'Okuyan insan tipi yetişmiyor'
Okuma alışkanlığı önündeki en önemli engel olan 'test'in, eğitim sisteminden tamamen çıkarılması gerektiği belirtildi.
cumhuriyet.com.trTürkiye’de toplumsal yaşamda kitabın yerinin olmadığı belirtiliyor. Bireysel ve toplumsal gelişme ölçütleri arasında yer alan okuma alışkanlığı, yıllardan beri ülkemizde bir türlü çözümü bulunamayan sorun olarak karşımıza çıkıyor. Öğretim üyeleri, ülkemizde okumanın yaşamın bir parçası olarak görülmemesinin nedenlerini genel anlamda bir kültür politikasının mevcut olmaması, eğitim sisteminin okuyan insan tipi yetiştirmemesi, görsel basının yaptığı bazı dizi ve filmleri ile halkı olumsuz etkilemesi ve okuma alışkanlığından uzaklaştırması olarak değerlendirdiler.
Boğaziçi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erol Köroğlu, ülkemizde derinlemesine olmayan, araçsal bir düşüncenin hâkim olduğunu belirterek “Öncelikleri medya ve düzenin sahipleri belirliyor, bunu kitlelere kabul ettiriyor. Bugün bu öncelikler bol para getiren bir meslek sahibi olmak, cinsellikten yeme içmeye kadar her konuda çılgınca tüketmek, fazla emek harcamadan edilgen bir konumda tüketmek. Hal böyle olunca okumak zor ve tercih edilmeyen bir şey oluyor” dedi. Okuyan toplum olmanın birinci koşulunun düşünebilmek olduğunu vurgulayan Köroğlu, “Bu koşul her türden olumsuz ezber ve korkudan insanları özgür kılacak düşünme eğitiminin verildiği okullarla sağlanır. Bu okulları kurmak hiç zor değildir ama öncelikle korkmamak gerekir. İktidarın temel özelliği ise korkmak ve korkusunu yönetilenlere yaymaktır” diye konuştu. Köroğlu, gezici kütüphanelerini Don Kişot’un yeldeğirmenleriyle savaşmasına benzeterek “Gezici kütüphane akıntıya kürek çeken bir pratik bence. Hem Don Kişot’unki gibi soylu bir niteliğe sahip, hem de okuma isteği uyandırıyor. O kütüphanede çalışmayı da, onu ziyaret eden bir çocuk olmayı da isterdim” dedi.
‘Diziler okumayı olumsuz etkiliyor’
Çağımızın vazgeçilmezi olan internet ve televizyonun okuma alışkanlığımızı olumsuz yönde etkilediğini vurgulayan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Abdullah Uçman ise “Televizyonda yayımlanan Türk romanlarından uyarlama diziler yüzünden biz fakültede öğrencilerimize Türk yazarlarının romanlarını doğru dürüst okutamıyoruz. Ayrıca ödevlerini de yine yalan yanlış bir şekilde internetten kopya çekip hazırlıyorlar. Bunu engellemek bugün için herhalde mümkün değil” diye konuştu.
Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mete Kaan Kaynar da, üniversite eğitimi dahil olmak üzere eğitim sisteminin araştırma okuma odaklı olmaktan uzak olduğunu, üniversitelerde bile hemen hemen her dersin hoca tarafından verilen bir kitabının olduğunu ve öğrenciden bu kitaptaki bilgileri hafızasına kaydederek sınavlardan yüksek puan alması beklendiğini söyledi. Kaynar, şöyle devam etti:
“Eğitim sisteminin neredeyse her aşamasına sinmiş olan sınavlar da okuma alışkanlığının önündeki en büyük engellerden birisidir. Başarının ‘doğru şıkkı işaretlemek’ olduğu bir sınav sistemi düşünmeyi ve anlamayı değil elemeyi, yanlış şıkları eleyerek doğrunun ne olduğunu ‘tahmin’ etmeyi gerektirmektedir. Böylesi bir ‘kalite/başarı’ anlayışının hâkim olduğu sistemde okumak gerçekten de zaman kaybıdır.”