Oktay Ekşi: ‘Basın için ayrı bir özgürlük yoktur!’ (29.04.2021)

Gazeteci ve yazar, siyasetçi, Basın Konseyi eski Başkanı Oktay Ekşi, yeni yayımlanan ‘Basın’ Değil ‘İletişim’ Özgürlüğü kitabında, iki kavram arasındaki farkı, neden ve sonuçlarıyla ortaya koyuyor. Bu konuda yıllara varan ulusal ve uluslararası mücadeleyi, bugün gelinen noktayla açımlayan Ekşi, çalışmasında; konuyu bilim insanları ile akademisyenlerden öncül referanslarla da açımlıyor.

Gamze Akdemir / Cumhuriyet Kitap Eki

‘İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ TÜM BİREYLERİ KAPSAR’

- Basını imtiyazlı gösterdiğini de imlediğiniz, “Basın Özgürlüğü nitelemesi yanlış, İletişim Özgürlüğü kavramı doğrudur” vargınızdan hareketle iki kavram arasındaki ayrımı kitabınızda nasıl ortaya koyuyorsunuz?

Basın Özgürlüğü bence yanlış bir kavram. Çünkü hukukun temel bir ilkesine aykırı. Sözünü ettiğim temel ilke “özgürlüklerin özelliğinden kaynaklanıyor.

Bir yerde “özgürlükten” söz ediyorsanız, onun toplumun bütün kesimlerini kapsaması gerektiğini de kabul ediyorsunuz demektir. Aksi halde toplumun sadece bir kesimi için geçerli bir özgürlük söz konu olur. O zaman özgürlükten değil, toplumun o kesimi için tanınmış “imtiyazdan” söz eder hale geliriz.

Önce o nedenle “basın özgürlüğü” demek yanlıştır. Bence o özgürlüğün adı “İletişim Özgürlüğü”dür. Çünkü iletişim özgürlüğü tam da yukarıda değindiğim gibi toplumun tüm bireylerini kapsar.

“Peki ama gazetecilerin kamuoyunu haberdar etme, bilgilendirme gibi kamusal yarar sağlayıcı ve önemli bir işlevleri var. Onları toplumun diğer bireyleri ile aynı yere koymak doğru mu?” dediğinizi duyar gibiyim. Onun da yanıtını vereyim:

Her görevin gerektirdiği haklar, yetkiler ve sorumluluklar vardır. Örneğin hastaya reçete yazma hak ve yetkisi doktorlara aittir. Bir suçluyu yakalayıp göz altına alma yetkisi güvenlik güçlerinindir. Onlara talimat verme yetkisi Savcılarındır.

Aynı şekilde gazetecilerin de bir olayı izlerken halkın giremediği noktaya kadar girmek, görevini orada serbestçe yapmak ve o olayı en iyi şekilde izleyebilecek yerde bulunmak gibi hak ve yetkileri vardır ve olmalıdır.

Gazeteci kimliğini gösterdiği zaman ona bu olanakları sağlamak kamu görevlilerinin yükümlülüğü olmalıdır. Ama bu basın için ayrı bir özgürlük kategorisi yaratmayı gerektirmez.

Gazeteci, sıfatından kaynaklanan hak ve yetkileri kullanır ve yazacağı yahut ifade edeceği haber ne ise onu, “basına özgü bir özgürlükten” değil herkese ait olan “İletişim Özgürlüğünden” yararlanarak yayınlamalıdır.

- Basın Konseyi kurulduktan ve siz başkan olduktan sonra ilgili süreç nasıl işledi?

Basın Konseyi’nin kuruluş aşamasında ve ilk yıllarında bu konuyu bu kadar açık şekilde ifade ettiğimi zannetmiyorum. Çünkü o aşamada bu konu üzerinde tartışma açmak, konseyin kurulmasına engel olan itirazları davet ederdi.

Nitekim kurulduktan sonraki ilk yıllarda biz de Konsey adına yaptığımız açıklamalarda “Basın Özgürlüğü” deyimini kullandık. Ama sonra yukarıdaki görüşlerimi Konseyin Yüksek Kurulu da benimsedi ve Konsey adına çıkan bildiri ve açıklamalarda - belki arada gözden kaçan olmuştur ama - “Basın Özgürlüğü” yerine “İletişim Özgürlüğü” deyimini kullanmaya itina ettik.

VIRGINIA HAKLAR BİLDİRGESİ!

- Hukuk ve İletişim fakültelerinin, bilim insanları ve hükümetlerin konuya yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hukuk ve İletişim Fakültelerinde - bildiğim yanlış değilse - tüm hocalar ve öğrenciler - “Basın Özgürlüğü” kavramını kullanıyorlar. Çünkü Basın Özgürlüğü kavramına alışılmış. Aslında bu kavram ilk olarak Amerika’da, 1776 tarihli Virginia Haklar Bildirgesi’nde kullanıldı.

Virginia Bildirgesi, ABD Anayasasının bel kemiğini teşkil eden belgedir. Özgürlükçüdür. ABD’de Demokrasinin yerleşmesinin en önemli etkenlerinden biridir. O tarihte “İletişim Özgürlüğü” kavramı bilinmediği için onun yerine “Basın Özgürlüğü” nitelemesinin kullanmış olması tek eksiğidir.

O zaman bu şekilde kullanılması anlaşılır bir durumdu çünkü basın bugünkü deyimle “yazılı basın”dan ibaretti. Konunun “imtiyaz” boyutunu ya görmemiş veya önemsememiş olmalıydılar. Ama Hukuk ve İletişim Fakültelerinin konunun hukuk zeminindeki yerini dikkate alınca değiştireceklerinden eminim.

- CHP’nin yürüttüğü bir çalışma dolayısıyla basın ile ilgili bölüm için sizden rica edilmesi üzerine hazırladığınız taslak, 2008’deki Kurultay sonrası, CHP’nin yürürlükteki programında yer alıyor. Sizin de vurguladığınız üzere, hem de Basın Özgürlüğü yerine İletişim Özgürlüğü kavramı kullanılarak. Fakat sizin 2011’de istifa etmenizden sonra ise CHP’nin o konuda titiz davranmadığını belirtiyorsunuz. Ne yapılmadı, yapılabilirdi? Anlatır mısınız?

Sanıyorum bir yanlış anlama söz konusu CHP’nin 2008 tarihli programında, “İletişim Özgürlüğü” kavramının kabul edildiği ve kullanıldığı doğru. Çünkü kitapta da ifade ettiğim gibi o konudaki düşüncelerimi CHP’nin o zamanki İletişim Koordinatörü merhum gazeteci dostum Baki Özilhan’ın isteği üzerine yazıp kendisine göndermiştim.

O da “program üzerinde çalışan gruba” bunları aktardığını söylemişti. Sonra program yayınlanınca benim gönderdiğim görüşün benimsendiğini gördüm. O hâlâ geçerli ve orada duruyor.

Programında olduğu halde CHP İletişim Özgürlüğünü hemen hiç kullanmadı. Ben CHP’den değil 2011 yılında Basın Konseyi başkanlığından istifa ettim. O konuda yeterince titiz davranılmadığı yolundaki sözlerim CHP ile ilgili değildir.

ULUSLAR ARASI SÜREÇ!

- Konuyla ilgili uluslararası alanda bir süreç de başlatıyorsunuz. Gelişimi ve sonuçlarıyla değerlendirir misiniz?

İletişim Özgürlüğü kapsamına giren tüm özgürlükleri İletişim Özgürlüğü Ana Başlıklı bir yasada toplayıp tedvin etme fikrimin evrensel bir nitelikte olduğunu dikkate alarak o tarihte Türkiye’de görev yapan Avrupa Birliği Temsilcisi Michael Lake’e mektup yazdım.

Ve Avrupa Birliğinin, tüm üye ülkelerin kullanabileceği bir çerçeve yasa taslağı hazırlaması için bir ekip görevlendirilmesini önerdim. Çünkü bu fikri bizdeki hükümet yetkililerine ve politikacılara benimsetmek bana çok zor göründü.

Ancak sonra karşılaşınca anladım ki Michael Lake de mektubumu önemsemiş değildi. Kitabın Ön söz’ünde ondan söz ettim. Bununla birlikte Galatasaray Üniversitesi Ceza Hukuku Profesörü Ümit Kocasakal’ın da 2007 yılında yaptığı bir sunumda aynen önerdiğim gibi “İletişim Özgürlüğü” Ana başlığı altında bir yasa hazırlanmasını ve tüm ifade özgürlüklerinin bu yasayla düzenlenmesini önerdiğini gördüm ve pek sevindim.

- “Basına bazı haklar tanınmasına” ilişkin yorumlara dönersek, nasıl çeşitlenegelmiştir/geliyor?

Basına bazı haklar tanınması basının üstlendiği kamusal görevin kaçınılmaz gereğidir. Bunlar demokrasilerde “gazetecinin gerçeğe ulaşması önündeki engellerin en aza indirilmesi” şeklinde özetlenebilir.

Buradaki çeşitlilik, rejimin demokratik sistemden uzaklaşmasıyla meydana gelir. Daha açıkçası gazetecinin gerçeğe ulaşmasına engel olundukça gazeteciye tanınan haklar azalır. Son kertede gazetecilik biter geriye “memuriyet” kalır.

- Tüm fıkralarıyla Anayasa’nın 10’uncu maddesi günümüzde hukuk önünde herkesin eşit olduğunu hükme bağlar. Ancak?

Ancak siyasi iktidar basın (medya) dünyasını kendisine yakın olanlar ve olmayanlar diye ayırdığı, yandaş olanları koruyup kolladığı, ötekileştirdiği durumlarda 10’uncu maddenin getirdiği ve korumaya çalıştığı “eşitlik” ilkesi yok olur. O nedenle yasaların ne yazdığından çok daha önemlisi, onu uygulayan iktidarların zihniyetidir.

- Basın Özgürlüğü kavramının yer aldığı uluslararası belgeler?

Şahsen rastlamadım Bulup çıkaran olursa sevinirim.

‘EMEKLİ AMİRAL OLSAM, O GÖRÜŞLERİN ALTINA İMZAMI ATARDIM!’

- Dijital dünyanın hak ve özgürlükler, İletişim Özgürlüğü konularına yaklaşımı, sicilini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dijital dünya, “İletişim Özgürlüğü”nün çok geniş şekilde kullanılmasına ve yayılmasına olanak sağladı. Değindiğim konunun tartışılmasına da fırsat yarattığını düşünüyorum. Sadece tartışılmasını değil, “İletişim Özgürlüğü”nün “korunması” koşuluyla “düzenlenmesi” olanağını da yaratacağına eminim.

- Amiraller Bildirisi konusundaki görüşleriniz?

Emekli Amiraller, İletişim Özgürlüğü’nün bir alt başlığı olan ’İfade Özgürlüğü’nü kullanarak değindikleri konularda medeni bir üslupla görüşlerini açıkladılar. Emekli bir Amiral olsam o görüşlerin altına imzamı atardım.

‘Basın’ Değil ‘İletişim’ Özgürlüğü / Oktay Ekşi / Ege Reklam Basım / 128 s. / 2021 / (Kitap, Basın Konseyi’nden (0 212 224 95 13) edinilebilir.)