Nazlı Ilıcak: Akın İpek ismini bana Abdullah Gül verdi

15 Temmuz darbe girişiminin ardından Fethullah Gülen Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması kapsamında 9 aydır tutuklu bulunan gazeteciler Ahmet ve Mehmet Altan ile 10 aydır tutuklu bulunan Nazlı Ilıcak hakim karşısına çıktı.

CANAN COŞKUN

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün görülen duruşmaya darbeye teşebbüs, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve örgüte üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etm suçundan tutuklu Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Şükrü Tuğrul Özşengül, Yakup Şimşek ve Fevzi Yazıcı ile tutuksuz Tibet Murat Sanlıman katıldı. Ahmet Altan duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Ahmet ve Mehmet Altan'ın savunmaları kitap halinde duruşmadan önce izleyicilere dağıtıldı. Yargılanan gazeteci ve yazarlarla dayanışmak için HDP Milletvekilleri Garo Paylan ve Altan Tan, Gazetecileri Koruma Komitesi'nden (CPJ) Özgür Öğret, Uluslararası Gazetecilik Enstitüsü'nden (IPI) Mehveş Evin, Uluslararası PEN'den Sarah Clarke, Norveç PEN'den Jorgen Lorentzen, Uluslararası Af Örgütü'nden Milena Buyum, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden (HRW) Emma Sinclair-Webb, Article 19'dan Georgia Nash, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu'ndan (IFJ) Rafaele Larusso, Index on Censorship'ten Melody Patry, İngiliz Barosu İnsan Hakları Komitesi'nden Pete Weatherby QC, Uluslararası Üst Düzey Avukatlar Projesi'nden Richard Winfield, Norveç, İsveç, İngiliz, Danimarka, Alman ve Çek Konsoloslukları ile Avrupa Birliği Delegasyonu'ndan temsilciler de salonda yer aldı. Davanın müştekileri arasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve 65. hükümet yetkilileri yer alıyor.

Gazeteciler engellendi

Duruşma salonunun küçük olması nedeniyle duruşma İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nin büyük salonuna alındı. Ses sistemindeki arıza nedeniyle ancak öğleden sonra 15.00 civarında başlayan duruşmada akşam saatlerine kadar 247 sayfalık iddianame okundu. Adliyenin güvenlik personeli, gazetecileri duruşma salonuna almadı. Gazetecilerin bazıları isimlerini 'sanık yakını' şeklinde yazdırarak salona girebildi, bazıları da tartışmaların sonunda salona girebildi.

Hayat boyu darbelerde mücadele ettim

Duruşmada ilk olarak savunma yapan Nazlı Ilıcak, hayatında hiçbir terör örgütü ve dini cemaatle ilişkisi olmadığını kaydederek, “Benim babam Demokrat Partiliydi, Yassıada'da kaldı. Biz 27 Mayıs darbesinin acısını bizzat yaşadık. Darbe denilen lafa benim herkesten fazla antipatim var. Hayat boyu darbelerde mücadele etmiş Nazlı Ilıcak bugün hakarete uğruyor. FETÖ'cü demek darbeci, hilekar, soruları çalarak kul hakkı yiyerek bir takım insanları bir yere getirmek demek” dedi. Ilıcak 28 Şubat sürecinden önce Süleyman Demirel'i desteklediğini anımsatarak, “İkinci desteklediğim önemli adam Tayyip Erdoğan'dı. 28 şubatta kimse yanına yanaşmazken, ben Akşam gazetesinde çalışıyordum. Bu yüzden Akşam gazetesinden atıldım, Yeni Şafak'a geçtim. 28 Şubat tavrım nedeniyle parlamentodan atıldım” dedi.

Abdullah Gül önerdi

Ilıcak, Balyoz ve Ergenekon'un bir dönem iddianamede anlatıldığı kumpas şeklinde nitelendirilmediğini belirterek, “Tayyip Erdoğan buna kumpas demiyordu. Askeri vesayetle mücadele diye anlattık. Hayrünnisa Gül'ün elini tutmuyorlardı askerler o dönem. Askeri vesayet yoktu diyemezsiniz, iktidarın önünü kesiyordu. Ben de o sırada Erdoğan'ı tutarken milli iradeyle gelmiş iktidarın yanındaydım. Ama iktidar gibi görmüyordum” dedi. 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonuna kadar Sabah gazetesinde yazdığını ve iktidarı desteklediğini anımsatan Ilıcak, “Oradan ayrılınca Zaman ve Bugün'den teklif geldi. Zaman'ı istemedim, Mehmet Barlas müdahaleler olduğunu söylemişti. Bu yüzden Bugün'e gittim. 2000'lerin başında Bugün'ü oğlum Mehmet Ali Ilıcak'la birlikte kurduk ama yaşatamadık. O dönem Abdullah Gül'e gittik, 'bir isim tavsiye edin, devretmek için' dedik. Akın İpek'i bize o tavsiye etti. Akın İpek'i o vesile ile tanıdım.

Tahammül seviyesi kalmadı

17-25 Aralık yolsuzluk operasyonunu kendisi yazarken MHP ve CHP Genel Başkanı'nın bu konuda konuştuklarını ifade eden Ilıcak, “Şimdi yazıldığı zaman gazeteciler kaos ortamı yaratmakla suçlanıyor. Kimi de yazıyor ama FETÖ'yle irtibatlandırılmıyor. Ben FETÖ ile irtibatlandırılacak en son kişiyim. Yetişme tarzım dünya görüşüm hiç uymuyor. Eğer bir irtibat kurulacaksa bugün yazanlar da FETÖ'cü olsun, ama teklif etmek istemiyorum. Ben 12 Eylül'de de Sağmalcılar'da zor şartlarda yattım. Ama şimdi artık tahammül seviyesi kalmamış durumda. Kaos oluşturmak için yazmadım benim düşüncem hep böyleydi” dedi.

Dumanlı ayrıcalıklıydı

İddianamede Temmuz 2006 ile Aralık 2015 arasındaki telefon irtibatlarının neden incelendiğini soran Ilıcak, “Darbe girişimi Temmuz 2016'da oldu. Hükümetin miladı da 17-25 Aralık 2013. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Harun Tokak ile görüştüğüm söyleniyor iddianamede. Başbakanından Cumhurbaşkanına kadar herkes görüştü. Ben bakıştım diye örgüt üyesiyle bakıştım oluyor. O zaman Harun Tokak'ın örgüt üyesi olduğu biliniyor muydu? Akın İpek Marmaris'teki otelinde bütün hükümet üyelerini ağırladı. Ekrem Dumanlı dış seyahatlere devlet erkanıyla giderdi, herkesten daha fazla ayrıcalığı olan bir insandı. 10 senede toplam 5 kere görüşmemişimdir. Ben görüşürken örgüt üyesi değildi bu kişiler” dedi.

Birbirimize sarılıp ağladık

Terör örgütlerinden korktuğunu ifade eden Ilıcak, “DHKP-C cezaevinde ateşe verme eylemi yaparken FETÖ'den tutuklu gazeteciler olarak birbirimize sarılıp ağladık. Koca koca gazeteciler bu memlekete hizmet etmiş. Bedel ödemiş gazeteciler hapiste bu çok ayıp bir şey. İddianameye bakıyorum nerede benim darbeyle ilişkim? Darbe gecesi attığım hiçbir tweet yok iddianamede. Ama Nazlı Ilıcak 11 aydır cezaevinde yatıyor bu yaşında” dedi. Telefonla görüştüğü 5 kişinin darbenin sivil kanadındaki kişilerle görüşmüş olmasının iddianamede darbeyle ilişkilendirilmesine sebep olarak gösterildiğini anlatan Ilıcak, “Bunların hiçbirinin tarihi ve sayısı belli değil. Benim konuştuğum kişiler o kişilerle ne zaman konuşmuş? İçerik de belli değil. Keşke dinlemeye takılsaydım” dedi.

Kartopu oynayarak aklamışım

Ilıcak iddianamede darbeye teşebbüsle suçlanarak 3 kez müebbet hapsinin istendiğini kaydederek, “Somut belge olarak ikinci belge ise kartopu oynayarak Zekeriya Öz'ü aklamak. Öz, o sırada açığa alınmıştı. Bir kaptopuyla nasıl akladım” diye sordu. Ilıcak, Öz Oda TV operasyonunu gerçekleştirdikten sonra hakkında HSYK tarafından soruşturma açılması gerektiğini yazdığını söyleyerek, “Operasyondan sonra dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin'i aradım. 'HSYK'de Öz hakkında birikmiş talepler var. Neden HSYK izin vermiyor' dedim. Sadullah Ergin de 'Zekeriya Öz hakkında şikayetler hayli kabarık, inceleniyor ve zaman alıyor' demişti. Öz'ü korumak bahis değil. Ama Abdulkadir Selvi 'yürekli bir savcı o' diye yazıyordu. Hiçbir zaman hiç kimsenin rüzgarına kapılmadım. Ben onun FETÖ'yle ilişkisini de bilmiyordum” dedi.

Duruşma yarın, Ilıcak ve Altanların savunması ile devam edecek.