‘Neredeysem, oranın yerlisiyim’
Fotoğraf sanatçısı Dilan Bozyel’in “Paris-Beyrut: Mutluluk Hattı” sergisi, 9 Şubat’a kadar Institut français’te.
Ayça HanDilan Bozyel, 1985 yılında Diyarbakır’da doğmuş bir fotoğraf sanatçısı. Yirmi yıl doğduğu şehirde yaşadıktan sonra, kendi “evi”ni arayışının peşinde, farklı şehirlere uzanan yolculuklara çıkıyor. Sonunun gelmesini hiç istemediği bir yolculuk; bir arayış bu.
Ailesinin yanından ayrıldığında aklına düşen bir soruyla çiziyor rotasını: “İnsan nerede yaşayacağını nasıl seçer?”
Eğitimlerini Türkiye ve İngiltere’de tamamlayan Bozyel; kamerası, kalemi ve not defteriyle, hep aklının içinde ona eşlik eden sorunun cevabını arıyor. Bu arayışla dolaştığı şehirlerde fotoğraflar çekmeye başlayan sanatçı, kendi hikâyesini yazan fotoğrafları önce bir kitapta topluyor, sonra aynı isimdeki sergisiyle insanları yolculuğuna davet ediyor. Bozyel, seyahatlerinde kendini asla bir turist gibi hissetmediğini söylüyor ve ekliyor: “Neredeysem, oranın yerlisiyim.”
‘HÂLÂ ARIYORUM’
Bozyel’in fotoğrafla ilişkisi, 23 yaşındayken Amerikalı fotoğraf sanatçısı Diane Arbus’u keşfetmesiyle başlıyor. Fotoğraf çekmek için makinesini çevirdiği ilk yüz ise kendi yüzü. Bir yıl boyunca otoportre fotoğraflarını biriktiriyor ve kendi deyimiyle bu süreç kendisini tanımasını sağlıyor.
Çektiği bu fotoğrafları Londra’da bir okula gönderiyor ve kabul ediliyor. Londra’da eğitimini tamamladıktan sonra Ortadoğu’dan Avrupa’ya uzanan bir yolculuğa çıkan sanatçı “Yaşayacağım yeri aradım, ki hâlâ arıyorum” diyor. Arayışının temsili olan bu sergi Paris ve Beyrut’ta geçiyor; yaşadığında mutlu olacağına inandığı iki şehirde...
Kitapta yer alan siyah-beyaz fotoğrafların elenmesiyle oluşturulan sergide elli yedi kare bulunuyor; hangisinin Beyrut’ta, hangisinin Paris’te çekildiğine dair bir bilgiye rastlamayacaksınız. Paris’te çekildiğini düşündüğünüz bir fotoğraf, Fransız estetik kültürüyle doğu motiflerinin yer aldığı Beyrut sokaklarında çekilmiş olabilir ya da tam tersi; bu noktada sorgulamayı size bırakıyor Bozyel. Sergi girişinde sizi karşılayan yazıda, bir soruyla daha karşılaşacaksınız: “Herkesin rotası evine çıkıyormuş; peki, evimiz nerede?” Dilan Bozyel evini aramaya devam ettiği yolculukların molalarında hep aynı duyguyu yakalıyor, Paris’e ve Beyrut’a dair derin bir özlem. Londra’da eğitim aldıktan sonra Paris’e giden sanatçı, orada yaşamak istediğini düşünüyor. “Daha klasik bir fotoğraf anlayışım olduğu için, Londra’daki deneysel fotoğrafçılık anlayışından biraz uzaklaşmak istedim. Paris’e tabii ki herkes gibi âşık oldum; çok bayatlamış ve çok tekrarlanmış bir aşktan bahsetmiyorum bu arada” diye anlatıyor şehirle kurduğu bağı.
“Duvarlarına âşık oldum” dediği Beyrut’un ona hissettirdiklerinden bahsederken ise şunları söylüyor: “Suriye’de kaldım, Irak’ta kaldım, sonra Lübnan’a geçtim. Beyrut’un, hiç abartmıyorum duvarlarına âşık oldum. Duvarlarına dokunup duruyordum. Belki benim doğduğum yerle bağlantılı olduğu için, hikâyeler benzer olduğu için. Ben küçükken Diyarbakır’ı Doğu’nun Paris’i zannediyordum, fakat bir gün bir şehir ismi duydum, Beyrut. Aslında Doğu’nun Paris’i Beyrut’muş. Duvarların bende bıraktığı his şu oldu: Doğduğum yerde hatta Türkiye’nin genelinde de, sorunlu ebeveynlerin yarattığı aile ortamı gibi bir ortamın içindeyiz. Hiçbir şey olmamış gibi her şeyi halının altına toplayarak, ama en ufak bir şeyde büyük patlamalar yaşayarak sürdürüyoruz hayatımızı. Beyrut’ta o yoktu. Evet bir acı çekilmiş, belki hâlâ çekiliyor ama çok barışıklar o acıyla. Bir yandan da onu etkileyen ve şekillendiren Fransız estetiği olunca büyülenmemek çok mümkün değildi.”
Yalnızca portrelerin ve mimarinin değil; sokakların, kaldırım taşlarının, cafelerdeki taburelerin, mezarlıkların, metrolardaki müzik seslerinin ve Dilan Bozyel’in çok sevdiği güvercinlerin fotoğraflarını görebileceğiniz sergi, 9 Şubat’a kadar Institut français’de sizleri bekliyor olacak.
Serginin öncüsü olan “Paris-Beyrut: Mutluluk Hattı” kitabı ise İnkılâp kitap etiketiyle raflarda. Bozyel, ikinci kitapta yer alacak şehirlere dair şimdilik bir şey söylemese de, son kitapta hangi iki şehirde yol arkadaşı olacağımızı biliyoruz: Diyarbakır ve İstanbul.