Nuhoğlu: Kanal İstanbul değil, deprem İstanbul konuşulmalı
Türkiye’nin deprem güvenliği bakımından 1999’dan daha iyi bir noktada olmadığını belirten İYİ Parti İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu, " Kanal İstanbul değil artık ‘deprem İstanbul’ konuşulmalıdır" dedi.
cumhuriyet.com.trİYİ Partili Hayrettin Nuhoğlu, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, 17 Ağustos 1999 depremine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
İnşaat mühendisi olduğunu belirten Nuhoğlu, her depremin, meydana geldiği bölgenin altyapısını ve ekonomik düzenini bozmasının yanı sıra birçok olumsuz sonuca yol açtığına işaret etti.
17 Ağustos depreminin üzerinden 21 yıl geçmesine rağmen olası yeni depremlere yönelik önlem alınmadığını savunan Nuhoğlu, Türkiye’nin, bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini asla unutmaması gerektiğini söyledi.
Türkiye’nin deprem güvenliği bakımından 1999’dan daha iyi bir noktada olmadığını belirten Nuhoğlu, öte yandan bilim insanlarının İstanbul’da her an 7 ve üzeri büyüklükte bir depremin kaçınılmaz olduğunu belirttiklerini kaydetti.
Depreme yönelik alınması gereken önlemleri sıralayan Nuhoğlu, şöyle konuştu:
"Beklenen büyük İstanbul depreminin her geçen gün yaklaşmakta olduğu gerçeği görmezden gelinmemelidir. 11 Temmuz 2020’de Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın yaptığı açıklamada, acilen dönüştürülmesi gereken Türkiye’de 1,5 milyon, İstanbul’da 300 bin konut acilen yıkılarak yerine güvenli konutların yapılması gerekir. Sosyal devlet anlayışı çerçevesinde bu yapılar devlet eliyle en kısa zamanda yenilenmelidir. Toplanan paralar yok edildiğine göre kaynak nereden sağlanacaktır sorusu akla gelebilir. Fonlarda toplanan paralar artık başka yerlerde harcanmamalı ve Kanal İstanbul için düşünülen bütçe kaynakları burada aktarılmalıdır."
“İSTANBUL'DA HER AN 7 VE DAHA ÜZERİ BİR DEPREM KAÇINILMAZ”
Türkiye'nin deprem ülkesi oluduğunun unutulmaması gerektiğinin altını çizen Nuhoğlu şöyle konuştu:
"Doğu Anadolu'dan başlayarak üzerinde Bingöl, Çankırı, Düzce, Gölcük ve Silivri depremlerinin de meydana geldiği, Marmara Denizi’ni boydan boya geçerek Çanakkale'ye kadar devam eden Kuzey Anadolu Fay Hattı, dünyanın en tehlikeli ve diri fay hatlarından biridir. Gene Doğu Anadolu Bölgesi’nden başlayan diğer bir fay hattının ise güney-batı istikametine yönelerek üzerinde Elazığ ve Malatya depremlerinin de meydana geldiği ve Hatay'a kadar devam ettiği bilinmektedir. Bilim adamlarımızın ortak kanaati, İstanbul'da her an 7 ve daha üzeri bir depremin kaçınılmaz olduğudur. Böyle bir depremde yapı stokunun en az yüzde 25'i kullanılamaz hale gelecektir. Onbinlerce insan hayatını kaybedecek veya yaralanacaktır. En az 3 milyon insan evsiz kalacaktır. Okullar, hastaneler, diğer kamu binaları hasar görecek, sanayi tesislerimiz, enerji, haberleşme, su, kanalizasyon ve doğalgaz hatları zarar görecek, köprüler, tüneller, alt ve üst geçitler, havaalanları etkilenecektir. Yıkımın faturasının ağır ve 100 milyar doların çok üstünde olacağı tahmin edilmektedir. Üstelik bu kötü senaryoyu daha da kötüye götürecek yeni girişimlerle de karşılaşmış bulunmaktayız."
“KANAL İSTANBUL DEĞİL ARTIK ‘DEPREM İSTANBUL’ KONUŞULMALI”
Nuhoğlu, Türkiye’de her 550 kişiye bir inşaat mühendisi düşerken, birçok gelişmiş ülkede bu sayının 1250 kişiye bir olduğunu ifade etti.
Türkiye’de inşaat mühendisliği eğitiminin kalitesinin düşük olduğunu belirten Nuhoğlu, Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda inşaat mühendisliği alanı için belirlenen başarı sıralamasının yükseltilmesini, bu alan kontenjanlarının da yarı yarıya düşürülmesini önerdi
Kanal İstanbul Projesi’ni de dikkat çeken Hayrettin Nuhoğlu sözlerini şöyle tamamladı:
"Tutarsız gerekçelerle ve ‘sükse yapabilmek’ gibi basit bir ifadeyle yapılmak istenen Kanal İstanbul, jeolojik, teknik, ekolojik, oşinografik, arkeolojik, ekonomik ve siyasi sebeplerle kesinlikle yapılmamalıdır. Uyduruk ÇED raporunun uluslararası ciddiyetten ve inandırıcılıktan uzak hazırlanmış olması, itirazların kaale alınmaması, geriye dönüşü olmayacak şekilde İstanbul ve bölgeyi etkileyecek olması, fizibilitesi ortaya çıkmamış, uygulanabilir olduğu kabul görmemiş, dolayısıyla proje niteliği bile kazanmamış bir çılgınlıkla Türk toplumunun ısrarla meşgul edilmesine artık son verilmelidir. Kanal İstanbul değil artık ‘deprem İstanbul’ konuşulmalıdır."