Öfkelendiğim her şey bu karakterde

Murat Bozkurt'un yarattığı çizgi kahraman “Şehir Köpeği” geri döndü. Şehir Köpeği, İstanbul'un kirli ve vahşi yüzü.

Ali Deniz Uslu / Cumhuriyet

Murat Bozkurt, “her gün yaşadığımız, gördüğümüz, bildiğimiz ama evdekilere anlatmak istemediğimiz boktan hikayeler bunlar” diyor “öfkelendiğim her şey bu karakterde var. Hem baktım ki tek öfkelenen de ben değilim!”

- “Şehir Köpeği” yıllar önce aramızdaydı sonra bizi bırakıp gitti. Neler oldu, nedir hikayenin aslı?
Aslında fırsat buldukça çizdiğim bir tiplemeydi. Geçmişte çizgi roman yayımlamak zor bir iş olduğundan ancak bir yerden teklif geldiğinde oturup çalışabiliyordum. Nuri Kurtcebe yönetimindeki Gırgır dergisinde çizgi roman öyküleri hazırlamaya niyetlenip çalışmaya başlamıştım, orada çalışırken bu tiplemeyi kafamda oluştu.

Merhum Metin Demirhan o sırada Manyak Savaşçı'yı çiziyordu. Ben de taslakları ona gösterip düşündüğüm hikayeleri anlatınca, “Bunun adı Şehir Köpeği”olsun dedi ve adı öyle kaldı. Sonra Kutsi Akıllı ve Tan Cemal'in projesi RH+ dergisi başladı. Ben onlarla MSÜ'den tanışıyordum ve birlikte Deli Dergisi kapanana kadar çalışmıştık. İlk defa Şehir Köpeği'ni orada çizdim

-Bir de o dönemde Kent FM'de dinledik, öyle değil mi?

Kutsi ve Tan o zamanki popüler radyo Kent FM'de karakterle ilgili bir program  yapmışlardı. Çok acayipti, çizdiğim tiplemeyi radyodan dinlemek enteresan bir duyguydu. Sonra başka bir yayın evinden devam etme durumu oldu ama fazla sürmedi macera. En çok öyküyü Strip derisinde çizdim. Karakterin en olgunlaştığı zaman o sıralar oldu. Gerçi o dönem çok yoğun çalışıyordum ve bir yandan da öyküleri çiziyordum. İstediğim kadar zaman ayıramadığım için hep eksik kaldığını düşündüm. İş güç derken uzun süre hiç çizmedim ama hep hikayeler yazıp taslaklar yapıp bir kenara koydum. Çocuk doğmuştu bir kere, ben istesem de istemesem de büyüyordu işte. Nihayetinde bazı öyküleri bir araya getirip bir albüm yapmaya karar verdim. Oyunyayınevi'nin kurucusu Mehmet Şenol Şişli Kadıköy'den çok eski dostumdur. Yayın evi kurduğunu söyleyince bende bu projeden bahsettim. Çizgi roman okumayı çok sevdiği için “hadi yapalım” dedi ve yaptık. İyi de oldu!

-Şehir Köpeği kimdir? Hangi dünyaya ait, ve biz onu nasıl tercüme etmeliyiz?

Çizgiroman çizmek isteyip konu bulamadığından şikayet eden arkadaşlara bir gün Nuri Kurtcebe şöyle demişti: “Oğlum şikayet edip durmayın kafayı neye takıyorsanız onu çizin, devamı gelir.” Çok haklıydı. Öyle de yapmıştım, öfkelendiğim her şeyi bu tipleme çerçevesinde çizdim. Baktım ki tek öfkelenen ben değilim. Öylece yürüdük gittik.

-Bıçkın, belki umarsız ve kendi bildiğini okuyan bu adam, İstanbul'un hangi yüzü aslında?

Sadece İstanbul'un değil, kent yaşamının pis yüzü demeyi tercih ederim. Her gün yaşadığımız, gördüğümüz, bildiğimiz ama evdekilere anlatmak istemediğimiz boktan hikayeler bunlar. Son zamanlarda haberlerde çok sık geçen "Hepiniz ordaydınız lan!" sözü gibi, hepimizin bildiği konuşmak istemediği şeyler. Kırmızı pazartesi sendromu!

-Çizgi ile yolculuğunuz nasıl başladı?  Karikatür ve çizgi serüveninizin kırılma noktaları neler oldu?

Aslında bir şeyler okumaya başlamadan önce çiziyordum. Çizmeyi en çok sevdiğim kahraman Tarkan'dı. Hastasıydım Tarkan ve Kurt'un. Aynı Tarkan gibi kendi yaptığım tahta kılıcım, çizmelerim, kemerim ve başlığım vardı. Köpeği bir türlü ayarlayamadıydık ama olsun! Fakat  sonra sandallı ayaklarıyla Nemedya krallıklarını bir bir yıkmaya gelen çılgın Kimmeryalı'yı, John Buscema'nın çizgisiyle görünce şapkam uçtu. Beni en çok etkileyen çizerdir. Yerli çizerlerden en çok Nuri Kurtcebe, Bülent Arabacıoğlu, Suat Gönülay ve Ergün Gündüz'ü severdim. Sanırım ifade tarzıyla en sevdiğim Ken Parker'ın çizeri Ivo Milazzo'dur.

-Bir yandan her şey sanal ve dijitale kayerken “Şehir Köpeği” çok önemli bir yerde direniyor. Ne dersiniz?

Gerçek gerçektir, kağıt üzerinde  ya da dijital olarak ifade edilmesi içeriği değiştirmez. Ben öykülerimi hala kağıda çiziyorum. Öyle de devam edeceğim. Kağıda iz bırakmanın tadını alanı, başka şey tatmin etmez.