Ölümünün ardından 170 gün geçti

Başı kesilerek öldürülen ve ceseti bir çöp konteynerinde bulunan Münevver Karabulut cinayetiyle ilgili Garipoğlu Şirket Grubu'ndan çalışan 9 kişinin ifadesi alınıyor. Öte yandan genç kız cesedinin bulunduğu çöp konteynerinin yanında anıldı.

cumhuriyet.com.tr

Etiler'deki bir çöp konteynerinde cesedi bulunan Münevver Karabulut'un öldürülmesine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, 9 kişi ifadelerine başvurulmak üzere getirildi.

Gayrettepe'deki İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği'ne getirilen 9 kişinin, katil zanlısı olarak aranan Cem Garipoğlu'nun ailesinin yanında çalışanlardan oluştuğu öğrenildi.

 

Cinayetin üzerinden 170 gün geçti

Münevver Karabulut'un hayatını kaybetmesinin 170'inci gününde cesedinin bulunduğu Dilekyıldızı Sokak'taki çöp konteynerinin önünde tören düzenlendi.

İstanbul Valiliği İnsan Hakları Komisyonu üyeleri, İstanbul Çevre Kurultayı, İstanbul Yaşam Derneği, Türk Kadınlar Birliği, Doğa Savaşçıları Çevre Örgütünün de aralarında bulunduğu sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile 50 avukat da destek amacıyla törene katıldı.
 

"Acım dinmedi"

Karabulut'un resimlerinin konulduğu konteynerin önünde açıklama yapan Süreyya Karabulut, acısının dinmediğini dile getirdi. Karabulut, ''70 milyonun huzurunda bana ve aileme devletim namus sözü verdi. Ben bir evlat kaybettim. Acısı çok büyük ama bu namus sözünün altında devletim kalırsa bana daha büyük bir acı yaşatacaklarını bildirmek isterim'' dedi.

Çaresiz kaldıklarını ve Allah'a dua ettiklerini belirten Süreyya Karabulut, adaletin en kısa zamanda tecelli edeceğine inandığını vurguladı.

Meclisteki tüm milletvekillerine faks çekerek yardım istediğini, tümünün de duyarlı davrandığını belirten Süreyya Karabulut, ''Tabii ki bu acı dinmez. Bu acı çok büyük'' dedi.

TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi ve CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal da 17 yaşında, hayata sıcak bakan umutları, geleceği olan sevgi dolu bir kız çocuğunun hunharca katledildiğini ifade ederek, ''Karabulut'un kimin tarafından katledildiği biliniyor. Ama ne yazık ki hala faili bulunamadı'' diye konuştu.

Emniyet yetkilileriyle yaptıkları görüşmelerde konuyla ilgili duyarlılığı gördüklerini, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın da göreve geldiğinde cinayetin çözülmesi konusunda namus sözü verdiğini vurgulayan Soysal, bu davanın Karabulut ailesinin davası olmaktan çıktığını söyledi.

Soysal, ''Bu dava herkesin davası olmuştur. Bu dava İstanbul'un davası olmuştur. Bu dava Türkiye'de yaşayan anne baba olan herkesin davası olmuştur. Bu dava TBMM'nin davası olmuştur. Bu dava benim davam olmuştur'' diye konuştu.

''Münevver Karabulut cinayetinin failini koruyup kollayanların parasal ilişkilerle ortadan kaybolmasına neden olanların ve parasal kaynak sağlayanların iyilik yapmadıklarını'' ifade eden Soysal, çünkü bu tür bir olayın herkesin başına gelebileceğini söyledi.

''Onun için her birimiz, Münevver Karabulut'un annesi babası olmak durumundayız'' diyen Soysal sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ben buradan Garipoğlu ailesine sesleniyorum. Teslim edin. Türk adaletine teslim edin. Hukuka teslim edin. Yargıya teslim edin. Alın, getirin. Adalete teslim etmekten kaçınmayın. Onların da rahat uyuduğunu düşünmüyorum. Vicdanlarının rahat olduğunu düşünmüyorum ve onların vicdanlarına sesleniyorum. Hiç kimse ne kadar yakınınız olursa olsun bu vahşi cinayeti işleyenleri korumasın.''

Aileye destek için gelen avukatlar adına açıklama yapan avukat Rezzan Hepözdemir, aileye hukuki süreçte destek olacaklarını belirterek, yaşama hakkının, Türkiye'nin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin güvence altına alınmış en temel maddesi olduğunu belirtti.

Hepözdemir, ''Buna göre, ayrıca devletin etkili soruşturma yapma yükümlülüğü vardır. 170 gün sonra devletin etkili soruşturma yapma sorumluluğu ve yaşam hakkını ihlal ettiği aşikardır'' diye konuştu.