Niyetimiz çizgi romanı dergiciliğin uzak akrabası olmaktan çıkarıp yakın arkadaş kıvamına getirmek

Bu ay ilk sayısı çıkan üç aylık çizgi öykü dergisi OTlak, çizgi romanların önlenemez yükselişinin güçlü emarelerinden biri. OTlak'ta, edebiyatçılarla çizerlerin hayal güçlerini kesiştiren çizgi öyküler yer alıyor. OTlak’ın çizgi editörü Rewhat Arslan’la OTlak’tan, derginin ortaya çıkma vesilelerinden ve çizgi öykünün, romanın ileride gideceği yerden söz ettik.

Sinem Dönmez

 

 

Neredeyse üç yıldır hayatımızda olan OT dergisi güncel olayları hayatın içine yediren yanıyla kendisine kemikleşmiş bir okur kitlesi yaratırken, muadili birçok derginin çıkmasına da vesile oldu. OTlak da aynı bu bakış açısıyla yaratılıyor. Rewhat Arslan, OTlak’ın amacının çizgi romanı ve çizgi öyküyü Türkiye çizgi dergiciliğinin uzak bir akrabası olmaktan çıkarıp, güncel ve    samimi kılmak, bir yakın arkadaş kıvamına getirmek olduğunu anlatıyor. Çizgi romanların artık mizah dergilerinden çıkıp kendi kendilerine nefes alacaklarını da ekliyor: “Karaoğlan'ın çizeri üstat Suat Yalaz, bir röportajında ‘Ben Fransa'ya gittikten sonra Türkiye'de çizgi roman bitti’ demişti. Haklılık payı da var. Bir karakterin maceralarını içeren ve aylık periyotta yayımlanan çizgi romanların devri bir şekilde kapandı. Ve herkesin bildiği üzere çizgi roman haftalık mizah dergilerinin içinde kendine yer ararken, kendi dinamiklerinden kopuk başka bir anlatıya evrildi. Kendilerine verilen bu kısıtlı alan içinde çizgi romancılar yine efsane işler ürettiler. Ama mizah okuyucusunun gözünde hep boşuna yer kaplıyorlarmış gibi görünmekten kurtulamadılar. Zamanla çizgi roman karikatürleşerek, büyük şeyler anlatmaktan, yüksek sanat icra etmekten imtina eder hale geldi. Okur ne zamandır, uzun uzadıya, buralı bir çizgi romanı okuyamıyor. OTlak bu anlamda, çizgi romanla okur arasındaki zamansal boşluğu doldurmayı hedefliyor.” 

 

ÇİZERLER YAZARLARIN OKURLARI ÇIKTI 

OT’lak’ta Ali Lidar'la Cemal Söyleyen, Angutyus'la Sinan Taşçı, Nermin Yıldırım'la Gökçe Erverdi, Mahir Ünsal Eriş’le Hakan Karataş, Afşin Kum’la Mam Cici, Ercan Mehmet Erdem’le Ali Olgun bir araya geldi. Ali Çetinkaya Didem Madak'ın Karınca Kumu şiirinden bir bölümü resimledi. Emrah Ablak da o kendine has üslubuyla bir gezi yazısı kaleme aldı, tabii yine kendine has çizimleri eşliğinde. Arslan, yazar-çizer buluşmalarını nasıl sağlayacakları konusunda başta endişeli olduklarını ancak çizerler yazarların daimi okurları çıkınca mevzunun kendiliğinden çözüldüğünü söylüyor. OTlak’ta yapılmak istenen de bu yazar çizer birlikteliğini sağlam bir temele oturtmak. Haliyle yeni sayılarda yeni buluşmalar da olacak. 

 

BİZE BİZİ ANLATAN ÇİZGİ ROMANLAR 

Arslan, Türkiye’de çizgi romanın bir süredir kıpırdanmaya başladığını söylüyor. “Artık çizerler bağımsız işler üretiyor, yayınevleri eskiye nazaran daha çok çizgi roman basıyor, sadece çizgi roman basan yayınevi geçmişte bir-ikiyi geçmezken şimdi, yedi-sekiz yayıncı var. Demek ki talep var ve gün geçtikçe artıyor. Bize bizi anlatan çizgi romanların zamanı geldi belki de, tabii her şey gibi geç geldi.” 

 Geçen hafta Murat Menteş ve Kutlukhan Perker’le birlikte yarattıkları Deçsi’yi konuşurken, onlarla da çizgi romanların OTlak’ın da katkısıyla yeni bir janr olarak görüleceğini, kitaplara dönüşebileceğini konuşmuştuk. Arslan da temennilerinin bu yönde olduğunu, OTlak içinden çıkan yazar çizer birlikteliklerinin özgün işlere dönüşmesi düşüncesinin onları da heyecanlandırdığını ekliyor. OT çizgi roman bünyesinde, okurunu oluşturmuş çizerlerin albümlerini üç aylık periyotlarda yayımlamak gibi projeler de gündemde. Arslan, “Derdimiz çizgi romanı hareketlendirmekten ziyade, kendi üslubumuzca bir çizgi romanı okurla buluşturmak olacak” diyor. 

 

Mutsuzluğumun müsebbibisin Batman

Ali Lidar “Mutsuzluğumun Müsebbibisin Batman” öyküsünde bir adamın çocuk menüsünün oyuncaklarıyla ilgili bir gece yarısı anısı anlatıyor. Lidar, öykünün aslında çizgi öykü olsun diye değil yaşandığı gibi yazıldığını ancak aradan zaman geçince komik ve çizilesi bir yazıya dönüştüğünü söylüyor. Çizer Cemal Söyleyen, çizgi öykülerin sinemanın yapamadığı bir şeyi yaptığını, okuyucuya akışına, temposuna ve süresine müdahil olabileceği bir seyir imkanı tanıdığını anlatıyor: “Okuyucu o sahnede ne kadar kalmak istiyorsa o kadar kalabiliyor.” Yazar çizer kesişimi hakkında ise bu işin aynı sinemaya benzediğini ifade ediyor: “Leman’dayken bir kere başıma gelmişti: ‘O kadraj öyle değil, o tip şöyle olmalıydı’ demeye başlayan yazar, haddini aşıyordur. Sinema gibi. Yazar senaryoyu yazıyor, çizer de yönetmen koltuğunda. Aynı anda görüntü ve sanat yönetmenliğini de yapıyor, hem dekorcu hem kostümcü, hem ışıkçı hem de oyuncu. Yani koca film ekibinin işini tek başına sırtlıyor. Çıkan iş artık sadece bir edebiyat eseri değil. Metnin ve resmin aynı durumu, olayı betimlemediği bir disiplin çizgi roman. O yüzden yazarın sanatından feragat etmesini gerektiriyor, anlatım kutularının dış ses olduğunu, tasvirlere ayrılmış alanlar olmadığını hatırlayarak.”  

 

 

Savaştan kaçan mültecinin öyküsü

Sami adında açlıktan, savaştan kaçan bir mültecinin öyküsü Tanışmamız Gerek’in yazarı Nermin Yıldırım, farklı disiplinlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan yeni eserlerden her zaman heyecan duyduğunu söylüyor. “Yazdıklarınız tiyatroya, sinemaya uyarlandığında ya da çizilerek bir çizgi öyküye dönüştürüldüğünde, “Hayır bu benim metnim değil” demeniz de mümkün,  ortaya çıkanın başka ve yeni bir yapıt olduğu ön kabulüyle hareket edip heyecan duymanız da. Kafaca ve ruhça ahenkli ekipler kurulduğu vakit, sonuç bence ancak mutluluk ve heyecan verici olabilir. Birlikte üretmek her zaman çok kıymetli. Bence sanatta da, hayatta da yan yana durabilmek, birlikte yürümek, üretmek, dokunduğunuz her şeyi güçlendirir, güzelleştirir.” Tanışmamız Gerek’in çizeri Gökçe Erverdi, yazar çizer bir aradalığıyla ilgili durumun öyküyle çizerin kurduğu bağa göre değiştiğini ifade ediyor, yine de “Bir başkasının çizdiğini resmetmek zor” diyor. 

 

Hızlı gelişmek için altın fırsat

“Sevim, Devrim, Sosyalizm” adındaki öyküyü kaleme alan Mahir Ünsal Eriş, “Bir insanın yazdığı bir şeyin harflerin ötesinde bir vücut kazanması, ama çizgi ama tiyatro, ama film, her şekilde çok heyecan verici bir şey bence” diyor. Yazdıklarını çizgi halinde görmenin kendisini çok mutlu hissettirdiğini ve devam etmesini istediğinden buna benzer başka planları olduğunu da müjdeliyor. Çizer Hakan Karataş ekliyor: “Benim için önemli olan, çizgi öykülerin yeni dergilerde zamanla oluşacak sinerji ve yeni yoğun etkileşimler ile yapılacak olması. Yeni ve iyi çizerlerin, işlerin çıkması. Yazarı çizeri farklı işler daha iyisini yapmak ve hızlı gelişmek için altın fırsat.” 

 

MEDYASINI BULAMADI

OTlak’ta bir gezi yazısı yazıp resimleyen Emrah Ablak “25 yıldır, 30’un üzerinde dergiye iş verdim. Çizgiyle ilgili tüm medyayı kendi iş yerim sayarım. Ve bu kez de OT dergisinin samimi çağrısına cevap verdim. Çizgi roman zaten hayatta ama medyasını bulamadı. Ama yakın zaman içinde medyası da hayata dönecek gibi” diyor. 

 

Güzel bir rövaşata golü attık

Norveçli Dayı ve Gozono öyküsünün yazarı Angutyus öyküsünü şöyle anlatıyor: “Çocukluğumun bir köşesinde kalmış, beni bir şekilde çok etkilemiş, çoktan toprağa karışmış ve unutulmuş; güzel, renkli ve hayatın kendilerine dayattığı kuralları belki de farkına varmadan paramparça etmiş insanların sıra dışı yaşanmış hikayelerine önce kelimeler sonra da çizgilerle can vermek muhteşem bir duygu. Kısa öykülerde en çok dikkat ettiğim konu öykülerini anlattığım kişilerin fiziksel özelliklerinden fazla bahsetmemek. Okuyucunun hayal gücüne güvenirim her zaman. Ben de bir okur olarak bana anlatılan karakterlerin fiziksel özelliklerini kendi kafamda canlandırırım. Belki de bu yüzden bir roman ya da kitap sinemaya uyarlandığında bazen çok büyük hayal kırıklıkları oluyor. Çizgi öykü ise başka. Bir ekip çalışması. Mümkün olduğu kadar çizere karakterinizin fiziksel görünüşü, mimikleri, ruh haline göre yüzünün aldığı şekli vermek zorundasınız. Asist yapan bir oyuncu gibi siz ne kadar güzel orta yaparsanız, çizer de o kadar şık gol atar ve okuyucuya göz zevki sunar. Sinan Taşçı ile güzel bir rövaşata golü attık. İlk elime aldığımda dergiyi uzun uzun baktım yaşanmışlıklara. Karelerin etrafına serpiştirilmiş ince ayrıntılara. Bir zamanlar siyah beyaz yaşadığım o günleri renkli izlemek gibi bir şeydi. Yaşanmış güzel hatıralar sonuçta. Daha çok insana ulaşmasını isteyeceğiniz, bir sohbet masasında anlatmak için fırsat kolladığınız, onlarca defa da anlatsanız dinleyenlerin de anlatanın da hiçbir zaman bıkmayacağı eskimeyen hatıraların, okuyanların yüzünde bir tebessüm oluşturduğunu bilmek güzel bir duygu.

 

1.

2. 

3.

4.

5.  

1. İtiraf Yazan ve Çizen Çağdaş Ural 

2. Bilim..? Yazan ve Çizen Kubilay Odabaş 

3. Çekilememiş Kısa Filmler Meyhanesi/ Otuzbir Yazan ve Çizen Güven Bilge 

4. Nietzche Yazan ve Çizen Sinan Taşçı 

5. Yapçak Bir Şey Yok Yazan ve Çizen İlkay Saltık