Ömer Kavur ve Anayurt Oteli

Değerli yönetmen Ömer Kavur, 16 yıl önce 12 Mayıs 2005’te yaşamını yitirdi. Sinema tarihine özgün, etkileyici filmler bıraktı. Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli romanından uyarladığı psikolojik dram Kavur’un en sevdiği, eksiksiz bütünleştiği filmdi.

Aslı Selçuk

Türk yazınının en önemli yazarlarından Yusuf Atılgan, Anayurt Oteli adlı romanında varoluş sorunu, yaşamın anlamsızlığı, karmaşık insan ilişkileri, yalnızlık, yabancılaşma, rastlantılar, iletişimsizlik, umutsuzluk temalarını işledi. Atılgan’a göre yalnızlık, insanı doğumundan ölümüne dek izleyen bir olgudur. Bu gerçeküstü ve psikolojik roman kasabasını terk edip büyük kente yerleşen varlıklı bir ailenin geçmişini dolaylı yansıtır. Aile, mal varlıklarını uzak akrabalarından birinin denetimine bırakmış, görkemli fakat eskiyen konak otele dönüştürülmüştür. Varsıl yıllardan kalan izler otele gelip giden orta sınıf müşterilerin devinimleriyle her gün biraz daha silinip yok olmaktadır.

Ailenin evlatlığı, sadık bir hizmetlinin oğlu Zebercet Gezgin otelin katipliğini yapmaktadır. Zebercet, ergenliğinden beri genç, güzel bir kadına tutkundur. Hep onu bekler. Bir gece bu kadın gecikmeli Ankara treniyle otele gelir. Bir gece kalıp gider. Bu gizemli kadının gelişiyle birlikte Zebercet’in tekdüze yaşamı aniden değişiverir.

“Bir romanın gerçekten sinemaya başarılı bir şekilde aktarılması isteniyorsa, bence yazarla yönetmen arasında bir ruh birliği olması gerekir. Aynı şeyleri düşünebilmek ve hayatınızda müşterek bir meselenin olması. Anayurt Oteli iyi bir örnekse ben bu başarıyı Yusuf beyin kurmuş olduğu dünyayla kendi dünyam arasındaki o büyük özdeşlik ve örtüşme hissine borçluyum. Romanı okuduğumda “Ben bunu yapmak istiyorum, başka bir şey yapmak istemiyorum” duygusuna kapılmıştım. Yusuf beyle uzun uzun konuştum, senaryo çalışmasına dahil olmasını istemiştim. “Bu benim işim değil” dedi. Ona şunu sordum: “Size bu romanı yazdıran nedenler neydi ? “. Bana bir hikaye anlattı, çok özel bir hikaye, geçmişiyle ilgili. O hikaye bana ışık tuttu”. (Yüreğini Ortaya Koyuyor, Aslı Selçuk, Cumhuriyet 3 Haziran 2001, sayfa:14).

Paris’te sinema eğitimi yaparken üç yıl bir otelde çalıştım, gece bekçiliği yaptım. Tabii Zebercet’in duygularıyla kendi duygularım arasında bir örtüşme söz konusu değil. Ama ben beklemek nedir, gelen müşteriyle ilgili tahminler kurmak nedir bilirdim. Hayal kurmanın ne olduğunu bilirdim. Yusuf beyin yazdığı ile benim düşündüklerim, duyumsadıklarım iyice örtüştü. Elimde çok güçlü bir metin vardı, iyi oyuncularla çalıştım. İyi bir mekan buldum. Beni en çok korkutan filmim Anayurt Oteli oldu. Bana göre hiç iş yapmaması gereken bu film o yıl en çok iş yapan ikinci film oldu” demişti Ömer Kavur (Yüreğini Ortaya Koyuyor, Aslı Selçuk, Cumhuriyet Gazetesi, 3 Haziran 2001, sayfa:14).

Anayurt Oteli, Ömer Kavur tarafından 1987’lerin Türkiye’sini yansıtan öğelerin yerleştirilmesiyle birlikte başka bir boyuta da oturdu. Taşra sinemasında oynatılan karate filmlerinin sert sesleri, kasabanın salt erkeklerden oluşan seyircileri, horoz dövüşü sahnesinde kanın çevreyi basması Zebercet’in onulmaz yalnızlığını arttırır. Zebercet’in insan sıcaklığına gereksinimi vardır. Bu sıcaklığı soğuk demircide çalışan Ekrem’de arar. Kasaba sokaklarında anons edilen ölüm, kayıp duyuruları, karate filmlerindeki, horoz dövüşlerindeki şiddet, gündelikçi Zeynep uyurken gidermeye çalıştığı cinsel arzuları, gizemli kadının 1 numaralı oda da unuttuğu turuncu havluyla kurduğu garip ilişki Zebercet’i bir çıkmazın içine sokar.

Anayurt Oteli’ni çekerken ekipçe çok uyumlu bir çalışma gerçekleştirdik. Nazilli’de eskiden Demirci Efe’nin Konağı olarak bilinen, 1986’da Ankara Palas Oteli olan, daha sonra Nazilli Müzesi’ne dönüştürülen mekanda kaldık. Yatılı okul öğrencileri gibiydik. Tüm ekiptekilerin filme ait çok güzel anıları olduğundan eminim. Zebercet Gezgin’i canlandıran Macit Koper bu rol için yirmi yıldır kestirmediği bıyığını kesti, saçlarını boyadı. Gerek fiziği gerek yorumuyla bu anti kahramanı eksiksiz canlandırdı. Gündelikçi kadın Zeynep rolünü büyük bir başarıyla oynayan oda arkadaşım Serra Yılmaz ve sanat yönetmeni Nur Bulça ile birlikte her repo gününde gittiğimiz Nazilli çarşısındaki imitasyon takı dükkanını sanırım biz zengin ettik.

Zebercet’in siyah kedisi için deneyimli set amiri Erdal Sümer iki adet kara kediyi Nazilli sokaklarında buldu, rolleri gelene kadar onlara otelde baktı. Işık şefi Recep Biçer, Agfa ve Fuji adını taktığımız kedileri evlat edinip İstanbul’a getirdi. Agfa, anne hatta anneanne oldu. Ekipçe yemeklerimizi birlikte yediğimiz esnaf lokantasındaki garson Oberjin Ahmet’i, ne Ömer ağbi, ne Macit ağbi ne de ben hiç unutmadık. Ömer ağbi, Ahmet’e günün menüsü diye sorduğunda aldığımız oberjin yanıtı karşısında birbirimize şaşkınlıkla baktığımızı çok iyi anımsıyorum. Konaklama koşullarımızın konforlu olmamasına karşın ekibin arasında uyum, dayanışma, işbirliği sıra dışı bir yaratım duygusunu paylaşım vardı.

Kırık Bir Aşk Hikayesi’den sonra Ömer Kavur’a ikinci kez yönetmen yardımcılığı yaptı. Anayurt Oteli benzersiz, yetkin bir çalışma oldu. Aradan 35 yıl geçti, film hiç eskimedi, aksine bir sinema klasiğine dönüştü. Usta yönetmen-yapımcı-senarist Ömer Kavur yaşama ne yazık ki erken veda etti.

Anayurt Oteli / Yönetmen: Ömer Kavur / Eser: Yusuf Atılgan/ Senaryo: Ömer Kavur/ Yapımcı: Necip Sarıcıoğlu ,Sadık Deveci/ Görüntü yönetmeni: Orhan Oğuz/ Müzik : Attila Özdemiroğlu/ Sanat yönetimi: Şahin Kaygun, Nur Bulça/ Yönetmen yardımcıları: Adem Ayral, Aslı Selçuk, Mehmet Tekirdağ/ Işık: Recep Biçer, Remzi Biçer, Salim Burgucu, Set: Erdal Sümer, Recai Sümer/ Oyuncular: Macit Koper, Serra Yılmaz, Orhan Çağman, Şahika Tekand, Kemal İnci, Songül Ülkü, Osman Alyanak, Ülkü Ülker, Yaşar Güner, Osman Çağlar, Sadık Deveci, Arslan Kacar, Şener Kökkaya, Ayhan Tanrıver/ 1987 yapımı.