NERGİS KUMBASAR Kaos seven şehir kadını
Kitabında "İstanbul’dan uzaklaşayım, sakin bir yerlere yerleşeyim” gibi planlar yazmıyor. Çok sıkılırsa gidiyor, gittiği yerden sıkılınca dönüyor. Şehir seviyor, kaos seviyor... Bugünlerde en çok izlenen dizilerden olan Kiralık Aşk'ın çok konuşulan Neriman'ı o... Neriman'la Nergis'in benzer yanı var mı derseniz, olsa olsa büyük şehirden sessizliğe çekip gidemeyecek kadar şehirli olmaları...
Eray ÖzerAnkara’da orta halli bir aile. Baba Abidin Kumbasar doktor. İç hastalıkları ve sonrasında kardiyoloji uzmanı. Doktorluk ailede genetik adeta. Dede Sadeddin Sami Kumbasar doktor, erkek kardeş Deniz de büyüyecek ve doktor olacak...
Baba Abidin Kumbasar’ın kızı, ailenin büyük çocuğu Nergis’i ise başka bir gelecek bekliyor. Podyumlarda zarafetle arzıendam etmesine giden yol "erkek gibi kız" olmasından geçiyor. Şöyle ki: TED Ankara Koleji’nde sıkı bir eğitim almaya devam eden Nergis’in annesi, kızının kot pantolon üstü tişört giyen, erkek gibi oturup kalkan halini değiştirmek için onu bu eğitimi Türkiye’de başlatan isimlerden Tülin Okan Arı’nın Zarafet ve Mankenlik Okulu’na göndermeye karar veriyor.
Başta oturup kalkmasını öğrenmek için başlayan hikaye, birkaç yıl içinde İstanbul’da devam eden ciddi bir mankenlik kariyerine dönüşüyor.
Tabii bu arada Ankara Ticari ve İdari İlimler Akademisi’nde devam etmekte olan iktisat eğitimi de güme gidiyor.
Küçükken babasının eğitimi nedeniyle yuvaya ABD’de başlayan, oradan dönünce Ankara’da bale ve folkor öğretilen Nergis’e aile, üniversiteyi bırakma kararına kadar hep destek oluyor. Sonrasında da destek sürüyor tabii ama okulu bırakma aşamasında aileden gelen "Okulunu bitir yine yap mankenliğini” uyarıları fayda etmiyor.
BÜYÜK PİŞMANLIĞIM
Nergis Kumbasar "en büyük pişmanlıklarımdan biri" diye anlatıyor bu kararını: "Ama gençtim. Kendi yaşamımı idare ettirecek, ev tutmaya, tatile çıkmaya yetecek parayı kazanıyor olmam çekici geldi."
İlk etapta sadece Ankara’nın küçük moda çevresinde, akabinde arada bir İstanbul defilelerinde başlayan mankenlik kısa sürede İstanbul’un en çok aranan isimlerinden biri haline gelmesiyle devam ediyor. Bir yandan da reklam oyunculuğu başlıyor. “O zamanlar reklam oyuncuları hep manken ajanslarından seçilirdi” diye anlatıyor: "Çok reklam filminde oynadım o dönemde. Bir gün bulaşık yıkıyordum, ertesi gün iş kadınıyım, sonra spor yapan birisi."
Türkiye’de reklamın yeni yeni patladığı Özallı, Papatyalı yıllar... Nergis Kumbasar’ın reklamla başlayan oyunculuk arzusu zamanla kendisini daha uzun soluklu işlerde bulmasına neden oluyor. TRT için 1985 yılında çekilen Peyami Safa uyarlaması Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nda Nüzhet rolü oyunculuğa attığı büyük adım oluyor.
BİR YOLCULUK VE AŞK
Oyunculuk-mankenlik ikilisinin yanına zaman içerisinde bir de sunuculuk ekleniyor ve 20’li yaşlarını sürmekte olan Nergis’in hayatı, dönemin popüler isimlerinden birisi olarak 1989 yılına kadar böyle devam ediyor. Yani dönemin en başarılı bulunan oyuncularından birine âşık olup evlenene kadar.
Mehmet Ali Erbil’le ortak arkadaşları vasıtasıyla tanışıyorlar, arada bir rastlaşıyorlar. Bir yılbaşı öncesi ailesinin yanına giden Nergis ile Erbil aynı uçakta karşılaşınca bir çekim başlıyor. Ankara'da görüşme trafiği hızlanıyor ve sonrası aynı hızda bir evlilik. Ve birlikte geçen yedi yılın ardından ayrılık. Fakat onlarınkisi başka ayrılıklara pek benzemiyor. Evliliklerinin son yılında dünyaya gelen Yasmin’in bunda etkisi büyük tabii. Lakin Yasmin’in varlığının dışında da eski eş, eski sevgili tarifinin dışında bir yakınlıkları, arkadaşlıkları var.
Bunda Nergis Kumbasar’ın çatışmacılıktan uzak karakterinin de etkisi önemli kuşkusuz. Hiç sinirlenmez misiniz, hep neşeli bir insan mısınızdır diye soracak oluyorum, o da aynı soruyu evdeki yardımcısına yöneltiyor: "Sinirli miyim ben?"
Cevap "Değilsin" diye geliyor. "Sinirli değilsin ama paniksin, acelecisin."
Kumbasar onaylıyor. "Evet ya. Aceleciyim ben. Paniğim. Her şey hemen olsun istiyorum."
MEHMET ALİ'NİN ZITTI
Peki ya hırs? "Hırs, yaptığım şey iyi olsun diye titizlenmekse evet, hırslıyım."
Son olarak kıskançlık? "Orada da aynı. Bir rolü seyrederken, yahu niye beni seçmemişler de onu seçmişler ki, dediğim oluyor tabii. Ama o kadar. O rol benim olmadı diye kendimi de paralamam."
Evlilikle birlikte mankenlik bitmiş oluyor. Geriye oyunculuk ve sunuculuk kalıyor. Ekran önünde doğal bir hali var. Bu kadar doğal olunca insan ya ağzımdan kötü bir şey kaçarsa diye tereddüt etmez mi? "Hayır, normal halimde o kadar kontrollü bir insanım ki, evde bile öyle bir ihtimal olmadığından canlı yayında, kamera karşısında da yok."
Gaflarıyla sürekli gündemi belirleyen Mehmet Ali Erbil’in paralel evrendeki zıttı yani... Yok, savunuyor yine eski eşini: "Erbil, Amerika’da olsaydı eleştirilen çoğu şakasına gülünür geçilirdi. Orada şovmenlerin bu sözleri çok doğal. Burada insanlar tepki gösteriyor. Fakat Erbil o kadar uzun süredir ekran önünde ki, izleyenler kötü niyetle bir şey yapmadığını biliyor, kızmıyor."
NERİMAN
Dönüm noktası
Nergis Kumbasar’ın dizilerde oynadığı karakterler genelde hep sevilen karakterler olmuş. Bir tanesi hariç hep uzun soluklu işlerde çalışmış. Fakat şu anda devam etmekte olan Kiralık Aşk dizisi ve oradaki Neriman karakterini başka bir yere koyuyor. "Bir karakterin sahiden tutması, izleyiciye geçmesi ne demekmiş Neriman karakterinde anladım. Şimdiye dek böyle bir ilgiyle karşılaşmamıştım. Sosyal medyada yazılanların yoğunluğuna ve içeriğine filan da bakınca bu karakterin dönüm noktası olduğunu söyleyebilirim." Sokakta kendisini çeviren çiftler oluyormuş. Mesela bir kadın, eşinin diziyi sadece Neriman karakteri için izlediğini söylüyormuş. "Hâlâ alışamadım. Böyle şeylerle karşılaşınca çok şaşırıyorum" diyor.
Ona göre oyunculuk da zamanla değişen mesleklerden. "Bizden öncesi daha da kötüymüş ama o iptidai koşullarda yapılan oyunculuk dönemlerini kısmen ben de yaşadım." Şimdiki çalışma şartlarını çok daha iyi buluyor. Çalışma süreleri hariç tabii... Onu da kendilerinden çok set çalışanları için bir sorun olarak görüyor.
SUNUCULUK
Canlı yayın heyecanlı
Eğlence programları sundu, bir dönem Show TV’de kadın programı da yaptı. Sunuculuğu seviyor. Bundan sonra da yapmak istiyor. Özellikle canlı yayını heyecan verici buluyor. Fakat ilk canlı yayını berbatmış. 1990’da bir eğlence programında baştan sona devirmediği çam kalmamış. Sonra bant yayınlar sayesinde kamera önüne alışınca şimdi işin kurdu olmuş.
YASMİN
Oyunculuğa yakın
Nergis Kumbasar’ın iki kişilik bir hayatı var. O ve kızı Yasmin. Bu yıllardan beri böyle. Mehmet Ali Erbil’den ayrıldıktan sonra birkaç erkek arkadaşı olmuş tabii. Fakat sektörden olmadıkları için ilişki de göz önünde yaşanmamış. Bir süredir yalnızlığından epey memnun. "Güzel bir arkadaş çevrem var, geziyoruz, konserlere gidiyoruz, yemekler yiyoruz. Yasmin de artık arkadaşlarıyla vakit geçirmeye başladı, mutluyum" diyor. Yasmin bu yıl üniversite sınavına girmiş. Reklam, Kültür Yönetimi gibi bölümler var aklında. Fakat oyunculuğa da uzak değil. Yavaş yavaş olsun istiyormuş. Üniversitenin tiyatro topluluğunda örneğin. Dayanamayıp magazin basınının Yasmin’i takibe almasını soruyorum. “Tamam, bu işin kuralı bu, magazin dünyanın her yerinde böyle ama çocuk farklı bir durum. Mağazada satılan bir şortu giydi diye sayfa sayfa haber yapmanın ne lüzumu var?" diyor.
MANKENLİK
Artık profesyonelleşti
Özellikle dünya çapında yıldızların artık birer markaya dönüşmesiyle birlikte bu mesleğin giderek profesyonelleştiğini söylüyor. Fakat kendi döneminde işler çok daha yoğunmuş. "Sırtımızda çanta, tanıtımdan tanıtıma koştururduk. Şimdi öyle değil. Artık o kadar çok sayıda iş yok. Dolayısıyla bizim zamanımızda olduğu gibi sadece mankenlikle hayatı idare etmek, kiranı ödemek gibi bir ihtimal de yok. O yüzden şimdiki mankenlerin hepsi oyunculuğa dönmek zorunda kalıyor. Bizse uzun bir süre sadece mankenlik ve reklam oyunculuğu yaparak yaşadık, hayatımızı kazandık."
MEHMET ALİ ERBİL
Akraba gibi
Artık arkadaş kelimesi bile yetersiz kalabilir. Akraba gibi. Nergis Hanım konuşurken hissediyorsunuz, seviyor onu. Sürekli Mehmet Ali Bey dedikçe onun Erbil diye bahsetmesi dikkatimi çekiyor. Hep Erbil diye seslenmiş kendisine. Zaten yakın çevresi Erbil dermiş Mehmet Ali Erbil’e. Çok iyi oyuncu, niye şovmenliğe verdi kendisini diye hep söylenir. Acaba o ne düşünüyor? Söz konusu Erbil olunca Nergis Hanım yine defansta: “Evet, iyi oyuncuydu. Küheylan’daki rolünü bizler de ağzımız açık izlemiştik. Fakat İstanbul’a geldi ve tiyatrolarda da bir durgunluk vardı. Neticede çocuk okutuyordu. Sunuculuk teklifi gelince kabul etti. Ne yapsaydı?”
Hani belki bundan sonra oyunculuğa kırsa dümeni? “Olabilir. İstiyor da. Fakat sahiden gelen senaryolarda iyi bir rol çıkmadı karşısına. Yoksa neden olmasın.”