Nazım Hikmet ve Ressam Balaban aynı sahnede

Bursa Cezaevinde kalırken tanıştığı Nazım Hikmet'ten ders alıp kendini geliştirerek ünlü bir ressam olan İbrahim Balaban'ın, cezaevi günlerini anlattığı eseri ''Şair Baba ve Damdakiler'', yeni sahnesinde başkentlilerle buluşacak.

cumhuriyet.com.tr

Balaban'ın 20 yaşındayken cezaevinde tanıştığı Nazım Hikmet'i, kendisini ve diğer mahkumları bilinçlendirmesini anlattığı anı kitabından Haldun Çubukçu'nun sahneye uyarladığı iki perdelik oyun, 16 Şubattan itibaren İrfan Şahinbaş Atölye Sahnesi'nde beğeniye sunulacak.

Afişlerini de şu anda 90 yaşında olan ressam Balaban'ın hazırladığı ve yönetmen Ayşe Emel Mesci'nin sahneye koyduğu oyunda tiyatroseverler, şiirleriyle tanıdıkları Nazım Hikmet'i üzüntüleri, sevinçleri ve heyecanlarıyla tiyatro sahnesinde izleme fırsatı buluyor.
Yönetmen Mesci, oyunun Türkiye'de 1937-1950 arasındaki tarihsel süreçte geçtiğini söyledi.

Nazım Hikmet'in Çankırı Cezaevi'nden Bursa Cezaevine nakledildiğinde, burada ayıngacılık suçundan tutuklu 20 yaşındaki İbrahim Balaban ile karşılaştığını belirten Mesci, oyunun cezaevinde geçirdikleri süreçte Nazım Hikmet'in hapishanedeki mahkumlar ile Balaban'ı bilinçlendirmesi ve onu çok iyi bir ressam haline getirmesinin anlatıldığını ifade etti.

Balaban'ın yaşamının kendisini çok etkilediğini belirten Mesci, şöyle konuştu:

''Bursa'nın Seçköy'ünde doğmuş, ilkokulu bitirdikten sonra okumamış. Ayıngacılıktan girdiği cezaevinde 3.5 yıl kalıyor, burada Nazım Hikmet ile karşılaşıyor. Onun etkisiyle doğuştan gelen yeteneklerini geliştirip, resim yapıyor. Aynı cezaevinde kaldığı İlez sevdiği kıza göz koyunca cinayet işleyip tekrar cezaevine düşüyor ve bir kez daha Nazım Hikmet ile karşılaşıyor. 1950 yılında genel afla cezaevinden çıkıyorlar ve Nazım Türkiye'yi terk edene kadar hiç ayrılmıyorlar.''
 

Balaban ile yolları bir kez daha kesişti

Balaban'ın 1968 yılında yazdığı ''Şair Baba ve Damdakiler'' kitabını ilk okuduğunda kendisinin de cezaevinde olduğunu ifade eden Mesci, şöyle konuştu:

''Bu oyunun benim için özel bir anlamı var. 1971 yılında 20 yaşındayken Sağmalcılar Cezaevinde siyasi tutuklu olarak kaldım. Burada özel kütüphanemizde karşılaştığım bu kitap, hayatımda yeni ufuklar açtı. 1970'te Şehir Tiyatrolarının kadrolu oyuncusu olmuştum. Aynı yıl konservatuvarın bale bölümünden mezun oldum ve cezaevindeydim. Aileme yük olmamak için ekmek hamurundan kolyeler yapıyor, böylece gelir sağlıyordum. Balaban'ın naif resimlerini görünce çok hoşuma gitti. Yaptığım kolye, küpe, masklarda onun çizgilerinden esinlendim.''

Balaban ile hayatlarının çeşitli dönemlerinde yollarının kesiştiğini anlatan Mesci, ''Cezaevinden 1974 affıyla çıktıktan sonra avukatımın evine kutlama yemeğine gitmiştim. Eve girdiğimde karşımda Balaban'ın 'Harman' tablosu duruyordu. 1993 yılında ise Onat Kutlar ile TÜYAP Kitap Fuarı'na gittiğimde karşımda Balaban'ın kendisi duruyordu, ilk orada elini sıktım. Kendisine 'Siz benim mapusluk arkadaşım sayılırsınız' dedim, sonra Sağmalcılar'daki buluşmamızı anlattım. Bu oyundan bahsettiğinde de dedim ki bu görev bana düşüyor. Oyunun tarihi, benim tarihimle iç içe geçiyor. O nedenle benim için özel bir anlamı var'' dedi.
 

''Bu oyunun mekanı, irfan Şahinbaş..."


Daha önce Nazım Hikmet'in şiirlerinden sahneye aktarmalar olduğunu ifade eden Mesci, ''Ancak bu oyunda ilk kez Nazım birebir sahnede'' diye konuştu. Oyunda Nazım Hikmet'in insan yanını öne çıkarmaya çalıştığını anlatan Mesci, şunları kaydetti:

''Nazım, heyecanlarıyla, üzüntüsüyle, öfkeleriyle, yalnızlığıyla herşeyi sonuna kadar yaşayan bir insandı. O bir kahraman değil. Bu onu küçültmüyor. Yani ağlaması lazım sahnede ya da melankoliye girmesi, zaman zaman kendisini çok zayıf hissetmesi... Sahnede bunları görüyoruz, Piraye onu terk ettiğinde krize girmesini... Zaten bunları saklamamış ki, şiirlerinde, söyleşilerinde yazmış, çizmiş, anlatmış bir adam. İnsani duyguları çok güçlü.''

Mesci, ilk olarak 17 Kasımda Çayyolu Tiyatrosu Cüneyt Gökçer Sahnesi'nde seyirciyle buluşan oyunun, 16 Şubattan itibaren İrfan Şahinbaş Atölye Sahnesi'nde izlenime sunulacağını bildirdi. Mesci, ''Sahnenin değişmesinin en önemli nedeni, oyunu burada çalışmamız. Burası cezaevini atmosfer olarak daha iyi yakalayan bir sahne. Seyirciyle uzaklık olmamalı, çok büyük, çok derin bir mekan olmamalı. Orada seyirciye uzak kaldık, her oyunun mekanı var, bu oyunun mekanı da burası'' dedi.

Oyunun tek mekanda geçtiğini ifade eden Mesci, ''Oyunculuk konusunda da çok mutluyum, her biri kendi üzerine düşen görevi en iyi şekilde yerine getiriyor. Kolektif bir enerji var sahnede. Bir yönetmen için daha fazlasına gerek yok'' diye konuştu. Nazım Hikmet'i Okan İrkören, İbrahim Balaban'ı Cengiz Uzun'un canlandırdığı oyunda, Aydın Uysal, Bülent Çiftçi, Cem Balcı, Eda Yılmaz Yener, Erdinç Doğan, Erkan Alpago, Gültekin Gülkan, Mehmet Ali Toklu, Miraç Eronat, Neşet Erdem, Orhan Özyiğit, Serpil Gül, Esra Akdoğan, Turgut Alkaçır, Bahar Şenbahar, Çiğdem Kamir, Handan Kılıç, Müge Taşpınar, Murat Kerim Ateş, Hüseyin İlaslan, Mahir Berkant Varol, Serhat Erel, Umut Yılmaz, Yusuf Ozan Ergüneş ve Zeynep Alper de rol alıyor.