'O ezan sesi nasıl geldi?'
Eski kuvvet komutanı Halil İbrahim Fırtana'nın avukatı: Balyoz seminerinin yapıldığı salonun ses geçirmemesine karşın, dosyadaki kayıtlarda ezan sesi var.
cumhuriyet.com.trBalyoz davasının Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde görülen temyiz duruşmasına devam edildi. Hazırlanan ortak savunmayı okumaya sürdüren eski kuvvet komutanı Halil İbrahim Fırtana’nın avukatı Kazım Yiğit Akalın, yargılama aşamasındaki hukuka aykırılıkları tek tek anlattı. “Mahkeme, birden çok kez savunma hakkını yok saymıştır” diyen Akalın, dijital delillerdeki çelişkilere dikkat çekti. 2003 tarihli bazı belgelerin 2007’de piyasaya sürülen calibri fontuyla yazıldığını vurgulayan Akalın, Balyoz seminerinin yapıldığı salonun ses geçirmemesine karşın, dosyadaki kayıtlarda ezan sesinin geldiğini söyledi.Yargıtay’daki Balyoz davasının ikinci gününde, duruşmaya olan ilginin düştüğü görüldü. Yargıtay önünde herhangi bir grup toplanmadı. Buna karşın polis, Vekaletler Caddesi önündeki barikatı kaldırmadı ve girişlerde kimlik sorma uygulamasını sürdürdü. Sadece tutuksuz sanık eski emekli Orgeneral Ergin Saygun’un Tolga Saygun, Vekaletler Caddesi’ndeki barikat önünde büyük bir Türk bayrağı ile bekledi. Polis barikatı ancak öğleden sonra kaldırılarak, yol trafiğe açıldı. 70 avukat adına hazırlanan 405 sayfalık ortak savunmayı okumaya devam eden avukat Kazım Yiğit Akalın, yargılama aşamasında yapılan hukuk ihlallerine anlattı. Savunma hakkının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer aldığına dikkat çeken Akalın, Balyoz davası sırasındaki yaşanan ihlalleri şöyle özetledi:
“İsanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ise birden çok kez savunma hakkı yok sayılmıştır. 163 sanık hakkında tek bir kararla topluca tutuklama kararı verildi. Sahte dijital delilerle ilgili bilirkişi incelemesi yapılmadı. Tanık dinletme taleplerimiz tamamen reddedildi. Deliller tartışılmadı. Mahkemenin dinlenmesine karar verdiği tanıklara doğrudan soru sorma hakkı savunmaya verilmemiştir. Usule aykırı uygulamalarla savunma hakkı kısıtlanmıştır. O yargılamada savunma makamının mikrofonlarının düğmeleri bizim kontrolümüzde değildi. Ama iddia makamı istediği zaman mikrofonu açıp konuşabiliyordu. Esas hakkındaki mütaalaya karşı bize yeterli süre verilmedi. Sanık ve müdafilerine beyanda bulunmaları için sadece 6 gün verilmiştir. Mahkeme, avukatları duruşmadan atmıştır. Mahkeme Başkanı, avukatları sanıklara şikayet etmiştir. Duruşmalarda, avukatlar ile sanıkların yaptığı görüşmelerin tümü kayıt altına alındı.”
Mütaala zaten hazırdı
Avukat Akalın, savcının esas hakkındaki mütaalasını daha sanık sorguları bitmeden hazırlandığını belirterek, “Mütaala bize CD içinde verildi. Mütalaanın savcılık tarafından en son kaydedildiği 23 Mart’tı. Yani Ergun Saygun’un sorgusundan 4 gün önce zaten sorgu hazırdı. Bunun anlamı yargılamanın ana sujesi olan sanıkların savunmasının formalite olduğunu göstermektedir. Bu, adil yargılanma hakkının en büyük ihlalidir” görüşünü kaydetti. Sanıkların sonu baştan belli bir davada yargılandığını dile getiren Akalın, ilk gün belli olan cezaların duruşmanın sonunda sanıkların yüzüne okunduğunu kaydetti.
Siyah kuğu benzetmesi
Avukat Akalın, 1. Ordu Komutanlığı’nın kozmik odasından CD ve bavul dolusu dokümanın çalındığı konusunda herkesin hem fikir olduğunu belirterek, “Buna inanan mahkeme, Gölcük Donanma Komutanlığı’nın altına 5 no’lu hard diskin konulduğuna neden inanmıyor? Kozmik odadadan bir şey çalmak olağansa bunun da yapılabileceği aşikardır” dedi. Birinci Ordu’da gerçekleştirilen plan seminerinin yapıldığı salonun ses geçirmediğine dikkat çeken Akalın, “Dosyada yer alan ses kayıtlarında ezan sesi geliyor. Bu kayıtlar, o salonda alındıysa ezan sesi nasıl geliyor? Bu da kayıtların, seminerdeki orijinal kayıtlar olmadığını gösteriyor” ifadesini kullandı. Delillerde çok sayıda çelişki olduğunu dile getiren Akalın, “Bütün kuğular beyazdır önermesi, hiç siyah kuğu olmadığı zaman mantıken doğrudur. Ancak deliller arasında o kadar siyah kuğu, 2 bine yakın sahte delil varken, mahkeme tüm delilleri beyaz kuğu kabul etmiştir” dedi.
Mahkemenin tüm delilleri suç unsuru kabul ettiğini, ancak “talihin zaman zaman kendilerine güldüğünü” belirten Akalın, suç unsuru içeren dijital delilleri hazırladığı öne sürülen Albay Ali Türkşen’in, aynı gün aynı saatte TRT’nin bir programında dalgıç kıyafetiyle denizin dibine daldığının ortaya çıktığını anlattı. Akalın, bazı belgelerin 2003 yılında hazırlandığının belirtilmesine karşın, 2007’deki piyasaya sürülen calibri fontunu taşıdığını vurgulayarak, yaşanan sahteciliğe dikkat çekti. Mahkemenin bu çelişkiyi, “Belgeler güncellendi” şeklinde saçma bir gerekçe ile açıkladığını söyleyen Akalın, “CD’lerin en son kayıt tarihi 2003 ise, nasıl burada güncelleme yapılabilir” diye sordu. Akalın, hukuka açıkca aykırı olan kararın bozulmasını talep ettiğini dile getirdi.