Obama sözde soykırımı tanıyacak mı?

ABD Başkanı Barack Obama 5 Nisan'da Türkiye'ye geliyor. Obama'nın, Türkiye'yi yakından ilgilendiren, sözde soykırım iddialarını 'soykırım' olarak niteleyip nitelemeyeceği tartışılıyor. Bu tartışma sürerken ABD'nin önemli düşünce kuruluşlarından biri Obama'ya 'soykırım'ı desteklememesini tavsiye etti.

cumhuriyet.com.tr

ABD'nin önemli düşünce kuruluşlarından Stratejik ve Uluslararası Etütler Merkezinin (CSIS) yayımladığı kapsamlı Türkiye raporunda, Başkan Barack Obama'ya, 1915 olaylarını "soykırım" olarak tanımlamaması ve Kongrede bekleyen "soykırım" tasarısını desteklememesi tavsiye edildi.

CSIS merkezinde düzenlenen toplantıda yaklaşık 100 sayfalık raporun genel tanıtımı, eski Demokrat Başkan Jimmy Carter'ın ulusal güvenlik danışmanı Zbigniew Brzezinski ve eski Cumhuriyetçi başkanlar Gerald Ford ve baba George Bush'un ulusal güvenlik danışmanı Brent Scowcroft tarafından yapıldı.

Brzezinski, Türkiye'nin, ABD'nin gerçek bir müttefiki olduğunu; jeostratejik önem taşıdığını; AB'ye girmek istediğini; Müslüman bir demokrasi olduğunu; Ortadoğu için istikrar niteliği taşıdığını; İsrail'in ortağı olduğunu; enerji yolları için alternatif oluşturduğunu ve Orta Asya ülkeleri için örnek teşkil ettiğini söyledi.

Raporun Obama'ya tavsiyelerde bulunulan bölümünde, "Başkan Obama, Temsilciler Meclisindeki tasarının (Ermeni tasarısının) kabulünü engellemek için harekete geçmezse, tasarıyı desteklerse veya kendisi 'soykırım' sözünü telaffuz ederse, Türkiye'nin cevabı sert olacak ve ilişkilerde kötü bir dönem açılacak" denildi.

Obama'nın, bunun yerine, Türkiye ile Ermenistan arasında yakınlaşmayı desteklemesi ve teşvik etmesi önerildi.

Raporun AB bölümünde, Türkiye-AB ilişkilerinin şu anda kritik bir noktada bulunduğuna işaret edilerek, üyelik müzakerelerinin bu noktada çökmesi durumunda, bunun sonuçlarının olumsuz, sert ve yaygın olacağı dile getirildi. Böyle bir gelişmenin reformlara ve Batı ile ilişkilere zarar vereceği, milliyetçi eğilimleri güçlendireceği ve bunların ABD'nin çıkarlarına aykırı olacağı kaydedildi.

Raporun Orta Doğu bölümünü yazan uzman Haim Malka, Türkiye'siz bir Ortadoğu'nun düşünülemeyeceğini ve Türkiye'nin, BM Güvenlik Konseyindeki üyeliğiyle İran konusunda daha geniş bir rol oynayabileceğini belirtti.

 

İç politika

Raporun CSIS Türkiye Projesi Direktörü Bülent Alirıza tarafından kaleme alınan iç politika bölümünde, Türkiye'de son yıllarda meydana gelen siyasi gelişmeler, AKP'nin iktidara gelmesi ve yükselişi, bu partiye karşı açılan kapatma davası ve politik gerginlikler anlatıldı.

''Türk halkının son yıllarda daha dindarlaştığı'' iddia edilen raporda, toplumun daha dindar kesimlerinin önemli ekonomik güç elde ettiği ve AKP'nin iktidara gelmesinin, "Anadolu Kaplanları" diye tanınan kitle tarafından desteklendiği ifade edildi.

Raporda AKP'nin siyasetteki üstünlüğünün yakın zamanda sona ermesinin beklenmediği, buna karşılık bu partideki gerilemenin, CHP, MHP ve Saadet Partisi'nin işine yarayacağı görüşü dile getirildi.

CSIS raporunda AKP'nin, Anayasa'nın kapsamlı bir revizyonuna teşebbüs etmesinin beklenmediği ifade edildi.

Raporda "derin devlet" kavramına ilişkin tartışmaların, 1996'da Susurluk konusuyla ve yakınlarda da Ergenekon davasıyla gündeme geldiği kaydedildi.

Toplantıda, Türkiye'de medyanın baskı altında olduğunun savunulması ve bir medya grubuna geniş vergi cezası verildiğinin hatırlatılması üzerine Aliriza, basın konusundaki gelişmelerden kaygı duyduğunu ve "hükümetin basına ilişkin pozisyonunu yumuşatacağını umduğunu" söyledi.

Türkiye'nin, NATO Genel Sekreterliğine getirilmesine karşı çıktığı belirtilen Danimarka'nın eski başbakanı Anders Fogh Rasmussen'in durumuna ilişkin bir soru üzerine söz alan Türkiye'nin Washington büyükelçisi Nabi Şensoy, diğer adayların avantaj ve dezavantajlarının halen değerlendirilmekte olduğunu kaydederek, Türkiye'nin Rasmussen konusunda alınmış bir kararının henüz olmadığını ve bu konuda görüşmelerin devam ettiğini anlattı.