Önce ikaz sonra tutuklama

İran’daki rehberimize ‘Özlem başını açsa ne olur?’ diye sordum.

Orhan Bursalı/Cumhuriyet

Tebriz’de kaldığımız otele yürüyüş mesafesindeki, kent halkının eğlence-gezinti yeri olan şirin ve küçük gölü Elgoli çevresini dolaşıyoruz. Akşam karanlığı çökmüş. Biraz ötede kurulu Luna Park’ın dönme dolabı dönüyor. Mısırcılar, dondurmacılar, küçük çayhaneler.. Göl’de küçük eğlence kayıkları, göl içinde dolaşmak için.. Gürültüsüz ortam. Aileler, kadınlı, kızlı, erkekli Tebrizliler dolaşıyor. Bu kent Azeri... Tanıdık sözler ve Türkçe aksan kulaklarımızda..

Sürekli bir anlama çabası içindeyiz... Bazı Azeri konuşmalarını zerre kadar anlamıyorum, iyi konuşmalardan ise ne demek istediklerini çıkartabiliyorum.. Gölü ikiye bölen kara parçasının ortasında, şimdi lokanta olarak kullanılan küçük eski bir saray…

Pek çok çeşitli giyimler içinde kadınlar ve kızlar. Yüzü peçeli kimseyi görmedim ama çarşaflılar da var.. Ama genç kız ve kadınların hepsi modern giyimli.. Önemli olan kadınların “dişilik hatlarını” ortaya çıkarmayacak bir giyim içinde olmaları. Örneğin pantolon var ama kalçalar belli olmayacak. Üzerine tünik benzeri bir giysiyi sarkıtmanız gerek.. Güzel renkli çoğu ipek türü ama uzun başörtüleri, (bizimkiler gibi tek bir kılını göstermeyen türban-sıkmabaş değil!) başlarının yarısını örtüyor. Bakımlı saçların önden yarısı dışarıda. Başörtü önden göğüsleri ve enseyi kapatıyor... Bazen arkaya devriliyor başörtü, elle öne çekiyorlar. Tepede topuz veya saçlara takılan toka, başörtüsünün tamamen enseye düşmesini engelliyor. Başörtüyü iki ucundan aşağı doğru sarkık bırakamazsın. Boynuna dolamalısın. Arkadaşlarımızdan Basir, bir arkadaşımızı şaka yollu ikaz ediyor, “Bak göğüs frikiki vermek yasak!” Güldehen toparlıyor hemen!

Bence saçlar açık sürecine giriyor İran’da. Ense ve göğüs örtülü olacak ama başörtü tamamen enseye devrilmiş olacak. O aşamada! Cumhurbaşkanı Ruhani, dünya Matematik Nobeli sayılan Fields madalyasını kazanan İranlı matematikçi kadın Prof. Dr. Meryem Mirzakhani’nin başı açık fotoğrafını kendi internet sitesinde yayımlamıştı. İran’da tepkilere de neden olmasına rağmen, Ruhani bildiğini okudu. Ruhani, İran’da yasak olan Twitter’ı da kullanıyor!

 

Hassas erkekler mutlaka vardır

Benzer giyimdeki rehberimiz sorumu yanıtlıyor: “İsteyenin saçlarını ortada bırakacak şekilde giyiminden yanayım. Bu yasak kalkmalı. Ben böyle yarı örtülü başımdan memnunum.”

Soru: Mesela Özlem başını tamamen açıp dolaşsa burada, ne olur?

Yanıt: Burada dolaşanlar arasında sivil görevliler olabilir, görürlerse hemen ikaz eder ve karakola götürürler. Yabancıysan ikaz eder ve bırakırlar orada. İranlıysan, kaydını alırlar, biraz tutarlar, ikaz ederler ve bırakırlar. İkinci kez de yakalanırsan, içeride tutarlar bir süre...

Soru: Peki, görevli yoksa burada, halkın tepkisi olur mu?

Yanıt: Çoğunluk ses çıkarmaz, Kadınlar hiç karışmaz. Ama bu konuda hassas erkekler mutlaka vardır, ikaz ederler başını ört diye… Durum bu... Sürekli başım açık gezeceğim diye tutturan olursa, özgürlüğünün kısıtlanacağı açık seçik. Bizim gruba bakıyorum, kadınlar uzun yolculukta bile otobüsümüzde genellikle başlarının yarısı örtülü olmaktan şikâyetçi değil... Bir ara hepsi fora ediyor ama bu sadece özel bir gösteri olarak kalıyor.

Kadın dişiliğini ortaya çıkartacak giyimler konusunda görüşlerimi yazmıyorum burada. Şüphesiz başörtme kabul edilebilir değil. Dini yasaklar, şartlar şurtlar arasında böyle bir şeyin yeri kesin yok. Ama, din tamamen erkeklerin egemenlik alanı içinde bulunduğundan; din, erkek egemen bir olgu olduğundan, tarihsel olarak kadın erkeğin baskısı altında bulunduğundan dini belirleyen erkekler, kadınların yaşam ve giyinme tarzlarını da belirlemişler ve ortak bir İslam kültürü oluşturmuşlar...

Kadınlar bunu kabul edemez... Yoksa erkeklerin sürekli baskısı altında kalır. Türbanlamanın beyni de türbanlama yönünü kimse inkâr edemez. Erdoğan türbanın dini gereklilik olduğunu söylüyordu; türbanı, haklı olarak teferruat olarak gören Fethullah Gülen’e karşı.. Cahilliğinden mi, buna inandırıldığından mı, yoksa kadınların erkeklerin belirledikleri biçimde yaşamaları işlerine geldiğinden mi?..