Okan Bayülgen: Ben emekli bir solcu değilim!

Okan Bayülgen “12 Eylül’den sonra emekli solcu olmadım, Gezi’den sonra da olmam” diyor, kendisine “döneklik yaptı” diyenlerin asıl dönekler olduğunu düşünüyor.

Ali Deniz Uslu / Cumhuriyet

Okan Bayülgen “Dada Dandinista” isimli programı ile televizyona, gecelere döndü. Ama pek çok  çoğumuzda Gezi’den önce Okan ve Gezi’den sonra Okan Bayülgen var. Ben eski Okan Bayülgen’i  özlüyorum, benim gibi düşünen de çok. Peki, nedir işin aslı? Bayülgen ile yeni programını bahane edip bir gece buluştuk. İşte anlattıkları...

- “Dada Dandinista” yeni projeniz, artık her şey “proje” zaten. Nedir olayı?

- Herkes bir proje adamı olmak istiyor. “Proje yaptık”, “projelendirdik”, “bir projem var”, bunlar insanları  sıkıştırıyor. Benim ise televizyonda yaşamam gerekiyor. İzlenme oranlarım düşecek, yükselecek.  Kafayı duvara duvara vuracağım, yaptığım ve yapmadığım, yapamadığım şeyler olacak. Ve ben yine  televizyonda olacağım gecenin bir saatinde. Küçük stüdyomda büyük eğlence yaratacağız. Bu  programda kameramanları, yönetmenleri delirteyim istiyorum. Böyle olunca seyirci de delirecek.  Burası benim Lunapark’ım. Mesela üstünde dizi çekilen çocuklar var, benim programıma  göndermezler onları. Çünkü genç kızların sevgilisi bir serseri olarak projelendirilmişlerdir. Çocuk  programa gelse bir soru soracağım proje yıkılacak. Onu işte Beyaz’a götürüyorlar, iyi davranır Beyaz onlara diye. Ben de iyi davranıyorum ama sağım solum belli olmuyor.

Gezi’nin senesi dolmadan “emekli Gezici” oldular

- Gezi Direnişi’ndeki tavrınız, sonrasında eylemlerin sebebi olarak “Havalar güzel” demeniz ve kavga  gürültü. Artık sizi izlemekte zorlananlar o kadar çok ki. Bu sözden muradınız neydi, neydi sıkıntı?

- Benim için sıkıntılı hiçbir şey olmadı! Takipçilerim de artıyor, değişen bir şey yok yani... Hepimizi  aynı Twitter kandırmaya çalışıyor. Ben ısrarla söyledim, Gezi’de ölen çocukları bayraklaştırmak,  onlara siyasi afişler yapmak ve o çocukların daha yaşayacak hayatları varken bu boktan konjonktür  içinde, hayatlarını yaşayamadan, sevdiklerini acı içerisinde bırakarak göçüp gitmeleri birilerinin siyasi  malzemesi olamaz. Ölen çocukları siyasi bayrak yapmak, siyasi poster yapmak dönekliktir! O kadar  çocuğun boş yere ölmüş olmaları benim canımı yakıyor. Birileri beni sevsin diye onları ideoloji için  kullanıp “ah vah edecek” değilim. Bir de ben emekli solcu değilim!

- Nasıl?

- 12 Eylül’den önce demir çubuklarla falakaya yatırıldım, bir hafta yürüyemedim. Birinci Şube’de  kaldım, İkinci Şube’de kaldım kaç gece, kaç tane karakolda dayak yedim. Kaç defa üzerime ateş  açıldı... Henüz 16 yaşındaydım, 12 Eylül’den sonra emekli solcu olmadım, Gezi’den sonra da olmam.  Ama görüyorum ki Gezi’nin senesi dolmadan “emekli Gezici” oldular.

- Ne demek emekli  Gezici?

- Demokratik mücadeleyi bırakıp kendilerine dönek beğenenler. Demokrasi mücadelesi her gün sürer,  bugün de sürmeli. Barikatta gaz maskesi ile selfie çektirmek değildir mücadele. Bak sanılanın aksine herkes hızla apolitikleşti. Şimdi kim dönek? Ben değilim. İşte o yüzden havalar güzeldi.  “Havalar güzeldi”, benim Gezi’yi savunduğum cümleydi! Gezi ruhunu çok çabuk terk ettiniz, ben hep Gezi ruhuyum. Doğrulardan oluşmuş bir adam değilim ama bugüne kadar gençleri yanıltmadım. Gezi’nin birinci haftasından sonra eve dönün de demedim, “dikkatli olun” dedim. Ben on yıl sonra da aynı Okan olacağım, Gezi’den emekli, solculuktan emekli, demokrasi mücadelesinden emekli, gençlikten emekli bir adam olmayacağım.

- Gitmeyi düşündüğünüz oluyor mu?

- Tanıdığım pek çok insan “yurtdışına gitmek lazım” diyor. Git o zaman, bakalım ne kadar dayanabiliyorsun? Memleketini özlersin, memleketinde yabancı gibi yaşayıp sürekli yurtdışına  gitmekten bahsetmenin anlamı yok. Bu memleketi yaşa, gerçeklerini anla, bu memlekettekiler de seni anlasın. Ben fena halde bu topraklara aitim, burada doğdum, burada öleceğim. Hem başıma gelen bir şey için bir başkasını suçlamam söz konusu değil. Hayatın her kulvarında böyle bu, hatta başkasının suçunu da üstlenirim. İpin üzerindeyim ama düşürsem ipi geren adamları suçlamam. O yüzden hayatım ipin yeterince gergin olup olmadığını kontrol etmekle geçer, ben ipin üzerindeki adamım! Gösteri dünyasındaki her adam bunun bilincinde olmalı.

- Sinema var mı ufukta?

- Sinema filmlerinden sıkılıyorum, uyuz kaşımaya da gerek yok. Türkiye’nin yüzde 99’u asgari  müşterekte birleşeceği geri zekâlı komedi filmerini izliyor. Nuri Bilge Ceylancılık oynamaya da gerek yok. Nuri Bilge bile Nuri Bilge Ceylancılık oynuyor. Ben onun yerinde olsam bu kadar sıkıcı filmler yapmaktan sıkılırdım. O da baktı ki ödül filan veriyorlar Cannes’a gitti tüm ödülleri aldı. Geleceği bilmiyorum ama sonuçta hayat da o kadar uzun değil.

Bu filmi defalarca gördüm

- İktidardan korktunuz mu?

- Niye korkayım, yok öyle bir şey. “Okan döneklik yaptı, iktidardan korktu” diye söylüyorlar. Ben Gezici olduğumu her yerde her şekilde söyledim. Bana dönek diyenler asıl dönekler. Diyorum ya “Hava güzeldi”, “Çocukları suçlamayın onları otpor kandırdı diye” dedim. Çocuklar dışarıdaydı,  gidecekleri başka bir yer yoktu. “Havalar güzel” derken Gezi’deki insanların apolitik ya da çok politikalı halini tarif etmek istedim yani otpor evlere para dağıttı da bunlar sokağa çıktı doğru değil;  hava güzeldi, herkes sokaktaydı. Ben orada Gezicileri savunurken “Biz barikatlardaydık, sen hava güzeldi diyorsun” diyenler var. Anlamamak için uğraşıyor bazıları. Peki kardeş, havalar bozunca içeri kaçtınız, devamı yok. Gezi’den herkes çok şey öğrendi o ayrı.

- Peki 1 Mayıs’ta polislerle fotoğraf çektirmeniz.

- Ben çektirmedim, onlar istedi. 1 Mayıs günü gitar hocamı Cihangir’e bırakmam gerekiyordu.  Barikatlardan geçirerek evine götürdüm. Her taraf polis, her taraf barikat... Canı sıkılan yüzlerce polis vardı ve benimle fotoğraf çektirmek istediler. Ne yapsaydım, polise mi saldırsaydım? Ayrıca çok düzgün polisler de tanıyorum. Hiç polis arkadaşınız, akrabanız yok mu? Sen nasıl tek kalemde tüm polisleri “katil polis” diye silersin. Bu kafayla Türkiye’de hangi demokratik mücadeleyi yapabilirsin. Tüm polisi, tüm askeri sil... Eee sonra? Senden hiçbir bok olmaz kardeşim böyle düşünürsen. Ama bunu söylemeye korkmayan bir tek Okan var. 1 Mayıs’ta “hadi gençler meydana” diye tweet atan sanatçılar var. Eğer o çocuklar kelepçelenip duvara dizilirken sanatçı olarak oraya gidebiliyorsan, kelepçelenmeye cesaretin varsa anlarım seni. Seçim günü sandığına sahip çıkacak organizasyonu yapmayıp, seçim günü sabahı “sandığa sahip çıkın” tweet’i atmayı da anlamıyorum. Hem toplumsal muhalefeti AKP’liler de yapmalı, tüm partiler buna katılmalı. Ben TKP’ye oy verdim diye her yerde  söyledim. TKP’ye oy verenlerin sayısı komik, neredeyse toplanıp yemek yiyeceğiz. Sonra bana  “anarşist numarası yapıyorsun” diyorlar. Ne yapmamı bekliyorlar, onu bilmiyorum. Ama ben kimseye kızgın ve kırgın değilim. Bu filmi defalarca gördüm. Büyüklerim de gördü. Şimdi nasıl bir mide bulantısı yaşıyorlardır acaba?

Peşimdeki paparazziler Sözcü gazetesinden

- Medyanın geçirdiği evrimi nasıl yorumluyorsunuz?

- Medya sahibi olan holdinglerin medya yatırımları, yatırımlarının çok düşük bir oranı ve hepsinin  devletle işleri var. Devletle bir işleri yoksa bile devletin onları denetleme gücü var. O yüzden hiçbir işadamı yüzde beşlik bir yatırımı için yüzde 95’ini riske atmaz. Bu işadamının kötü bir adam olduğu anlamına gelmiyor, biraz ekonomi bilgisi olan bunu anlar. Bu bir sistem sorunudur. Tüm dünya bunun çözmeye çalışıyor. Türkiye’de bu durum dünyaya göre daha garip yalnızca. Siyasi tartışma  programları amigoların çağrıldığı futbol programları gibi. Zaten 80 milyonda en fazla dört milyon insan ciddi gazete okuyor ve haber almak umuduyla televizyon izliyor. Ben ise koltuğunun altında bir  Cumhuriyet, bir de Le Mond taşıyan tek adamım. Bu çok sıkıyor beni...

- Magazinle aranızdaki buzlar eridi mi?

- Bir parmak hareketi yapıyordum magazincilere, istediklerini alıp gidiyorlardı. Hatta adam saati gösteriyor, “zamanım kalmadı, gazeteye dönmem lazım, haber yapmam lazım, yap şu hareketi işime bakayım” diyor. Parmak işaretini yapıyorum, “sağol abi” deyip gidiyorlar. Ertesi gün de “terbiyesiz Okan” diye gazetedeyiz. Tabii “Okan zeytinyağlı dolma yiyordu” diye yazmaları haber değil. Son  günlerde arkama takılan paparazzilere bakıyorum, hepsi Sözcü’den. Bir tane Hürriyet, Sabah, Postayok. Hepsi Sözcü!