Olmamışa hüzün, olabileceğe umut
Zeynep Perinçek Signoret, "Genel olarak sanatla ilişkim kavramsallıktan ve söylemden uzak, tensel ve duygusal bir ilişki. Bu yüzden de işlerim herhangi bir konunun ya da dünyaya vermek istediğim bir mesajın sözcüsü değil" diyor.
cumhuriyet.com.trTürkiye’de herhalde en sık kullanılan sözcüklerden biridir “keşke”. Hatta şu an, evinizde bir televizyon varsa, herhangi bir magazin programını açın, kendisine mikrofon uzatılan kişinin “Hayatta keşkelerim yok, olmasını da istemem!” dediğini duymanız an meselesidir.
Ama siz eğer gerçekten “keşkeleri olmayan” biriyseniz, bir gün bu sözcüğü kullanmak acıtır, çünkü “keşke” demek gerçekten acıdır. Marsilya’da yaşayan Zeynep Perinçek Signoret, “keşke”den yola çıkarak ürettiği eserlerle izleyicinin karşısında.
“Genel olarak sanatla ilişkim kavramsallıktan ve söylemden uzak, tensel ve duygusal bir ilişki. Bu yüzden de işlerim herhangi bir konunun ya da dünyaya vermek istediğim bir mesajın sözcüsü değil. Daha çok, benle beraber ve bana rağmen örülen, organik bir dokuya benziyorlar” diyen sanatçı, bu sergisinde de doğadaki canlıların birlikte ve tek tek var olabilme durumunu yansıtan resimlere yer veriyor. Bunu yaparken de, “keşke”yi çift taraflı olarak kullanıyor: “Olmamışa hüzün, olabileceğe umut”.
Bir dilek...
- Galeri Apel’de açılan serginizin adı neden “Keşke”?
Bu soruya galiba en güzel cevabı sergi için yazmış olduğum bu küçük metin veriyor: “Keşke bir dilek. Bütünün içinde birin, büyüğün yanında küçüğün varolabilmesine, farklıların bir araya gelebilmesine, eskiyle yeninin yan yana durabilmesine duyduğum özlemi dile getiren...”
- Peki, bu metin ile eserler arasındaki ilişkiyi nasıl anlatırsınız?
Keşke kelimesi iki karşıt duyguyu barındırıyor. Bir yandan “olmamış”a dair bir hüzün, diğer yandan “olabileceğe” yönelik bir umut. Galiba bu iki duygu da karşıt gibi görünmekle birlikte birbirlerinden besleniyor. Ben de bu sergiyi içinde hem hüznü hem de umudu barındıran bir dilek gibi düşündüm.
- Sergi kapsamındaki eserlerinizi hangi dönemde ürettiniz, ne gibi özellikleri öne çıkıyor?
Genellikle farklı teknik ve malzemeleri karıştırarak çalışıyorum. İşlerin boyutları da küçücükle kocaman arasında gidip geliyor. Bu çeşitlilik sergide de görünsün istedim. Nuran Terzioğlu ile sergiyi kurarken işler arasında hiyerarşi gözetmeyen bir düzen aradık. Her işin kendi içinde bütünlüğünü koruduğu, birbiriyle olan ilişkileriyle anlamlandığı bir sergi ortaya çıkarmaya çalıştık.
Sergide son üç yılın işleri yer alıyor. Benim için izleyicinin çalışma sürecini takip edebilmesi, benim geçmiş olduğum deneme, arayış evrelerini gözlemleyebilmesi önemliydi.
- Şu sıralar üzerinde çalıştığınız bir proje var mı?
Dört yıldır 5. katta, çok büyük olmayan ve üç başka sanatçıyla paylaştığım bir atölyede çalışıyorum. Şimdi tek başıma, sokaktan bağımsız girişi olan ve alan olarak da daha geniş yeni bir atölyeye taşınma projem var. Bu benim için önemli bir adım. Ocak ayında Marsilya’da gerçekleşecek bir karma sergiye katılıyorum. Bu sergi için yapmayı düşündüğüm işler, başlamış olduğum bir işin devamı gibi.