'Nedir bu açılım?'

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Bu memleket nereye gidiyor? Nedir bu açılım? İnsanlarım birbirine mi düşürülmek isteniyor?' diye sordu.

cumhuriyet.com.tr

Antalya'da ve Bursa'da konuşan CHP lideri Deniz Baykal'ın gündeminde AKP'nin bugünkü kongresi ve Başbakan Erdoğan'ın konuşmaları vardı.

Baykal, ''Açılım'' sözüyle, etnik kimliklerin öne çıkarılarak, insanların birbirlerine düşürülmek istendiğini söyleyerek, yurttaşın da artık açılım söyleminden bıktığını kaydetti.
Baykal, şöyle konuştu:
''Nedir bir açılım? Bıktık artık bunlardan. Biz huzur içinde yaşamak istiyoruz. Kimsenin ülkemizi parçalamasını, bölmesini istemiyoruz. Hiç merak etmeyin bu kaygılara yer yoktur. Hepimiz gidişatı görüyor, değerlendiriyoruz. Kimsenin ülkemizi bölmesine izin vermeyeceğiz. Türkiye, birdir bütündür. Nereden yola çıkrasa çıksınlar, hangi yetkiye sahip olurlarsa olsunlar; kimsenin birliği, beraberliği, kardeşliği bozmasına izin vermeyeceğiz. Merak etmeyin. Türkiye'ye kurulan tuzakların farkındayız. Sizden aldığımız güçle bunları aşacağız. Bu güven içinde olmalısınız. Üzerinizde oynanan oyunların, kurulan tuzakların farkındayız. Bunların hiç birine geçit vermeyeceğiz.''

Türkiye'nin bir büyük dönüşümün eşiğinde olduğunu dile getiren Baykal, siyasetin her an herşeyin değişebileceği bir zemin olduğuna dikkati çekti. İktidarın değişeceğinin işaretlerinin ortaya çıktığını söyleyen Baykal, ''İktidar yeterince işbaşında kaldı. Artık yeni bir dönem, yeni bir iktidara ihtiyaç var. Demokrasi işleyecektir. İktidarlar gidecektir. Muhalefet iktidara gelecektir. Halk kimi istiyorsa, hükümeti indirecek onu getirecek'' dedi.

 

'Henüz mektup gelmedi, gelirse cevap vereceğiz'

Baykal, bugün öğle saatlerinde Bursa'nın merkez Nilüfer Belediyesi hizmet binasında düzenlediği basın toplantısında da AKP'nin 'etnik ayrıştırma' gayretine vurgu yaparak açıklamalar yaptı.

'Etnik temelde ayrıştırma, farklılaştırma gayretleri'

Baykal, ''ekonomisiyle, sosyal yaşamıyla, siyasetiyle Türkiye'nin çok sıkıntılı bir dönemin içinden geçtiğini, Bursa'ya da bunun yansıdığını'' dile getirerek, şunları söyledi: ''Bu son dönemdeki açılım tartışmaları da ne yazık ki, Türkiye'nin istikrarını derinden sarsmıştır, çok olumsuz etkilemiştir. Hala bunun farkında olmadıklarını üzüntüyle görüyorum ama neyse ki bu tablo karşısında halkımız, milletimiz çok doğru bir tavır takınmıştır. Türkiye'yi etnik temelde ayrıştırma, farklılaştırma gayretleri karşısında kendisine çok yakışan olgun bir tavrı milletimiz almıştır. CHP olarak biz bu anlayışı koruyoruz. Bu tartışmaları, sürtüşmeleri, ayrıştırma çalışmalarını, milleti etnik kimlikleri esas alarak birbirinin dışına ve hatta karşısına çekme gayretlerini üzüntüyle karşılıyoruz. Bununla hiçbir yararlı sonucun ortaya çıkmayacağını biliyoruz. Bunu da anlatmaya devam ediyoruz.''

Bir gazetecinin, ''Demokratik açılımla ilgili Başbakan size mektup yazacağını söylemişti. Mektup geldi mi? Gelirse cevabınız ne olacak?'' sorusuna Baykal, ''Henüz mektup gelmedi, gelirse bir cevap vereceğiz. Gelmemiş mektuba cevabımızı gelmeden ifade etmemiz uygun olmaz, doğru olmaz. Bekliyoruz, gelsin bir cevabımız olacaktır'' karşılığını verdi.

 

Milletvekili dokunulmazlığı

Baykal, bir gazetecinin DTP'li milletvekillerinin ifade vermemelerine ilişkin bir soru üzerine, ''Bizim Anayasamızdaki milletvekilliği dokunulmazlığıyla ilgili düzenlemenin tutarsız ve günün ihtiyaçlarına cevap vermeyen bir düzenleme olduğu, karşılaştığımız her olayda bir kez daha ortayı çıkıyor. Bu son tartışmada anayasamızdaki dokunulmazlık maddesiyle ilgili düzenlemenin tutarsızlığını ve yanlışlığını bir kez daha ortaya koyuyor'' dedi. ''Anayasadaki dokunulmazlık maddesinin bir anlamda milletvekillerinin yargı önüne çıkmasını engelleyen bir anlayışla düzenlendiğini'' ifade eden Baykal, bugün 437-440 dosyanın yargı sürecinin dışında tutulduğunu, buna da bu maddeyle ilgili düzenlemenin neden olduğunu kaydetti.

Baykal, milletvekilinin suç işlese de soruşturulamaz halde olduğunun ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti: ''Milletvekilinin hakkındaki iddialar ne savcılık, ne yargı tarafından değerlendirilemez haldedir. Bir anlamda milletvekilliği yargı dışında bir ada oluşturan hukuk dışı, hukuk üstü ada oluştan bir nitelik kazanmıştır. Bu yanlıştır. Bunun yanlış olduğunu biz yıllardan beri ifade ediyoruz, yıllardan beri söylüyoruz. Şimdi önümüze bu olay, bir kez daha bu yanlışı ortaya koymuştur. Anayasamıza göre, yolsuzluk yapan, evrakta sahtecilik yapan, kalpazanlık yapan milletvekilleri soruşturulamıyor ama siyasi bazı suçlar dolayısıyla milletvekilleri dokunulmazlık kapsamı dışında değerlendiriliyor ve onlar hakkında yargı süreci işliyor. Tabii bu çelişki toplum vicdanını kanatıyor. Yani siz en ağır adi suçu işlemiş olanı yargılayamayacaksınız, ama siyasi suç işlemiş olanları yargılayacaksınız. Bu dengesizlik yaratıyor.''

 

'Yapılması gereken şey çok açıktır'

Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Milletvekilliği dokunulmazlığının Türkiye'deki kadar geniş kapsamlı olarak düzenlendiği bir başka demokratik ülke yoktur. Türkiye'de milletvekilliği sanki bir imtiyazlı sınıf haline dönüştürülmüştür. Yargı üstü bir sınıf haline dönüştürülmüştür. Bu yanlıştır. Demokraside bunun yeri yoktur. Demokraside herkes yanlışın hesabını yargıda verir. Milletvekili de yanlışın hesabını mahkemede verir. Milletvekili suç işlediği zaman savcılık dosyasını hazırlasın, ifadeler alınsın, soruşturma yapılsın, tanıklar dinlensin keşifler yapılsın, hüküm verilsin. Eğer verilen hüküm milletvekilliğinin düşmesine neden olmayacaksa, milletvekili mahkumiyetini milletvekilliği bitene kadar çekmesin. Çünkü millet ona bir görev vermiştir. Milletvekilidir, milletvekilliğini yapsın. Milletvekilliği bittikten sonra cezasını çeksin eğer mahkum olmuşsa ama yargılama niye dursun? Niye yargılanmasın milletvekili? Niye gerçek ortaya çıkmasın? Şimdi parlamento kendi üyelerinin yargılanmasını engelliyor. Yanlış nerede? Engelliyor. Adi suçlar da engelliyor.''

Anayasada yanlış olanın dokunulmazlık maddesinin ''dar değil, geniş tutulması'' olduğunu dile getiren Baykal, ''Bu konuda yapılması gereken şey çok açıktır. Ya tutarız parlamentodaki milletvekili dokunulmazlığı ile ilgili fezlekelerin tümünü dokunulmazlıkları kaldırarak yargının önünü açarız; siyasi suçun da önünü açarız, adi suçun da önünü açarız yargı işler yargı hükmünü alır ya da anayasamızda gerekli değişiklik yaparız dokunulmazlık maddesini adi suçları kapsamayacak şekilde yeniden düzenleriz'' görüşünü dile getirdi. Baykal, bu konuyla ilgili düzenlemeye ihtiyaç olduğunu, 2002 seçimlerinin ardından milletvekili dokunulmazlıklarıyla ilgili anayasa projelerini dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e kendilerinin talebi doğrultusunda aktardıklarını ifade etti.

Kürsü dokunulmazlığı

Milletvekilinin hesabını veren insan olduğunu anlatan Baykal, şöyle konuştu: ''Milletvekili hesap vermekten kaçan insan değildir. Ayrıca tabi anayasamızdaki kürsü dokunulmazlığı ve sorumsuzluğu mutlak olarak devam etmelidir. Kürsüde herkes özgürce 'suçtur, değildir' hiç kaygılanmadan söyleyeceğini söyleyebilmelidir. Kürsüde söylediğinden dolayı da milletvekili hakkında hiçbir soruşturma yapılmamalıdır, yapılamamalıdır. Zaten bugünkü anayasamızın düzenlemesi odur. O düzenleme de sürdürülmelidir. Yani kürsü özgür ama milletvekili kanuna saygılı. Milletvekili kürsüde özgür ama yaşamda hukuka, kendi yaptığı kanunlara, parlamentonun yaptığı kanunlara bir parlamento üyesi olarak saygılı olmak zorundadır. Siyasi kanunlara da saygılı olacaktır, cezai kanunlara da saygılı olacaktır. Milletvekili hukuka meydan okuyan, hukuku dikkate almayabilen insan değildir. Dünya da değildir, demokraside değildir, çağdaş hukuk da değildir. Türkiye'de maalesef öyledir. Değiştirilmesi gereken de budur.''