Ölüme çalım attı sıra önyargılarda

Ertan Doğan, 31 yaşında, doğuştan Serebral Palsi yani bizim bildiğimiz adıyla beyin felci hastalığına sahip. Yapılan tedavilerin hiçbiri sonuç vermeyince 18 yaşında yaşama küsmüş.

cumhuriyet.com.tr

Ertan Doğan, “Bir sürü düşüm vardı. O düşlerimin hepsi artık bana çok uzaktı. Ölümü beklemektense ölüme kendim gitmeyi düşündüm” diyor. Annesi Memnune Hanım’a ölmek istediğini söylediğinde, Memnune Hanım elinde zehir dolu bir şişeyle yanına gelip “Önce kendim içeyim bu zehri, daha sonra sana içireyim” demiş. Hiçbir uzvunu kullanamayan Doğan, işte bu dönüm noktasından sonra hayata tutunmanın yolunu kitap yazmakta bulmuş. Doğan’ın “Ben de Varım” ve “Ölüme Çalım” adlı yayımlanmış iki kitabı var. Şimdi üçüncü kitabının hazırlıklarını yapıyor. En büyük isteklerinden biri bir gazete ya da dergide düzenli olarak yazmak. O, hiçbir engel tanımadan devam ettiği yolunda “Hedeflerim büyük; bu hedeflere ulaşmak için elimden geleni yapacağım” diyor.

 

Kitaplara küstüm

- Kitap yazma fikri nasıl ortaya çıktı?

Çok umutsuzluğa kapıldığım dönemlerden birinde annem hep gerçekleştiremeyeceğim düşlerin peşinden koşmaktansa bir kitap yazabileceğimi söyledi. Ailem çok bilinçli insanlar olduklarından bana bu konuda sürekli destek oldular. Önceleri ben söylüyordum, annem yazıyordu. Yazdığım şeyin içine giremiyordum ve duygularımı anlatmakta zorlanıyordum. 2000 yılında ailemden başka birileriyle yaşamayı öğrenmek için İstanbul’daki Metin Sabancı Rehabilitasyon Merkezi’nde bir ay kaldım. Oradayken aileme rahatça ulaşabileyim diye bir cep telefonu alınmıştı bana. O cep telefonunu sol avucuma sıkıştırıp orta ve yüzük parmaklarımla tuşlara basarak kullanmayı öğrendim. Artık yazılarımı mesajlar şeklinde yazarak konuya daha iyi konsantre oluyorum.

- İlk kitabınız “Ben de Varım”ı 10 yılda yazmışsınız. Bu süreçte umutsuzluğa kapıldığınız oldu mu?

Ben ilkokuldan sonra okulların mimari yapısının tekerlekli sandalyeli engellilere uygun olmaması nedeniyle okula devam edemedim. Arkadaşlarımın okula devam ettiğini gördükçe de kızgınlığımı kitaplara küserek çıkardım. “Ben de Varım”ın on yılda tamamlanmasının başlıca nedenlerinden biri benim yazma konusundaki bilgi yetersizliğimdi. Yazmaya karar verdikten sonra annem aldığı öğretmenlik eğitimini ve okuduğu kitapların ona verdiklerini bana aktarmaya çalıştı. Yazarken zaman zaman düşünüyorum; istemsiz kasılmalarım olmasaydı ve kalem tutabilseydim, yazdığım şeyi ne kadar sürede yazardım? Diğer yazarların bir saatte yazıp bitirebildikleri bir yazıyı ben on saatte yazabiliyorum. Çünkü yazarken telefon elimden fırlayabiliyor ya da parmaklarım yanlış bir tuşa dokunabiliyor. “Ben de Varım”ı yazmak için en az 311 bin 851 kez tuşa dokunmam gerekmiş. Bir de istediğim şekilde ifade edemediğimden o bölümü yeniden yazmak zorunda kalışlarımı hesaba katarsak varın gerisini siz düşünün. Gecelerce uykusuz kaldığım, sosyal hayattan uzaklaştığım da oldu, kaslarımın ağrısından saatlerce ağladığım da…

- “Ölüme Çalım” neden yola çıkılarak yazıldı?


Çevremde kanser hastalığına yakalanıp kısa sürede yaşama veda etmiş birçok insan var. Bu kez ölüm kazanmasın, ona bir çalım atalım diye düşündüm.

Hak ettiğim değeri görmüyorum

- İnsanların sizi anlayabildiğini düşünüyor musunuz?

Bu soruya yanıt vermek için nereden başlayacağımı bilemiyorum. İki romanım olmasına rağmen insanlar beni bir yazar olarak görmüyor ve yazdıklarımı sanki yardıma muhtaç, yaşama küsmüş zavallı bir engellinin serzenişleri olarak algılıyorlar. Bu şekilde algılayınca da teselli etmeye kalkışıyorlar; ama komik duruma düştüklerinin farkında bile değiller. Oysa ben bir yazarım. Ne duygu sömürüsü yapmak istiyorum, ne de yaşadıklarımı aktarmaktan çekinmek… Beni diğer yazarlardan ayıran özelliğimi, yani bir engellinin neler hissettiğini anlatmayı bir duygu sömürüsü olarak görmüyorum.

- Yazarlıkta önyargı ya da önemsememe gibi şeylerle karşılaştığınız oluyor mu?

Evet, maalesef. Örneğin, çalıştığım yayınevleri dağıtım için herhangi bir çaba harcamıyor. Birinci ve ikinci kitabımın telif hakları şu an bende ve her ikisinin de ikinci baskısını yapacak dürüst, işini bilen ve takip eden bir yayıneviyle çalışmak istiyorum. TRT’den çekim yapmak için geldiklerinde de söylemiştim; eğer engellilere şans tanımayacaksanız, Hitler’in İkinci Dünya Savaşı’nda yaptığı gibi biz engellileri bir mekana toplayın ve yakın... Ben bu önyargıyı aşmak için çok çabaladım. Dünyada engellilerin yazdıkları önemsenirken benim yazdıklarım birçok arkadaşımdan iyi olmasına karşın ülkemde hak ettiği değeri görmüyor nedense.