Nuray Karaoğlu: ' Topyekün direnmek zorundayız'
Kadın hak ihlallerini ve kadının insan hakları meselesini KADER Başkanı Nuray Karaoğlu, Cumhuriyet.com.tr'den Sinem Nazlı Demir'e anlattı.
cumhuriyet.com.trTürkiye'de kadınlar hem kamusal hem de özel alanlarında birçok hak ihlaline maruz kalmaktadır. Sözleşmeler etkin bir şekilde uygulanmamaktadır ve kadın cinayetlerinin önüne geçilememektedir. Bu önemli konuyu ve kadının insan hakları meselesini KADER Başkanı Nuray Karaoğlu, Cumhuriyet.com.tr'den Sinem Nazlı Demir'e anlattı.
Neden kadın haklarını önemsemeliyiz?
'Tersten gidelim. Erkek haklarından hiç bahsediyor muyuz? Hayır. Ezen ve ezilen ilişkisinden kaynaklanan bir durum söz konusu. Dolayısıyla kadının insan hakları, ''Biz de varız!' feryatlarının duyulmasıdır.'
Kadınlar gitgide daha çok hak ihlaline mi uğruyor? Neden böyle bir durum söz konusu?
'Kadına yönelik şiddette medyanın şüphesiz çok büyük bir etkisi var ancak sadece bununla sınırlandırırsak gerçekten kadınların içinde bulunduğu durumu göz ardı etmiş oluruz. Özellikle son 15 yıldır Türkiye'de kadın haklarından ciddi bir geriye gidiş söz konusu. Kadınlar uzun yıllardan beri mücadelelerini verdiler ve bu mücadelelerinin sonunda seçme, seçilme, eğitim, mülkiyet, çalışma gibi birçok haklarını elde ettiler. Ancak şimdi, ilgili yasalar olmasına rağmen koruyucu politikaların uygulanmadığından dolayı, kadınların kendi özel alanlarında kalmak zorunda olacağı günler kapımızda. Biz kadınlar olarak asla haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Bu çok demokratik bir talep.'
'BİZ KADINLAR OLARAK ASLA HAKLARIMIZDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ'
Kadın haklarını savunanlara neden 'erkek düşmanı' etiketi yapıştırılıyor?
'Biz KADER olarak uzun yıllardır eğitimler düzenliyoruz. Eğitimlerimizde kullandığımız bir video var. Sokakta çekilmiş bir röportaj var ve 'feminizm nedir?' sorusu soruluyor. 'Erkek düşmanlığı', 'kendine bakmayan yaşlı kadınların savunduğu hak', 'evinde kedilerle yaşayan garip kadınların savunduğu haklar' gibi yanıtlar vardı o röportajda. Bu verilen cevaplar, aslında feminizmin toplumdaki yansımasının nasıl olduğunu gösteriyor. Evet feminizm bir ivme kazandı ama dünyada 19. yüzyıldan beri gelişme göstermiştir. Türkiye'de farklı dalgalarda feminizm mevcut. Şüphesiz, feminizmin ortaya çıktığı her ülkede mesafeli ve hatta küçümseyici bakışlar söz konusu olmuştur. Feminizmin çok kötü olarak algılanmasının en önemli nedenlerinden bir tanesi de, hükümetlerin hakim politikalarıdır. Nasıl yaygınlaştırmak isterseniz öyle algı oluşturursunuz.'
Kadın haklarının politik düzlemde de bir yansıması var mı?
'Politika denince aklıma hemen karar alıcıların içinde bulunduğu ortam geliyor. Demokratik ülkelerde güçler ayrılığı söz konusu ve insan haklarına yarışır şekilde politikalar üretilmekte. Ancak gelinen noktada, hem kadına şiddetin hem kadın cinayetlerinin hem de çocuğa yönelik cinsel istismarın bu kadar çok gündemde olması ve bu durumları kendimizden azade görmemize de dikkat çekmek gerekiyor aslında. Dolayısıyla, kadına yönelik şiddetin politik olması, mahremiyet alanında gösterilmeye çalışılan olayların aslında hiç de mahremlikle ilgisinin olmadığı, tamamen kadının haklarına karşı yaratılmış olan baskıcı politikaların bir iz düşümüdür. Bu nedenle kadına şiddet, şüphesiz ki politiktir.'
'BU HAKLAR, İNSAN OLMANIN EN TEMEL KOŞULLARI'
Bir çocuk, insan haklarını öğrenerek büyürse bu toplumdaki suç oranları azalmaz mı? Eğitimde bu konulara eğilmemiz gerekmiyor mu?
'Ben de kendi eğitimim süresince toplumsal cinsiyet eşitliğinin ne olduğunun eğitimini görmedim ve sonradan kendim öğrendim. Nesiller aslında böyle geçti. Toplumsal cinsiyete duyarlı politikaların ne olduğunu çok sonradan öğrendik. Hatta hala daha bilmeyen bir çok insan var. Algıda seçicilik yaratmak ve politikalarını bu düzlem üzerine oturtan hakim güce karşı kadınların bu alandaki duyarlılıklarının artması gerekiyor. Antidemokratik yaklaşım, neyi önceliyorsa, o şekilde hayatı domine etmeye çalışıyor. Haklarımızı istiyoruz diyen de bir kesim var çünkü bu haklar, insan olmanın en temel koşulları. Bir zamanlar Türkiye'de üniversitelerde, yerellerde toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili birimlerin kurulduğunu ve bunun adeta yerel eşitlik eylem planıyla teşvik edildiği bir dönemden geçtik. Ama birdenbire türbülansa girdik ve İstanbul Sözleşmesi'nin kaldırıldığı ve maddelerin çarpıtıldığı bir halisünasyonu ortaya koydular. Biz kadınlar ve insan haklarına saygılı erkekler, ittifaklar kurarak bize dayatılmaya çalışılan düşünceye karşı topyekün direnmek zorundayız. Buna duyarlı olan bütün cinslerin birbirine destek vermesi, çocuklara daha iyi bir gelecek kurmamız anlamına gelecektir.'
Kadın hakları mücadelesinde erkekler hangi konumda olmalılar?
'İkinci dalga feminizmin ayrıştırıcı bir politikaya sahip olduğunu ve erkekleri politik hattın dışına gönderdiğini düşünüyorum. Hegemonik olmayan ve hakim sistemi içselleştirmeyen erkeklerle politik bir yoldaşlık olabilir diye düşünüyorum. Ama erkeklerin yüzyıllardır gelen ve patriyarkadan kaynaklı taşıdıkları mirası içselleştirerek davranıyorlarsa, onu dönüştürene kadar o erkekler kortejin ve söylemlerin dışına bırakılmalıdır. Ancak bizimle beraber ittifak kurmak isteyen erkeklerin dışlanmasını doğru bulmuyorum. Çünkü dünyayı hep birlikte geliştireceğiz. Toplumun yarısı kadınlardan oluşuyor ama diğer yarısı da erkeklerden oluşuyor. Bu benim şahsi düşüncem.'
'SİSTEMDE TAMAMIYLA BİR SORUN VAR'
Birçok davada yapılan indirimlere tanıklık ediyoruz. Belirli konularda suçlamalar yapılıyor ancak birçok kişi cezaların caydırıcı olmadığını savunuyor. Bu sorun nelerden kaynaklanıyor?
'Sistemde tamamıyla bir sorun var. Bu sorunun ana kaynağı erkek egemen bakış açısının çok fazla yerleşmesidir. Karar alıcıların kendi hemcinslerini eşitsiz bir şekilde korumaya yönelik almış olduğu kararlar toplumun vicdanını rahatsız etmektedir. Bu böyle yürümez. Bu yüzyılda alınmaması gereken kararlar bunlar. Çünkü kararlar cinsiyete göre değişmez. Bir kadının bir erkeğe şiddet uyguladığında kadına indirimle ilgili hiçbir şey yapılmayıp en üst noktadan ceza verilen bir ülkede; aynı davranışı erkek yapmışsa büyük bir oranda indirim almaktadırlar. Kadına şiddeti uygulayan erkekler 'seni öldürürüm, 3 yıl yatar çıkarım' diyorlar. Kadınlara şiddet uygulayan erkekler bunu normalleştirerek uyguluyorlar ve bunu kendilerinde hak görüyorlar. Siz adaleti temsil ederken o erkeğe anlayış gösterirseniz toplumda bu şiddeti meştrulaştırmaya neden olursunuz. Yaptırımlar ve kanunlar toplumsal hayatı düzenlerler ancak tek başına yeterli değildirler. Bunun, çağdaş insan haklarına hitap edebilmesi için, kırılgan grupların hayatlarını sürdürebilmesi için topyekün bir eğitim sisteminin değiştirilmesi gerekiyor. Kanunlarla bir yere kadar engelliyorsunuz ama uygulamayan bir erkek zihniyetiyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Hatta bunu savunan kadınlarla da karşı karşıya kalıyorsunuz. Mecliste bile görüyoruz. 'Şiddeti hakeden kadınlar da var', 'Şiddet makul seviyedeyse buna göre değerlendirebilir' cümlelerini duyuyoruz. Kime göre makul? Ne kadarı makul? Ellerinde bir metre mi var? Tecavüz edilmek mi makul? Bunu söyleyen kadınlar var ülkemizde. Bu nedenle bunun zihniyet değişimi meselesi olduğuna dikkat çekmek gerekiyor.'
Kadın hakları ile ilgili okuyucularımıza iletmek istediğiniz bir öneri var mı?
'Bu yüzyıllardan beri süregelen bir mücadeledir. Kadınların, kendilerinin ittifak kurabilecekleri erkeklerle birlikte yeni dünya düzenini inşa etmek için yılmadan mücadele etmesi lazım. Biz kadınların, yaşamak istediği dünya, erkeklerin bize biçtiği dünya değil. Biz geleceğimizi kendimiz elde edeceğiz. Erkeklerin sınırlarını koyduğu bir dünyada değil, hak ettiğimiz hayatı eşit bir şekilde yaşadığımız dünyayı inşa edeceğiz.'