Nasıl sosyal demokrat olunur?

Solun ve sosyal demokrasinin tanımlanması her zaman tartışılan bir konudur. Ülkemizde de güncel tartışmalardan birisi değil mi? Peki bir siyasi partiyi sosyal demokrat olarak adlandırabilmek için gerekli nitelikler nelerdir? Bunun için tarihe ve biraz da kendi tarihimize bakmamız gerekecek.

cumhuriyet.com.tr

Dünyanın en eski sosyal demokrat partisi, Almanya Sosyal Demokrat Partisi’dir (SPD). 1869 yılında kurulmuş olan bu parti, bir buçuk asra yaklaşan tarihinde toplam dokuz temel programa sahip olmuş ve birçok dönüşüm geçirmiştir.

Kuruluşunun ilk yıllarında Karl Marx, Friedrich Engels, August Bebel gibi sosyalizmin öncülerinin teorik ve pratik katkılarıyla biçimlenen Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin halen yürürlükte olan programının “Tarihsel Köklerimiz” başlıklı bölümünde, Marx’ın tarih ve toplum öğretisinin, Alman sosyal demokrasisinin temel dayanakları arasında olduğu belirtilmektedir.

Öte yandan Alman sosyal demokrasisi, hiç şüphe yok ki, işçi sınıfı hareketinin bir ürünüdür. Almanya Sosyal Demokrat Partisi de gerek programının hedefleri, gerekse dayandığı ve destek aldığı kitle bakımından bir işçi sınıfı partisiydi. Ancak parti uzun siyasi mücadeleleri sürecinde birçok değişim geçirdi ve hem “bütün sınıfları ve sınıfsal eşitsizlikleri ortadan kaldırmak” şeklinde ifade ettiği devrimci tutumunu terk etti, parlamenter sistem çerçevesinde mücadeleyi benimsedi, hem de işçi partisinden bütün halkın partisine dönüştü.

Avrupa’nın diğer ülkelerindeki sosyal demokrat partiler de benzer değişimler geçirdiler ve bir sömürü sistemi olarak kapitalizmi toptan kaldırma hedefinden vazgeçtiler. Yalnız Çarlık Rusyası’nda Rus Sosyal Demokrat Partisi (RSDİP) farklı bir yol izledi, kapitalizmi ortadan kaldırma devrimci tutumunu terk etmedi ve Büyük Ekim Devrimi’nin gerçekleşmesine öncülük etti. Ancak Avrupa’nın diğer sosyal demokrat partilerini devrimci niteliklerini yitirmekle suçlayan RSDİP, kendisini bu partilerden ayırmak için sosyal demokrat ismini değiştirerek komünist adını aldı.

Günümüzde dünyadaki hiçbir sosyal demokrat partinin programında kapitalizmin kaldırılması hedefi artık yer almamaktadır. Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin 1989 programı şu sözlerle başlamaktadır:

“Biz kadın ve erkek sosyal demokratlar, barışçı bir dünya, yaşama yeteneğine sahip bir doğa ve sosyal açıdan adil bir toplum için mücadele ediyoruz. Biz, korunmaya değer olanı korumak, yaşamı tehdit eden tehlikeleri uzaklaştırmak ve ilerleme yolunda cesaret vermek istiyoruz.”

Günümüz dünya sosyal demokrasisinin hedeflerini en iyi ifade edecek sözler herhalde bunlardır.

*Türkiye’de sosyal demokrasi


Ülkemizdeki sosyal demokrasi için neler söyleyebiliriz?

Türkiye’de işçi hareketinden kaynaklanan ve başlıca olarak işçi sınıfından oy alan bir sosyal demokrasi partisi hiç olmadı. Cumhuriyet kurulduğunda çok düşük bir işçi nüfusu vardı. 1927 yılı verilerine göre sanayi işçisi olarak nitelendirilebilecek işçi sayısı, toplam nüfusun on binde ikisini oluşturuyordu. Ülke nüfusu o sırada yaklaşık 12 milyon olduğuna göre, 2400 kadar sanayi işçisi bulunuyordu. Dolayısıyla işçilerin hem sayısı, hem de siyasi varlığı, ülke siyasetine yön verebilmekten uzaktı.

Bir siyasi partinin sosyal demokrat bir parti olabilmesi için mutlaka işçi hareketinden gelmesi veya esas olarak işçi oylarına mı dayanması gerekir?

Elbette hayır. Önemli olan o partinin hedefi ve programının içeriğidir. Sosyal demokrasi, gerçekte toplumsal eşitliğin sağlanması demektir. Yani sadece siyasi demokrasinin değil, çok çeşitli yönleriyle ekonomik demokrasinin de gerçekleştirilmesi anlamına gelir. Kapitalizmin kaldırılması hedefinden vazgeçilmiş olduğuna göre, gerçekleşebilecek ekonomik demokrasi elbette “olabildiğince” sağlanacaktır. İşçilerin çalışma koşullarının düzeltilmesi, işçilerin ve diğer düşük gelirli yurttaşların gelirlerinin arttırılması, ülke çapında gelir dağılımındaki uçurumun daraltılması, en büyük zenginlerden alınan vergilerin yükseltilmesi, aşırı lüks yaşamın ve aşırı mülk edinmenin sınırlandırılması, geri kalmış bölgelerin kalkındırılması vb., ekonomik demokrasiyi geliştirme yollarından bazılarıdır.

Programında siyasi demokrasiyi savunan, fakat ekonomik demokrasi içeriği olmayan bir parti liberal bir partidir. Bir partiyi veya siyasi bir akımı sol olarak niteleyen şey de, sadece siyasi özgürlükleri savunmasından değil, ekonomik eşitliklerin gerçekleşmesine de önem vermesinden kaynaklanır. Siyasi demokrasiyi savunmanın yanı sıra ekonomik demokrasiye de önem veren bir parti, sınıflar ve insanlar arasındaki ekonomik eşitsizliği azaltma hedefleri ölçüsünde sosyal demokrat parti olma niteliğini kazanır. (Eski tip sosyal demokrat partiler, sömürücü sınıfları toptan kaldırarak ekonomik demokrasiyi en üst seviyede ve nihai olarak sağlamayı hedefliyorlardı.)

CHP nasıl sosyal demokrat oldu?

Cumhuriyet Halk Partisi kendisini sosyal demokrat bir parti olarak tanımlamaktadır. Bu partinin geçmişte işçi hareketleriyle herhangi bir ilişkisi olmamıştır. Kendisini solda görmesi de kuruluşundan itibaren değil, parti lideri İsmet İnönü’nün 1965 yılında CHP’nin ortanın solunda bir parti olduğunu açıklamasıyla başlamıştır. Ancak CHP’deki solun ve sosyal demokrasinin başlangıcını veya köklerini, siyasi bakımdan önemli olmakla birlikte İnönü’nün “ortanın solu” çıkışından çok, parti daha fırka haline bile gelmemişken, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti aşamasındayken Mustafa Kemal’in yaptığı açıklamalarda aramak gerekir. Mustafa Kemal, Birinci Meclis’te, 1 Aralık 1921 tarihinde Bakanlar Kurulu’nun görev ve yetkisini belirten kanun teklifi münasebetiyle yaptığı uzun tarihi konuşmasında şunları söylüyordu:

“İlmi içtima noktasından bizim hükümetimizi ifade etmek lazım gelirse, ‘halk hükümetiyiz’ deriz.”

Mustafa Kemal’in halk kavramıyla kastettiği şey elbette bütün ulustu. Kurulan hükümetin de herhangi bir sınıfın veya zümrenin değil, ulusun bütün kesimlerinin çıkarlarını kollamayı hedeflediğini belirtiyordu. Bütün sosyal tabakaları birlikte gözetme tutumunun, özellikle de geri bir tarım ülkesinde gerçekleştirilebilme imkânı veya ne ölçüde gerçekleştirilebilmiş olduğu ayrı bir konudur. O günün koşullarında temel sorun, ülkeyi üretici hale getirme ve ekonomik bakımdan kendi ayakları üzerinde durabilmesini sağlama sorunuydu.

Ama Mustafa Kemal’in bu yaklaşım tarzının, bütün katmanlarıyla ulusu gözetme düşüncesinin, günümüz gerçek sosyal demokrat partilerinin genel yaklaşımları ile arasında ilke bakımından herhangi bir fark yoktur. Yeni tip sosyal demokrat partilerdeki başlıca yenilik, kapitalizm sürdürülürken doğanın korunmasını da (nasıl başarılacaksa) programlarına eklemiş olmalarından ibarettir.

Dolayısıyla CHP’nin, sosyal demokrasiye açılma potansiyelini, doğuş evresindeki tarihsel köklerine borçlu olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle onun sonradan kendisini solda tanımlamasını sağlayan özelliğini de İsmet İnönü’nün ortanın solu açılımından ziyade, Mustafa Kemal’in halk hükümeti tanımında aramak gerekir.

Günümüzdeki yeni tip sosyal demokrat partilerin hedefi, yoksulları ve doğayı koruyarak kapitalizmi düzeltmektir. Bir siyasi parti bunu hedeflediği ve yapabildiği ölçüde sosyal demokrat adını almaya hak kazanır.

Yararlanılan
KAYNAKLAR

l Deniz Kavukçuoğlu; Sosyal Demokraside Temel Eğilimler, 3. Baskı, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, 2003.
l Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri (1919-1938), I. Cilt, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları; 1, Maarif Matbaası, İstanbul, 1945.
l Osmanlı’dan Cumhuriyet Türkiyesi’ne İşçiler (1839-1950), Derleyenler; Donald Quataert- Eric jan Zürcher, İletişim Yayınları, 2. \t Baskı, İstanbul 2007.