Okumak, yazmak üzerine aforizmalar (II) Feridun Andaç’ın yazısı...

Yazmak kendini keşfetmektir de. Yaşama yolculuğunuzda kılavuz arıyorsanız, yazmayı deneyin. Okumayı ıskalarsanız yazdığınız yavan olur. Yaşamı ıskalarsanız okumanın sırrına eremezsiniz. Mektup yazmak yazı yolumun ilk adımıdır. Yazmayı mektup yazarak, okuduğum kitaplar üzerine notlar tutarak öğrendiğimi söyleyebilirim. Bugün halen her ikisini de tutkuyla sürdürüyorsam; bana edebiyatı hayatımın önüne getirip koydukları içindir. Dahası “edebiyat, yaşamın önündedir,” düşüncesini aşıladıkları için.

Feridun Andaç / Cumhuriyet Kitap Eki

YAZINCA GÖRMEK

26- Kendime en sadık yanım okurluğumdur. Ondan hiç vazgeçmedim. Beni hiç yanıltmadığından diyebilirim! En yanlış okumalarda bile iyi ve güzel olanda tuttu beni. Boyun eğdirmedi, gülmeyi öğretti.

Vefanın bir semt adı olmadığını okumalarımdan öğrendim, vicdanın nasıl bayraklaşabileceğini de. Sevmek kendini vermektir, bir o kadar da kendinde olmaktır düşüncesinin patikasına taşıdı beni diyebilirim.

27- Hayal mi gerçek mi deseler; hayaldeki gerçeği seçtiğimi söylerdim. Kendi zamanını yaratan okurun iki iklimde de sözü var. İkisine de gitmeli derim.

28- Giden okur olmayı severim. Her yerde, her zamanda olabilmek yeni kapılar açar. Başka düşler, düşüncelerdeyken en çok da kendime doğru yürümenin ilmini öğretir bana bu tür okurluğum.

29- Yaban okur olun ki; kendi sesinizin keşfine çıkabilesiniz. Yerleşik yargılara kulak asmayın. Kendi ormanınızın saksağanı olun, kendi bahçenizin gülü.

30- Yazmak kendini keşfetmektir de. Yaşama yolculuğunuzda kılavuz arıyorsanız, yazmayı deneyin.

31- Yazınca görmek… Evet, yazınca görürüz. Buna inanın, inandırın kendinizi. Yazmayı ayin yaparcasına hayatınıza yerleştirirseniz, inanın hiç yanılmayacaksınız!

EDEBİYAT, YAŞAMIN ÖNÜNDEDİR!

32- Parayı öne alırsanız, yazamazsınız. Yazsanız da kaleminiz başkaları için çalışır. Kendiniz olarak yazmak istiyorsanız, kaleminizin başka şeye ihtiyacı yoktur.

33- Okumayı ıskalarsanız yazdığınız yavan olur. Yaşamı ıskalarsanız okumanın sırrına eremezsiniz.

34- Mektup yazmak benim yazı yolumun ilk adımıdır. Yazmayı mektup yazarak, okuduğum kitaplar üzerine notlar tutarak öğrendiğimi söyleyebilirim.

Bugün halen her ikisini de tutkuyla sürdürüyorsam; bana edebiyatı hayatımın önüne getirip koydukları içindir. Dahası “edebiyat, yaşamın önündedir,” düşüncesini aşıladıkları için.

OKTAY AKBAL, HİLMİ YAVUZ

35- Oktay Akbal, bana Türkçe’nin nasıl yazılması gerektiğini öğreten yazarların başında gelir. Tarzan Öldü, Önce Ekmekler Bozuldu, Aşksız İnsanlar, Berber Aynası, Bizans Definesi onu keşif yolculuğumun ilk kitaplarıydı.

Yeryüzü Korkusu’nu, Sander Kitabevi’nin Şişli’deki vitrininde gördüğümde, içimdeki yazma tutkusunu tutuşturanın ne olduğunu daha iyi anlamıştım. Size el veren bir yazara kavuşma duygusu…

Onun güncelerini okumak da her gün yazmanın, bir ressamın her gün eskizler çizmesi gibi bir anlam taşıdığını öğretmişti bana demeliyim.

36- Hilmi Yavuz’la yazışmalarında şöyle diyordu: “Hep edebiyat… Her zaman edebiyat önde. Bende öyle nedense. Saçma bir şey oysa. Yaşam, edebiyatın önündedir derler. Yazar için ise tersi bence. Edebiyat, yaşamın öncüsü…” (*)

Bu duyguyu size aşılayan bir yazardan nasıl vazgeçebilirsiniz?

JACK LONDON

37- Jack London, okurluğumun başlama noktasındaki yazarlardandır. Soluk soluğa okuduğum günleri hatırlarım. Martin Eden romanını bir akkor gibi elimde tuttuğumda ortaokul öğrencisiydim.

Onun yazı / yaşam serüvenini anlatan Denizler Serüveni’ni (Irving Stone) elimden düşürmediğim günlerde ise (1974) artık çoktan yazmaya başlamıştım.

Karşımda “güneş kadar yakıcı, saf ve dokunaklı” bir yazar duruyordu, bense kendimi ondan etkilenmeye vermiştim. Hep derim; etkilenmeyen etkileyemez!

TARIK DURSUN K.

38- Tarık Dursun K. dendi mi akan sular durur benim için. Oturup ona dair bir kitap yazma duygum kabarır. İmbatla Dol Kalbim’e giderim hemen. Tutulur kalırım orada, Türkçenin çınıltısını hisseder, İzmir’i solurum adeta.

Sonra, alır beni “Ali Reis Çıkmazı”ndaki çocukluğuna taşır…Onun, “Ah! İzmir mi dediniz,” deyişini hatırlarım. Bir yazarın bir kenti olmalı önce; bunu bana en iyi anlatandı o…

39- İtirazınız varsa yazarsınız, eğer dünyanın gidişatına öfke duyuyorsanız sözünüz de varsa; öyleyse ne duruyorsunuz? Biri size “yazın” demez.

Geldiğiniz kıyıda vicdanınızın, aklınızın sesidir işte o itiraz duygunuzu kabartan. Ve oturun yazın. Ama gene de iyimserliğinizi elden bırakmayın derim. Çünkü yaşamayı öğrenmek asıl oradan başlıyor.

40- Bir düzen gerek yazmak için. İlle de “masa” derim. Bunun yaratıcılığından söz ederim sıklıkla. Napolyon’un bütün zaferlerini, yenilgilerini masada kazanıp kaybettiğini de söylerim! Eğer ki bir “yazı / okuma adası” kurmak istiyorsanız asıl buradan başlayın derim.

FERÎDÜDDİN ATTÂR

41- Bir gül çağıdır ömrüm diyebilmek için; bir gülü sevin, bağlanın ona bir yurt gibi. Ve yazmadan önce, açıp “Mantık Al-Tayr”ını Ferîdüddin-i Attâr’ın şu meselini okuyun ona:

“Bir gece pervaneler, daracık bir yere toplanıp mum araştırmaya koyuldular.

Hepsi de dediler ki: Birisi gerek ki istediğimizi arasın, bulsun. Bize birazcık olsun haber getirsin!

Bir pervane uçup gitti. Uzaktan bir köşk gördü; köşkün içinde de nur gibi bir mum vardı.

Dönüp defterini açtı; anladığı kadar mumu anlatmaya çalıştı.

O toplulukta ulu bir pervane vardı; kınayıp dedi ki:

Bunun mumdan haberi bile yok!” (**)

(*) Sanki Her Şey Daha Dün Gibi / Oktay Akbal, Hilmi Yavuz / Everest Yay. / 168 s. / 2021.

(**) Mantık Al-Tayr II / Ferideddin-i Attar / Çev. Abdülbaki Gölpınarlı / MEB Yay. / 230 s./ 2001.