Nasıl Bir Anayasa?/ 3

CHP Milletvekili Kart: Yargı bağımsızlığı, dokunulmazlıklar ve basın özgürlüğünü konuşmak istemeyen hükümetin Anayasa Mahkemesi'nde yapmak istediği değişiklik, parti devleti olma sürecinin tamamlanması demektir.

cumhuriyet.com.tr

TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi CHP Milletvekili Atilla Kart, AKP hükümetinin anayasa değişikliği konusunda şeffaf ve samimi bir tutum içinde olmadığını belirterek “AKP, Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde kendi devletini kurdu. Anayasa Mahkemesi’nde yapılmak istenen değişiklik bu faşizan sürecin, parti devleti olma sürecinin tamamlanması demektir” dedi. Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasının da öncelikler arasında olması gerektiğini belirten Kart, “Hükümet bunlardan hiç bahsetmiyor” diye konuştu.
 

‘Sıra yüksek yargıya geldi'

CHP’li Kart, AKP’nin devletin en küçük birimlerinden üst kurullara kadar kadrolaşmasını büyük ölçüde tamamlandığını belirterek “Sıra yüksek yargıya geldi” diye konuştu. Anayasa Mahkemesi’nin değişikliklerle yetki ve görev alanının daraltılmak istendiğini dile getiren Kart, laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu hakkında yargı kararı bulunan iktidarın bilgi kirlilikleriyle amacını sakladığını söyledi.

Kart, “Hükümet, bir taraftan ombudsman sistemi diyor, diğer taraftan siyasi partiler seçim yasası diyor. Ancak, tüm bunların arka planında yargıdaki kadrolaşmalar var. Yargıda kadrolaşmada ciddi bir ilerleme kaydedildi. Yüksek yargının görevlerinin daraltılmak istenmesinin bir diğer nedeni de özelleştirmeler önündeki engelleri kaldırmaktır” uyarısında bulundu.
 

CHP’nin çekinceleri

Kart, CHP’nin anayasa değişiklikleriyle ilgili çekinceleri şöyle özetledi: “Biz 5-6 yıldır, adalet müfettişlerinin Adalet Bakanı’nın emrinde olmaktan çıkarılması gerektiğini söylüyoruz. Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun idari ve mali özerkliğini sağlayalım, dokunulmazlıkları kaldıralım, basın özgürlüğünü tartışalım diyoruz. Ancak karşımızda bunlardan bahseden bir hükümet yok. Siyasi partilerin kapatılması konusunda Venedik Kriterleri’nden bahseden hükümet, kriterlerin arasında yer alan yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü konuları görmezden geliyor. Milletvekillerini etkilemek için, anayasada hiçbir dayanağı olmamasına karşın milletvekili seçilme süresini 5, cumhurbaşkanı seçilme süresini ise 7 yıla çıkartmaktan bahsediyorlar. Muhalefetin kararlı tavrı nedeniyle bu önerileri geri çekecekleri anlaşılıyor. Dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda da sorunlar var. Biz yıllardır ‘Dokunulmazlıklar konusunda karma komisyon neden toplanmıyor?’ diye soruyoruz. ‘Toplanıp da ne yapacağız, nasıl olsa erteleme kararı vereceğiz’ diyen bir zihniyet var. Bu zihniyetin siyaseten şeffaf ve dürüst olduğunu düşünmüyorum. Daha önce kapalı kapılar ardından taslak metin hazırlandı, ben şimdi şeffaf bir süreç işleyeceğine ihtimal vermiyorum.”
 

‘Yüce Divan'ın tarafsızlığı yok edilecek'

Atilla Kart, Anayasa Mahkemesi üyelerinin bir kısmının TBMM tarafından seçilmesinin Anayasa Mahkemesi’ne siyasi kimlik kazandırma tehlikesi yarattığına dikkat çekerek, Yüce Divan’ın da tarafsızlığını yok edileceğini vurguladı.

Kart, “Şu anda bile Anayasa Mahkemesi’nin siyasi anlamda blok haline geldiği tartışmaları var. Anayasa Mahkemesi üyeleri aynı zamanda milletvekillerini yargılayan Yüce Divan’dır. Anayasa Mahkemesi’nin hukuki anlamda denetlediği Meclis üyeleri tarafından seçilmesi hukuk devletinin temel özelliği ile bağdaşmaz. Buradan çıkan sonuçlar da gerçekçi olmaz. Kuvvetler ayrılığının ihlali, erklerin birleşmesi, bu faşizan sürecin parti devleti olma sürecinin tamamlanması demektir” dedi. Türkiye milletvekilliği konusuna sıcak baktığını da belirten Kart, Meclis’e girme barajının yüzde 10’dan yüzde 5-6 sınırına çekilmesi gerektiğini, bu sayede temsilde adaletin sağlanabileceğini söyledi.



‘Toplumsal uzlaşı sağlanmalı’

MHP Milletvekili Faruk Bal, anayasa değişikliği çalışmalarının başladığını basın yoluyla öğrendiklerini, kendilerine uzlaşma sağlanması amacıyla hükümetten resmi bir bilgi verilmemesini eleştirerek, “Toplumun her kesiminin katkı sunduğu bir metinde uzlaşılmalıdır” dedi.

TBMM Anayasa Komisyonu üyesi ve MHP Milletvekili Faruk Bal, anayasa değişikliği çalışmalarının başladığını basın yoluyla öğrendiklerini, kendilerine uzlaşma sağlanması amacıyla hükümetten resmi bir bilgi verilmemesini eleştirerek, “Biz anayasa değişikliğinin toplumsal uzlaşı yoluyla yapılmasını istiyoruz. Ancak MHP, devletin yapısını, bölünmez bütünlüğünü, yargı bağımsızlığı ve parlamenter düzeni tehlikeye sokacak hiçbir metni onaylamayacaktır” dedi.

Bal, anayasa değişikliği ile ilgili TBMM Genel Kurulu’na verilmiş herhangi bir teklifin bulunmadığını anımsatarak, kamuoyunda tartışılan ve siyasi partilerin kapatılmasının zorlaştırılması ile Anayasa Mahkemesi üyelerinin TBMM tarafından seçilmesini de içeren değişiklik konularına dair hükümetten resmi bir açıklama yapılmadığını kaydetti. Bal, değişiklik yapılacağı tartışılmaya başlanan konuların ise nasıl bir program çerçevesinde uygulanacağının da muğlak olduğunu vurguladı. Anayasanın toplumsal mutabakat belgesi olduğuna da dikkat çeken MHP’li Bal, “Üzerinde uzlaşma sağlayacağımız bir metin, resmen bize intikal etmediği için basında çıkan konuları tartışarak uzlaşma kültürüne ve uzlaşma ihtimalimize zarar vermek istemiyoruz. Ancak, anayasa değişikliğinde tartışmasız toplumun her kesiminin beklentileri dikkate alınmalıdır. Aksi takdirde uzlaşma sağlanamaz” dedi.
 

Taviz veremeyeceğimiz hususlar

MHP’nin anayasa değişikliği konusunda taviz veremeyeceği hususlarına da ayrıntısıyla değinen Bal, MHP’nin hassasiyet gösterdiği konularla ilgili şunları söyledi: “Biz, Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘üniter devlet yapısı’, ‘milletin bölünmez bütünlüğü’, cumhuriyetin temel nitelikleri olan ‘laiklik’, ‘sosyal demokratik hukuk devleti’ ilkeleri ile ‘parlamenter demokrasi’ düzenin, demokrasinin ayrılmaz bir parçası olan ‘kuvvetler ayrılığı’ ilkesinin her şartta korunması gerektiğini sürekli dile getiriyoruz. Ayrıca kuvvetler arasında denge ve denetim mekanizmalarının korunması, hukukun üstünlüğü ve ‘yargı bağımsızlığı’ konularında hiçbir koşulda taviz verilmemelidir. Bu ilkelerin ihlal edildiği, tehlikeye düşürüldüğü hiçbir değişikliği kabul etmeyiz. Bu yöndeki çalışmalara da destek vermeyiz.”
 

‘Partiler değil sorumlular yargılansın’

AKP hükümetinin siyasi partilerin kapatılmasının zorlaştırılması konusunda nasıl bir düzenleme yapacaklarını bilmediklerini de söyleyen Bal, partilerin kapatılması değil, sorumluların yargılanması gerektiğini söyledi. Milletvekili dokunulmazlıklarının da hükümetin önünde büyük bir sorun olarak durduğunu kaydeden Bal, şöyle devam etti:“Siyasi partilerin kapatılması konusunda MHP’nin tutumu oldukça nettir. Siyasi partilerin mensuplarınca işlenen fiillerden partinin hükmü şahsiyeti etkilenmemelidir, bu gerekçelerle siyasi partiler kapatılmamalıdır. Cezayı gerektiren fiillerden kişiler sorumlu olmalıdır. Sorumlu siyasilerin yasada öngörülen koşullara göre cezalandırılması gerekir. Ancak, sözü edilen siyasi partilerin kapatılmasının zorlaştırılmasından önce milletvekili dokunulmazlıkları kaldırılmalıdır. Parti kapatmayı zorlaştıracaksınız ancak dokunulmazlıkları korursanız, dengeler bozulur. Bu demokratik bir anayasanın temeline aykırıdır.”

Anayasa Mahkemesi üyelerinin TBMM tarafından seçilmesi konusunda yorum yapmak istemeyen Bal, hükümetten konuyla ilişkin resmi bir açıklama beklediklerini ifade etti. Hükümetin bu konudaki düzenlemesinin de yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğünü rencide etmeyecek şekilde olmasını istediklerini söyledi.



‘Demokratik ve özgür olmalı’

Doç. Dr. Bertil Emrah Oder Türkiye’de her tür şiddetin önüne geçilmesi, barış içinde bir arada yaşama koşulları inşa edecek bir anayasal değişikliğin yapılması gerektiğini belirtti.

Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bertil Emrah Oder, “Tüm kanunlar özgürlükçü ve demokratik değerlere uygun biçimde düzenlenmedikçe, anayasanın değiştirilmesi yeterli sayılmaz” dedi.

Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bertil Emrah Oder, Türkiye’nin anayasa değişikliği konusunda öncelikleri tartışma konuları arasında “ifade özgürlüğü”, “birey hakları”,“sosyal devlet”, “kadın-erkek eşitliği”, “sendikal hakların tanınması”, sürdürülebilir çevre”, “özel yaşamın gizliliği” gibi konuların yer alması gerektiğine dikkat çekti. Oder, “Anayasa, biçimsel bir metin olarak anlaşılmamalıdır. Tüm kanunlar özgürlükçü ve demokratik değerlere uygun biçimde düzenlenmedikçe, anayasanın değiştirilmesi yeterli sayılmaz” dedi.

Doç. Dr. Oder, Türkiye’de her tür şiddetin önüne geçilmesi, barış içinde bir arada yaşama koşulları inşa edecek bir anayasal değişikliğin yapılması gerektiğini belirterek “İlk adım olarak, anayasanın ‘başlangıç’ metninde yer alan hukuk ötesi ve Türk-İslam sentezci ifadeler ayıklanmalıdır” ifadesini kullandı.

Yargı bağımsızlığını sağlayacak milletvekiliği dokunulmazlıklarının da kaldırılması gerektiğini dile getiren Oder, anayasa değişikliğinde dikkate alınması gereken hususlarla ilgili şu bilgileri aktardı: “Yargı bağımsızlığını sağlayacak, özerk kurumsal yapı ve yasama dokunulmazlığı bakımından milletvekillerinin yargılanması önündeki engellerin kaldırılması gerekir. Ancak gözaltı ve tutuklama işlemlerinin yapılmaması da ayrıca tartışılması gereken öncelikler arasında yer alıyor. Özel yaşamın gizliliğine ilişkin anayasal güvencenin pekiştirilmesi, ayrı bir özgürlük olarak iletişim özgürlüğünün düzenlenmesi, sendikal haklar ve toplusözleşme hakkının yasaklardan arındırılması temel sorunlar olarak gözüküyor. Parti içi demokrasi bakımından, sınırlı anayasal güvenceler de genişletilmelidir. Siyasal katılımda, kadın-erkek denkliği bir politik hedef olarak ayrıca vurgulanabilir. Bu alanda Siyasi Partiler Kanunu’nda da bir düzenleme zorunluluğu getirilebilir. Yüksek Seçim Kurulu’nun yeniden yapılanması, yetkilerinin gözden geçirilmesi ve kararlarının yayımı ayrıca tartışılmalıdır. Türkiye’nin ekonomik gelişme düzeyi karşısında, özellikle girişim özgürlüğüne ilişkin anayasal çerçevenin rekabet, piyasa müdahaleleri, küçük işletmeler ve tüketicinin korunması gibi gerekler çerçevesinde daha iyi düzenlenmesi tartışılabilir. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru kabul edilebilir. Ancak bu gelişme, yapısal bir değişimi gerekli kıldığı için, Anayasa Mahkemesi dahil tüm yüksek yargı organlarının yer aldığı müzakere süreçleri ile desteklenmelidir. Anayasa değişikliği tartışmasında gözden kaçan önemli bir nokta var. Anayasa, salt biçimsel anlamda anayasa metni olarak anlaşılmamalıdır. Anayasayı uygulayan, özgürlükler alanına ve devlet örgütlenmesine ilişkin tüm kanunlar özgürlükçü ve demokratik değerlere uygun biçimde düzenmelidir.”