'Ne! Çavdar ekmeğini Türklerden mi öğrenmişiz?'
'Ne! Çavdar ekmeğini Türklerden mi öğrenmişiz?'
SADİ TEKELİOĞLU Danimarka (Kopenhag)Danimarka’ya gitmiş olanlar, orada yaşamış olanlar veya Danimarkalı tanıdıkları olanlar; çavdar ekmeğinin, bisiklet kültürünün, rüzgâr türbinlerinin ülke kültürünün ne kadar ayrılmaz bir parçası olduğunu bilirler. Aynı şekilde İsveç’i yakından tanıyanların da İsveçlilerin “kötbullar” adını verdikleri köfteleriyle ne kadar gurur duyduklarını iyi bildikleri gibi.
Çavdar ekmeği, bisikleti ulaşım aracı olarak kullanma geleneği, İsveç köfteleri İskandinav ülkeleriyle özdeşleşmiş kültürel kerterizlerdir. Bunlar İskandinav halklarını birbirine bağlayan değerlerdir. İsveç, Norveç ve Danimarka hızla küreselleşen dünyada düşük nüfusları nedeniyle özellikle kültürel alanda yok olma korkusu yaşarlar. Bu yüzden de mutfaklarına, dillerine, bazı sorunlara ürettikleri kendince çözüm yöntemlerine sıkı sıkıya sarılırlar.
Uzun yıllar Danimarka dışında kalanların ülkeye adım atar atmaz ilk olarak çavdar ekmeğini yemek istediklerine defalarca şahit olmuş, gülümseyerek onlar ekmeği yerken mutluluklarını izlemiştim. Hafta içinde İsveç, Norveç ve Danimarka’nın ortak havayolu şirketi SAS (Scandinavian Airline System), sosyal medyada yayımladığı bir kampanya filmi ile yukarıda saydığımız tüm kültürel unsurları adam akıllı sarstı ve bunların hiçbirinin İskandinav kültürü ile bağının olmadığını öne sürdü. SAS’a göre, çavdar ekmeği ve İsveç köftesinin kökeni Türkiye, bisiklet kültürünün çıktığı yer Almanya, rüzgâr enerjisini kullanma yöntemi de İran kaynaklıydı.
‘EN ÖNEMLİ NİTELİK DÜNYAYA AÇILMAK’
Demokrasi Yunanistan, lohusa izni İsviçre, Norveç icadı olarak bilinen kâğıt ataçları Amerikan icadıydı. SAS’a göre, İskandinavya’ya özgü en önemli değer veya nitelik; dünyaya açılmak, uzak diyarları gezip görmek, o diyar insanlarını ve yaşam şartlarını merak etmek ve orada gördüklerini alıp İskandinavya’ya getirmekti. Şirketin bu iddiada bulunmasının ticari bir amacı vardı. Onlara göre, bu İskandinavya kültürel değerleri yıllar boyunca dünyayı gezmeye çıkan İskandinavların yabancı diyarlarda gördüklerini fanatik yaklaşımla karşılamayıp benimsemeleri sonucu Kuzey Avrupa’ya gelmiş ve buranın kültürünün parçası olmuşlardı. Yani havayolu şirketi Danimarkalıların uçağa binip dünyayı görmelerini istiyordu.
Ancak ne olduysa reklam sosyal medyaya düşünce oldu. Çok kısa sürede YouTube’da 550 bin kişi tarafından izlenen kampanya filmi, SAS’ın sosyal medya gönderilerine yapılan ortalama yorumların 22 katı yoruma maruz kaldı. Yorumlarda ise kampanyanın İskandinav halkını çok kızdırdığı görülebiliyordu. Tepkiler üzerine şirket filmi yayından kaldırmak zorunda kaldı. Sert eleştirilerle birlikte şirkete destek çıkanlar da yok değil. “Bırakın göbeğini kaşıyan İskandinavlar yanlış anladıkları ulusal bilinçlerini yaşamaya devam etsinler. Geri adım atmayın, haklısınız,” diyen yorumlar da göze çarpıyordu sosyal medyada.
Arada bir dünyanın çeşitli ülkeleri sahip oldukları değerleri sahiplenmek isteyen başka ülkelerle tartışma yaşarlar. Örneğin Türkiye’de de gölge oyunumuz Hacivat-Karagöz’e Yunanistan’ın sahip çıkmaya çalışması, baklava ve kokoreçin de Yunan mutfağının bir parçası olduğu iddiaları ile uğraşmak zorunda kaldı ülkemiz. Aynı şekilde, bildiğimiz beyaz peynire Avrupa’da bilinen adıyla feta peyniri denmesinin şartı olarak Yunanistan kökenli olduğu şartını gıda genelgelerine ekletmek istedi Yunanistan. Bunlar iki veya daha fazla ülke arasında yaşanan tartışmalar olduğu için normal ve doğal gelebiliyor tabii kulağa, ancak ilk kez bir ülkenin kendi içinden, sahip olunan kültürel değerlerin başka ülkelerden aşırma olduğu iddiası dile getirilince Danimarkalılar kültürel frene basıverdiler. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bunu yapmalarının ardında ise minicik ülke olmaları ve daha da minik nüfuslarıyla dünya coğrafyasından silinme düşüncesinin yaratığı korku yatmakta.
Otuz iki yıldır yaşadığım Danimarka’da, dürüstçe söyleyeyim, Danimarka çavdar ekmeğinin (siyah ekmek) Türkiye kökenli olduğunu hiç duymadım ve Türkiye’de de benzerini görmedim. İsveç köftesinin Türkiye’den gittiği düşüncesi daha akla yakın geliyor...Şimdi bir Türk havayolu şirketi veya başka bir firma çıksa kırk yıl hatırı olan bir fincan kahvenin, ince uzun kadehlere doldurduğumuz rakının, revaninin, gözlemenin, bazlamanın, döner kebabın, işkembe çorbasının başka bir ülke kökenli olduğunu söylese acaba biz nasıl tavır alırız?..
sadi.tekelioglu@gmail.com