Ne filmsiz ne kebapsız

25. Adana Film Festivali’nde ödüller bu akşam törenle sahiplerini bulacak.

Emrah Kolukısa

Adana’da sinemacıların festival havasını en yoğun olarak yaşadığı yerlerden biri Kebapçı Mesut hiç şüphesiz. Önceki gece lokantanın hemen önüne, sokağa kurulmuş dev sofrada o gece üst üste gala yapmış iki filmin ekipleri birlikte yemek yiyip sohbete oturduklarında yanımıza gelen Mesut da bunu farkında olacak ki, “Buraya gelen ödülü kapar” diyor ve yakın geçmişten verdiği örneklerle hem sinemaya olan sevgisini hem de iki dakika önce “Hiç yok valla” diye hayıflandığı ticari zekâsını gösteriyor. Gece boyunca masadaki ünlü simalarla fotoğraf çektiren Mesut bir gece önce gelen Semir Aslanyürek için “Her filmini 20 kez seyretmişimdir, o kadar seviyorum” demeyi de ihmal etmiyor. Velhasıl-ı kelâm Adana sinemanın en az kebap kadar sevildiği (ya da tam tersi) bir kent.

Ödülleri beklerken

Bu akşam 25. Uluslararası Adana Film Festivali’nin kapanış töreni yapılacak ve kazananlara ödülleri sunulacak. Bu yıl Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda 15 film Altın Koza için yarışıyor. Tam bu noktada şunu belirteyim ki burada kiminle konuştuysam 15 filmin fazla olduğunu ve sadece jüri için değil sinema yazarları için de izleme zorluğu olduğu konusunda hemfikir. Yarışma filmlerinin gösterildiği sinema kent merkezine uzak olduğundan için film izlemek için yola çıkan konuklar neredeyse tüm günü burada geçiriyor ve ancak gecenin bir yarısı geri dönebiliyor.

Film sayısı arttı

15 film yerine 12 filmle sınırlandırılmış olsaydı yarışma ve 21.00 seansına gösterim konmasaydı (yarışma filmlerinden bahsediyorum, yoksa başka film konabilir elbette) çok daha sağlıklı bir program oluşturulabilirdi. Öte yandan Antalya’daki yarışmanın kaldırılmış olması da tüm sinemacıların Adana’yı tercih etmesine sebep oluyor ve film sayısı da otomatikman artıyor haliyle. Yani durum karmaşık biraz.

Adana’da genel kanı ödüller için birkaç filmin öne çıktığı yönünde. Bunlar arasında yurtdışındaki festivallerde ödüller kazanarak kalitesini kanıtlayan “Kelebekler” ve “Anons” diğerlerinden birkaç adım önde götürüyor yarışmayı. Venedik’ten ödülle döndükten sonra Türkiye’de ilk kez burada izleyiciyle buluşan “Anons” En İyi Yönetmen (Mahmut Fazıl Coşkun) dalında bizce şanslı gözükürken, En İyi Senaryo (Ercan Kesal ve M.F. Coşkun) ve En İyi Görüntü Yönetmeni dallarında da ödüle uzanabilir.
Tabii müthiş bir uyum içinde performans sunan oyuncu kadrosuna da özel bir “ensemble” ödülü gelebilir, şaşırmamak lazım. Tolga Karaçelik’in Sundance galibi filmi “Kelebekler” ise hemen her dalda güçlü bir aday. Bartu Küçükçağlayan, Tuğçe Altuğ ve Tolga Tekin’in de oyuncu dallarında adlarını duymamız sürpriz olmaz.

Kadın oyuncu dalında Damla Sönmez iddialı

İlk filmi “Kardeşler” ile Adana’ya gelen Ömür Atay özellikle sinemacılardan sağlam övgüler topladı. Filmde rol alan genç oyuncuların (Ege Yazar, Caner Şahin, Gözde Mutluer) güçlü performansları ise, biraz da yaşlarından ötürü belki, Umut Veren Oyuncu dallarında şanslı oldukları hissini verdi kulislerde. Çağla Zencirci ve Guillaume Giovanetti’nin etkileyici filmleri “Sibel” ise yine oyuncu performanslarının öne çıktığı, sinema diliyle de övgü toplayan bir filmdi. Filmin tüm ana kadrosu çok başarılıydı ama başrolde çok ciddi bir çıkış yakalayan Damla Sönmez’in En İyi Kadın Oyuncu dalının en güçlü adayı olduğunu söylemek çok yanlış olmaz sanıyorum. Hiç konuşmadan, sadece ıslıkla kendini ifade eden Sibel rolünde son yıllarda izlediğimiz en iddialı performanslardan birini verdiğine hiç şüphe yok Sönmez’in.

Bu yazının yazıldığı sıralarda henüz izleyiciyle buluşmamış Emre Yeksan imzalı “Yuva” ve Burak Çevik’in bir türlü izleme fırsatı bulamadığım “Tuzdan Kaide”si de dikkat isteyen, ödül listesinde yer alırlarsa şaşırmayacağım filmler. Bakalım Tomris Giritlioğlu başkanlığındaki jürinin tercihleri ne yönde şekillenecek?