‘Öğretmen terörist olmaz’
OHAL kapsamında kanun hükmünde kararnamelerle (KHK), binlerce kişi bir gecede ihraç edildi. Öğretmenler Hüseyin Doğan, Fırat Gül ve Fudel Mutlu, doktor Mehmet Antmen ve Doç. Dr. Ulaş Bayraktar, yaşadıkları süreci gazetemize anlattı.
Abidin YağmurÖğretmen Hüseyin Doğan( 50), 29 Ekim’de ihraç edildiğine 23 yıllık bir eğitimciydi. Eğitim Sen Şubesi’nde buluştuğumuz Hüseyin Öğretmen, güler yüzüyle sıcacık karşılıyor bizi. Ağrı’nın Patnos ilçesinin köylerinde, 1999 depreminin ardından Sakarya’nın Hendek ilçesi Karaçökek köyünde ve uzun yıllardır Mersin’in kenar mahalelerinde öğretmenlik yapan Hüseyin Doğan, “Öğretmenlik yaşamım boyunca hep köylerde, kenar mahallelerde görev yaptım. Ben de kenar mahalle çocuğu olduğum için o mahallelerdeki çocuklara faydam olsun istedim” diyor. Darbe girişiminden sonra, önce solcuların ve emekten yana olanların hedef alınacağını tahmin ettiğini belirten Hüseyin Öğretmen, ihraç edildiğini bir arkadaşının telefonundan öğrenmiş. Hüseyin Öğretmen, “Çocuklarıma kolay öğretmen olmadığımı, çocukluğumdan beri çalışarak okuduğumu, işçi çocuğu olduğumu, torpille öğretmenliğe gelmediğimi, hukuksuzluk yapmadığımı ve tekrar döneceğimi söyledim. Çocuklar gözyaşına boğuldu. Okuldan alkışlar eşliğinde ayrıldım” diye konuştu. İhraç edildiği gün eşinin kanser olduğunu öğrenen Hüseyin Öğretmen, “İlk mücadelemiz eşimin kanser tedavisi oldu. Yine de boş durmadım o süreçte. Sendikanın bütün eylemlerine katıldım. Ekonomik olarak çalışmaya ihtiyacım var ama mücadele etmek de istiyorum. Hukuksuz, haksız şekilde atıldım. Bunu onların yüzüne vurmak istiyorum” dedi. Hüseyin Öğretmen, “Mücadele edilmezse, işe iadeler olmaz. İnsanlar korkuyor. Onları anlayabiliyorum ama korkuyu yıkmak da alanlardan geçiyor” diyor.
44 yaşındaki Fırat Gül, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Bölümü mezunu. 20 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra bir gecede ihraç edildi. İhracını gece yarısı bir arkadaşının telefonuyla öğrenen Fırat öğretmen, “Adımı görünce inanamadım. 20 yıl boyunca ülkemin gelecek nesillerini en iyi şekilde yetiştirmek için verdiğim emek ve özveri hiçbir suçlama olmadan, gerekçesiz hiçe sayılmıştı. Sabaha kadar oturdum, uyuyamadım” dedi. “Adaletin yerini bulacağına olan inancımı hiç yitirmedim” diyen Fırat Öğretmen, “Görevime geri döneceğime inanıyorum ve mücadele etmekte kararlıyım. OHAL Komisyonu’na, OHAL bitince mahkemelere ve gerekirse AİHM’ye kadar hakkımı aramaktan vazgeçmeyeceğim. Adalet er geç yerini bulacaktır ve ben görevimi, gasp edilen bütün haklarımı geri alarak döneceğim. Çünkü ben hırsız, katil, darbeci değilim. Kimsenin malına, canına kast etmedim. Sadece laik, bilimsel, anadilde eğitim isteyen Eğitim Sen üyesiyim”diye konuştu. Fırat Öğretmen, şimdilerde “serbest” çalışıyor. Onun da ihraç edilen diğer meslektaşları gibi düzenli bir işi de düzenli bir geliri de yok. Fırat öğretmen, “OHAL darbeye ve darbecilere karşı ilan edilmişken, EğitimSen’li emekçilerin darbeyle uzaktan yakından ilişkileri olmadığı halde bu muameleyi görmeleri ve açlıkla terbiye edilmek istenmeleri büyük bir haksızlık ve adaletsizliktir. Sonuçta adalet herkese lazım olacak” diyor.
42 yaşındaki Fudel Mutlu,da ihraç edildiğinde 20 yıllık öğretmendi. Meslek yaşamının son 6 yılını yoksul mahallerden biri olan Siteler Mahallesi’ndeki Ahmet Mete Işıkara İlkokulu’nda geçiren Mutlu, “Sabah kalkıyorsunuz, okula gitmeye hazırlanırken arkadaşınız arıyor, ‘ihraç edilmişsin’diyor. Bu kadar. Ben de arkadaşımdan duydum. Çocuklara neden atıldığını anlatamıyorsun. Birinci sınıf okutuyordum. Ayrılık onlar için de zor oldu” dedi. “Notlarım 90’ın üzerindeydi” diyen Fudel öğretmen, “Ben kimsenin gitmediği okullara gidip öğretmenlik yaptım. Diyarbakır’ın Bismil ilçesi İsapınar köyü okulu 1997’de kapalıydı, ben gidip açtım. 60 öğrenciyi bir dönem boyunca tek başıma ben okuttum. Geçmişte FETÖ’yü övenler, göklere çıkaranlar şimdi okullarda yönetici olarak çalışıyor. Bu yapıya karşı mücadele eden bizler ise FETÖ mağduru olduğumuz halde gerekçesiz olarak işten atıldık” dedi. Biri 14, biri 11 yaşında iki çocuğu olduğunu anlatan Fudel Öğretmen, onların geçimini sağlayabilmek için, pazarlarda çalışmaya başlamış. Fudel Mutlu, “7 Şubat’ta atıldım, 8 Şubat’ta pazarcılık yapmaya başladım. Çalışmak zorundasın çünkü ekonomik olarak birdenbire çöküyorsun. “Devlete kırgın değiliz ama adaletsizlik yapanlara, haksızlık yapanlara kızgınız” diyen Fudel Öğretmen,“Bizim ihraç edilmemize gerekçe olacak tek bir suç göstersinler. Ama suçumuz yok. Öğretmenden terörist olmaz” diyor.
55 yaşındaki doktor Mehmet Antmen, 29 Ekim’de ihraç edildiğinde meslekte 25 yılını doldurmuş bir hekimdi. Antmen ile Mersin Emek ve Demokrasi Platforumu’nun destek verdiği “ Adalet Nöbeti” eylemi sırasında görüştük. 1993 yılında, Adana Devlet Hastanesi’nde çalışırken, sendika için görev yaptığı hastanede başhekimin de izniyle Kürt sorunu konulu bir armet yaptığı için gözaltına alınıp, serbest bırakılmış. Tutuklu olmadığı halde DGM, “tutukluluğun devamına” karar verince tutuklanmış. 3 ay cezaevinde kaldıktan sonra DGM’de beraat etmiş ama hakkında açılan disiplin soruşturması sonucunda memuriyetten atılmış ve mahkeme kararıyla dönmüş. Antmen, “Yerel teşkilatlardan adlarımızın verildiğinden şüpheleniyorum. Halk Sağlığı Müdürü’nün, aile hekimliğindeki iş arkadaşımın beni şikâyet ettiğini düşünüyorum. Adana’dayken 12 Eylül’de idam edilen Mustafa Özenç’i ölüm yıldönümünde anardık. O nedenle hakkımızda dava açıldı, ceza aldık ama hükmün açıklanması geriye bırakıldı. Hakikaten FETÖ ile bir bağlantımı buldularsa da bravo” diyor. Dr. Mehmet Antmen, KHK’den sonraki hayatını ise şöyle anlatıyor: “9 aydır doktorluk yapamıyorum. Özel hastaneler ihraç edilmiş hekimleri çalıştırmak istemiyorlar. İşyeri sağlığı uzmanı olarak çalışıyoruz. Gerçekten ekonomik olarak sıkıntıdayız. Ama öğretmenler çalışamıyor. Sendikanın verdiği 1200 lira parayla ailelerini geçindirmek zorunda kalıyorlar. İşyeri hekimliği sayesinde evimize ekmek götürebiliyoruz. Ben şuna inanıyorum darbe olsaydı biz yine cefa çekerdik.”
Barış İçin Akademisyenler’in “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisine imza atan Mersin Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ulaş Bayraktar ve eşi Yrd. Doç. Dr. Bediz Bayraktar akademiden ihraç edildi. Ulaş Hoca hâlâ dersler veriyor, yazıyor, projeler üretiyor. “Öncelikle beni kimse işten atmadı, ben kendimi attırdım” diyen Bayraktar, akademiden ihraç edilmeden önce yurtdışında çalışmak için davet aldığını ancak bunu kabul etmediğini belirterek, “Ben bu ülkeden ve bu toplumdan ümidimi kesmedim, hâlâ buradayım, nefesimin yettiği yere kadar da burada kalacağım” dedi. “Devletin bana sunduğu ne unvanlara, ne statülere ne de maaşlara kendimi muhtaç hissettim” diyen Bayraktar, “29 Nisan’a kadar ne yapıyorsam, neyi anlamlı buluyorsam hâlâ onlara kafa yoruyorum. Hâlâ sabahları erkenden kalkıyorum, yazıyorum, okuyorum düşünüyorum. Okula gitmem gereken saat geldiğinde ya ne zamandır hayalini kurduğumuz mekân için çaba sarf ediyorum ya da siyasal ve toplumsal alanda yeni yeni şeyler öğreniyorum. Kampusun o içine kapalı ortamında hiç rastlayamayacağım insanlarla tanışıyorum, onlardan feyz alıyorum. Bu yüzden aslında beni kamudan kamuya ihraç edenlere minnettarım” diyor. Eşi Bediz Yılmaz Bayraktar şimdilerde yurtdışında, Ulaş Bayraktar Mersin’de. “20 yıllık sevgilim mektup arkadaşım oldu” diyen Bayraktar, “Bir daha onu ne zaman görebileceğimi, kokusunu duyacağımı bilmiyorum. Allahtan o güzel yüzünden mahrum kalmadım teknoloji sayesinde. İstiyorlarsa bununla kendilerini avutabilirler bizi akılları sıraca cezalandırmaya çalışanlar. Onun haricinde kırgın, kızgın değilim benim ismimi, resmi gazeteye servis edenlere. Ne de olsa günün birinde sebep oldukları haksızlıkların en azından vicdan azabını hissedecek o zavallı muktedirler. Benim ilkelerim, umudum ve iç huzurum var; onlar neyle kerteriz alacaklar merak ediyorum. Benim bunca dostum var; onlar utanç içinde yapayalnız kaldıklarında kimden destek görecekler bilmiyorum” dedi.