Ölen IŞİD’cide 6 Türk kimliği
Kobani’deki rehber Cumhuriyet muhabirine anlattı: Ölenler arasında çok Türk var
Erk Acarer / CumhuriyetElektrikler gece saat 24.00’te kesilip akşam üzeri geliyor. Geniş odanın ortasına kurulmuş sobayı yakmak için gaz kullanılıyor. O da tasarruf amacıyla gece yarısında söndürülüyor. Bu nedenle, Kobani’de sabahın erken saatlerinde yirminin üzerinde kişinin kaldığı buz gibi bir evde uyanıyoruz. Camlar, güvenlik önlemleri nedeniyle hâlâ battaniyelerle kapatılmış olduğu için içeri ışık sızmıyor...
Kobani'den geriye bu kareler kaldı (Foto Galeri)
Yemek sınırlı, gündelik yaşamsal ihtiyaçları karşılamak zor. Savaş sırasında hem dayanışmada bulunmak hem de belge toplamak için Kobani’ye gelen yol ve ev arkadaşımız Iraklı Roben’le dışarı çıkıyoruz. Böylece bölgedeki yıkım ve drama yakından tanık oluyoruz.
YPG (Halkın Savunma Birlikleri), DAİŞ çetelerine karşı savaşı kazanmasına rağmen Kobani’de yaşayan yerel halkı, bir süre daha dışarıda tutuyor. Roben, özellikle cihatçı çete içerisindeki Çeçenlerin, bölgelerden çekilirken, mayın yerleştirme tekniğini örgüt elemanlarına öğrettiğini anlatıyor: “Kaçarken kullandıkları evlerde bulunan eşya, giysi ve mutfak malzemelerinin içlerine bombalar yerleştirdiler. Bu yüzden savaş bittikten sonra da çok kişi öldü, ölmeye de devam ediyor.”
Şehirdeki milislerin bir kısmı artık sokak denemeyecek yıkıntılar arasında nöbet tutuyor, bir bölümü cihatçılara ait cesetleri arıyor, bazıları ise mayın temizliyor. Kobani’nin artık sokak denemeyecek yıkıntılarında dolaşırken burnumuza ceset ve gaz kokuları geliyor. Evlere saplanmış füzeler, devrilmiş ve kullanılmaz halde olan askeri araçlar, bombardıman sırasında parçalanmış tanklar…
Hastaneye bile intihar saldırısı
Koalisyon uçaklarının attığı bombalarla yıkılmış bir binanın katları arasında bir DAİŞ üyesinin kömürleşmiş bedenine rastlıyoruz. Yol arkadaşımız Roben’in, insanın içine işleyen ve tüylerini diken diken eden cümlelerini sonlara sakladığını anlıyoruz:
“Artık biz burada ne kedi ne de köpeklerin başını okşayabiliyoruz. Kobani açlık demekti. Biz alışmaya çalıştık, hayvanlar alışmadı ve cesetleri parçalayıp yediler.”
Roben savaşla ilgili çarpıcı bilgileri aktarmaya devam ediyor: “Savaş, DAİŞ açısından çirkef izler bıraktı. IŞİD militanları arasında çok Türk vardı. Daha geçen gün bir ceset bulduk, cebinden 6 adet Türk kimliği çıktı. Öldürülen arkadaşlarının kimliklerini toplamış! Her yerde bir kural vardır. Çeteler hiçbir kurala uymadı. Sivillere acımadılar. YPG, onların mevzilerinde sık sık kokain ve extacy buluyordu. Hastaneye bile intihar saldırısı düzenlediler.”
“Hastane meselesi” bir başka açıdan da önem taşıyor. Harabeler arasından geçerken, işin içyüzünü yine Roben’den öğreniyoruz: “Kobani’nin iç tarafları YPG tarafından denetlenmeye başlanmıştı. Yeni hastane, Türkiye sınırına yakın bir noktaya kuruldu. Böylece her taraftan güven altına alınmış olacaktı. Ancak Türkiye sınırından gelen bir araç, intihar saldırısıyla hastaneyi patlattı.”
İhtiyacı olan alsın
Harabe olarak kalan evini toparlamaya çalışan bir baba, savaştan kaçırmayı başardığı çocuğunun oyuncağına bakarak özlemini gidermeye çalışıyor. Çarşının ortasında bir bölümü yıkılmış dükkân… Sahibi Kobane’den ayrılırken dükkânına bir defter bırakarak, “İhtiyacı olan istediğini alsın. Kimse ihtiyacından fazlasına dokunmasın. Listeye isim yazılsın. Para istemiyorum ama bileyim, belki günün birinde hesaplaşırız” diye yazmış.
Tank izleri
Artık yerinde olmayan Süleyman Şah Türbesi’ne ulaşan yolda, Şah Fırat operasyonu için açılmış koridor boyunca ilerliyoruz. Başlangıç yolu... Mürşitpınar Sınır Kapısı’nın yanındayız. Tankların yol boyunca bıraktığı izler duruyor. Onlara YPG’nin rehberlik yaptığına, hem önde hem de arkada eşlik ettiğine Kobani’deki herkes tanıklık etmiş durumda. Roben çelişkiler üzerinde duruyor: “Türkiye, Kobani’de IŞİD’e yardım edip YPG’den yardım aldı.”