Obama ile yöntem ve araçlar değişebilir…

Büyük strateji değişmeyecek. ABD’de başkan değişikliğiyle bu ülkenin büyük stratejisinin değişmesi söz konusu değil. Obama ile yöntem ve araçların değişmesi gündeme gelebilir. Ayrıca Obama’nın yoğun olarak ekonomiye yönelmesi kaçınılmaz.

cumhuriyet.com.tr

Barak Obama’nın ABD başkanlığına seçilmesiyle birlikte, bütün dünyada en üst düzeyden en alt kesimlere kadar hemen hemen herkes yeni dönemde Bush yönetiminden farklı bir dış politika izleneceği izlenimine kapılmıştır. Bu beklentilerin aslında Bush yönetiminden bıkkınlığın bir sonucu olarak tezahür ettiği görülmektedir. İşte bu noktada değişim sloganıyla iktidara gelen Obama döneminde ABD dış politikasında uygulanması muhtemel yeni yöntem tercihleri üzerine birtakım tespitleri ifade etmek gerekmektedir. Öncelikle, ABD siyasetinde ve dış politikasında göz ardı edilemeyecek bir parametreyi ortaya koymak gerekir: “Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasındaki fark, Pepsi ile Coca-Cola arasındaki fark gibidir”. Bu tespitten hareketle; Bush yönetimi ile Obama yönetimi arasındaki dış politika farkının aslında beklenildiğinin aksine radikal bir değişimin olmayacağıdır. Başka bir deyişle, ABD’nin büyük (grand) stratejisinde bir değişimin olmayacağı, ama bu stratejiyi gerçekleştirme yöntem ve araçlarının değişeceği ifade edilebilir. Bununla birlikte, iki dönem arasında tıpkı Clinton dönemi ile Bush dönemi arasındaki fark gibi dış politikada yöntem/araç tercihlerinin farklılaşacağını beklemek mümkündür. Ayrıca, bugün yaşanan küresel finans krizinin de Obama yönetiminin dış politikasının dikkate alacağı en önemli parametre olarak ortada durmaktadır.

 

Çok taraflılığa ağırlık

Bu parametreler çerçevesinde; müttefiklerine, uluslararası örgütlere danışmadan ve uluslararası hukuku ve BM’yi dışlayarak hareket etme ve bunu dünyaya kabul ettirme şeklinde tanımlayabileceğimiz tek-taraflı politikaların Obama döneminde terk edilerek çok-taraflı politikalara ağırlık verileceği beklenmektedir. Bu şekilde Bush döneminde meşruiyeti azalan ve krize giren ABD hegemonyasının zora dayanan değil, Gramsciyenin rızaya dayalı hegemonyasının yeniden tamir edilmesine çalışılacaktır. Bu bağlamda, Obama yönetiminin dış politikasında askeri araçlar ve militarist politikalar yerine ekonomik araçlar ve küresel finans krizinin de etkisiyle ekonomi politikalarına yer verileceği düşünülebilir. Böylece Bush döneminin dış politikasıyla ilgili sıklıkla ifade edilen ‘sert güç’ yerine ‘yumuşak güç’ veya ‘akıllı güç’ yaklaşımının geçerli olacağı söylenebilir.

Obama döneminde Bush yönetimi döneminde bozulan transatlantik ilişkilerinin yeniden tamir edileceği ve ABD’nin Avrupa ile daha uyumlu şekilde ve birlikte hareket edeceği beklenmektedir. Bu anlamda önümüzdeki süreçte küresel finans krizi nedeniyle ortaya çıkan Avrupa dörtlüsüyle (Fransa-İngiltere-Almanya-İtalya) Obama’nın aynı karelerde sıklıkla yer alacağı fotoğraflara şaşırmamak gerekir. Çünkü küresel finans krizi, ABD ile Avrupa’nın aslında aynı gemide yer aldıklarını tekrar akla getirmiştir. Diğer bir ifadeyle; ABD batarsa AB de batar anlayışı ortaya çıkmıştır. Transatlantik ilişkilerin gelişmesi, aynı zamanda ABD hegemonyasının AB’nin çabalarıyla hesap verebilir duruma getirileceği bir durumu da ortaya çıkarabilir. Yine Bush yönetimi dönemindeki önalıcı vuruş gibi güç kullanımı stratejileri yerine yeni dönemde pragmatik yaklaşım çerçevesinde diplomasi ve diyalog politikalarına yer verileceği beklenmektedir. Ayrıca, bu yeni dönemde İran örneğinde görüldüğü gibi askeri operasyon seçenekleri yerine çok taraflı diplomatik baskı ve ekonomik yaptırım politikalarının ağırlık kazanacağı söylenebilir. Ancak, İran’ın diyalog politikalarına karşılık vermediği durumlarda en azından hava saldırısı şeklinde askeri operasyonların olmayacağını söylemek de zordur. Diğer taraftan, Obama’nın Bush doktrini yerine yukarıda ifade edilen yaklaşımlar çerçevesinde yeni bir barış konsepti ortaya atması ve geliştirmesi de beklenmektedir. Buradan hareketle, Bush döneminin jeopolitik vizyonu yerine jeo-ekonomik bir yaklaşımın tercih edileceğini söylemek mümkündür.

Bush döneminde ABD’nin küresel hegemonyasını bütün dünyaya yayma stratejisi sonucunda arka bahçesi Latin Amerika’da gelişen Anti-Amerikanlaşmaya karşı Obama’nın ilişkileri düzelteme yönünde adımlar atması da beklenmektedir. Bundan sonra bozulan ve gerginleşen Rusya ile ilişkilerinin de tamir edileceği ve Gürcistan-Rusya çatışması nedeniyle askıya alınan NATO-Rusya Konseyinin yeniden faaliyete geçirileceği söylenebilir. Bu bağlamda, uluslararası güvenlik ve barışın temini için başta Rusya olmak üzere AB ve Çin gibi büyük güçlerle çok taraflı silahlanma rejimlerinin yeniden tesis edilmesi ve güçlendirilmesi politikalarının yeni dönemde önem kazanacağı ifade edilebilir. Obama dış politikasının vazgeçilmez önceliği olan Irak konusunda çekilme takviminin tedrici olarak uygulamaya koyulacağı ve Irak’ın güvenliği için NATO’nun çok taraflı işbirliği çerçevesinde devreye sokulacağı ihtimali öngörülebilir.

 

Bush'un 'arkası' temizlenecek

Bush döneminde dış politikanın temel referans noktası olan terörizmle mücadele stratejisinin (bu strateji ile ABD hegemonyası Bush döneminde gerçek yüzünü göstermiş ve “kral’ın çıplak” olduğu görülmüştür) çok taraflı uluslararası işbirliği ve uluslararası hukuka (BM) daha uygun şekilde sürdürüleceği beklenmektedir. Ancak, temel referans noktasının küresel kapitalist ekonomik sistemin tamir edilmesi ile yer değiştireceği anlaşılmaktadır. Açıkçası; Obama döneminin en önemli, en uzun hatta bütün iktidarı döneminde meşgul olacağı ve gündemin başını çekeceği konu, ABD ekonomisi ile küresel finans krizi olacaktır. Başka bir deyişle, küresel finans krizi nedeniyle bu krizi minimum zararla atlatmak için iç ve dış politikada ekonominin ağırlıklı ve öncelikli bir konu olarak -bu krizin uzun vadeli (10–15 yıl) olacağı dikkate alındığında- bütün Obama dönemini işgal edeceği söylenebilir. Bu anlamda, Obama döneminin ABD ekonomisi ile küresel kapitalist sistemin yeniden dönüşümünü ve tamir edilmesini sağlamakla geçeceği tahmin edilmektedir. Kısaca, bütün bunlardan aslında Obama döneminin daha çok Bush yönetiminin arkasını temizlemekle geçeceği anlaşılmaktadır.

Muharrem Ekşi Ankara Üniversitesi, UİB Doktora Öğrencisi