi sorgulamazsak sorumluyu bulamayız. Bu sistemi bu hale getiren iktidarlar. Yeraltı işçilerinin durumları için Meclis’te kim ne yapmış, onlara bakmak lazım. Çıkan sendika yasasını, sendikaların ne hale getirilmeye çalışıldığını görmek lazım. Bu işkolunda şartlar nereden nereye geldi, bakmak lazım. Eskiden 4 bin günde emekli olan madenci şimdi 7 bin 200 gün prim ödeyerek emekli olabiliyor. Yaş sınırı geldi. Bu, özel sektörde emekliliği imkânsız hale getirdi. İşçi bulmak zorlaştı. Böylece de odabaşı, dayıbaşı denen şeyler türedi.

* Sendikalara dayatılan yasaklar, örgütlenmenin önündeki engeller sendikayı öcü haline getirdi. Sendika, taraf olmaktan çıkarıldı, işçi yalnızlaştırıldı.

Vicdanlara bırakılamaz

* Yeraltı işçiliğinde güvenlik meselesi vicdanlara bırakılamaz. İhalelerin veriliş şeklinden denetlemeye, hemen her şeyin gözden geçirilmesi gerekir. Güvenlikte mutlaka caydırıcı önlemlerin alınıp alınmadığının sıkı bir şekilde denetlenmesi, caydırıcı önlemlerin alınması gerekiyor. Özel sektör bu şekilde denetlenemeyecekse yeraltı maden işleri kamu tarafından yapılmalı...

* İşçinin, yeraltında bulgu varsa girmeme hakkı var ama yanındaki amire ve mühendise de güvenmek zorunda. Orada onlar da işçilerle çalışıyor, üretim baskısı amire yanlış karar verdirebilir.

* Daha önce ölümlü kaza olan işyeri kapattık. Uyar Madencilik’te dört kez kaza olunca kapatılmasını sağladık.

Acımızı yaşarken hedef olduk

* Şu anda kazanın nedeni olarak gösterilmeye başlandık. Bunu mevcut iktidar körükledi. Sendikaya saldırı var. Biz biraz da şaşkınız; acımızla uğraşırken biz hedef haline geldik.

* Çok acı ama ders çıkaracağız. Şube başkanlığından beri kamuoyunun dikkatini yeraltına çevirmeye çalıştım... Yılbaşlarında, özel günlerde siyasileri yeraltına soktum, ben sorunlara dikkat çekmek isterken, olay magazin haline geldi. Herkes fotoğraf güzel çıkmış mı diye baktı. Sorunları unuttular.