Neyse ki sanat var!
56. Altın Portakal uluslararası jüri başkanı Johanna Ter Steege ile konuştuk.
Esin KüçüktepepınarUnutulmaz “Sevgili Emma” Antalya’da! “Festivalleri çok seviyorum. Bir anlamda kariyerimin yükselişini borçlu olduğum için de” diyor Hollandalı oyuncu ve tiyatro yönetmeni Johanna Ter Steege. Dolayısıyla yaklaşık 30 yıl önce ödüllü bir genç oyuncu olarak jüride birlikte yer aldığı Macar üstad Istvan Szabo’nun, sonrasında rol verdiği klasiği “Sevgili Emma, Tatlı Böbe” (1992) filminden söz açmak elzem oluyor. Ama öncesinde Antalya’da Ulusararası Yarışma’nın jüri başkanı olması mevzusu var, isabetle“İyi film size kendini hissettir” diyor. Kubrick’le gerçekleşmeyen projesinden “Ölümsüz Sevgili”nin vazgeçilmez gizemli kadını rolüne sohbetimiz uzuyor.
Hollandalı oyuncu ve tiyatro yönetmeni Johanna Ter Steege, Alman yönetmen Wolfgang Becker, hastalığı nedeniyle gelişini son anda iptal etmek zorunda kalınca Uluslararası Yarışmanın jüri başkanlığını üstlendi. Filmler arası koşturmaktan ve seçkiden gayet memnun, “Dünya sinemasının seçilmiş, en önemli örneklerini bir arada görme olanağı az şey değil. Diğer şahane jüri üyeleriyle tanışma ve birlikte çalışma olanağı da cabası” diyor. Gerçekten de yerli sinemanın öne çıkmasıyla ikinci planda kalması doğal olsa da uluslararası bölüm, takdiri hak ediyor. Zaten öncesinde Berlin ve Locarno gibi önemli festivallerde jüri üyeliği yapmışlığı var. Yarışmadaki Japon star oyuncu Joe Odagiri’nin ilk uzun metrajlı filmi “Zaman Herşeyi Siler”e ödül verilmesinden önce görüşüyoruz, dolayısıyla bir jüri olarak film seçme kriterini soruyorum, “İçgüdülerime güvenirim ve izlediğimde hissettiklerim önemlidir. Dolayısıyla teknik, yenilikçi bakış gibi bildik kriterlerden söz etmeyeceğim. İyi film, izlediğinizde hissettiğinizdir” diyor.
SANATA DESTEĞİN AZALMASI ENDİŞE VERİCİ
Festivallerin ana akım dışındaki yapımları bir araya getirme misyonuna minnettar ve Avrupa’da dahi artık sanata verilen desteğin azalmasından şikâyetçi. Tiyatro kökenli ve son dönem yönetmenlik de yaptığı için finans sorunlarını iyi biliyor. Bundan elbette yükselen aşırı sağın ilgisi büyük, çünkü bilgi ve yaratıcılık itinayla değersizleştiriliyor: “İnanılmaz bir şey, Avrupa dağılıyor, aşırı milliyetçiler kendilerine çıkış bulabiliyor. Mülteci sorunu çığ gibi büyüyor. Gelişmiş ülkelere sığınan bu insanlar çaresiz bırakılıyor. Neyse ki sanat var. Her türlü itirazımızı, haksızlığı, varoluşsal sorunlarımızı dile getirebiliyoruz. Yaratıcı güce inanıyorum. Gelgelelim sanata desteğin azalması endişe verici. Bunun için de mücadeleden vazgeçmemeliyiz. İyi projeler çıkarıp ısrarla gerçekleştirmeye çalışmalıyız. Sanat da bir direniş biçimi. Teslim olmak yok” diyor.
‘OYUNCU OLARAK HAZIRLIK YAPMAYI SEVERİM’
Szabo’nun Sovyetlerin dağılmasından sonra daha iyi bir yaşam adına Macaristan’ın taşrasından büyük kente gelen iki genç kadının hayatta kalma çabalarını anlattığı şahane “Sevgili Emma, Tatlı Böbe”sinde, “Sevgili Emma” olarak kendine hayran bırakan Ter Steege, memleketi Hollanda’dan dilini bilmediği Macaristan’a gidişinde zorluk çekse de iyi hazırlanmanın herşeye çare olacağını biliyormuş, nitekim “Ben illa doğaçlama isteyen oyunculardan değilim. Bilakis uzun hazırlık ve araştırma sürecini seviyorum. Duygusal olarak kendimi karakterle bütünleştirmek için de zamana ihtiyacı var” diyor. Öncesinde ise George Sluizer’in yönettiği “Kaybolan” (Spoorloos) ile ilk sinema filmi ve Avrupa Film ödülü, “Elveda” (Tot ziens) ile Locarno’da En İyi Kadın Oyuncu gibi sayısız ödülü var. Uluslararası projeleri seviyor, hatta hedefini bulamasa da “İstanbul” adlı (2011) bir filmde de oynamış, “Şahane kentinizde olmanın keyfini çıkardım” diyor. Stanley Kubrick ile gerçekleşmeyen “The Aryan Papers” adlı projesi, Garry Oldman’ın Beethoven’ı canlandırdığı “Ölümsüz Sevgili”deki meşhur gizemli kadın misali devasa filmlerde irili ufaklı ama illaki önemli rolleri var ama hepsi için prensibi aynı: “Kötü ya da iyilik dolu, fark etmez. Her türlü rolü oynayabilirim. Rol çok büyük, anlı ve şanlı da olsa benim için önemi yok. Ama öncelikle karaktere inanmam gerek. İyi yazılmayan bir rolde asla başarılı olamazsınız.”