Narmanlı Han’da değişim kapıda

Yeni sahipler, yeni bir proje, yeni bir mimar. Diğer tarafta ise önünde toplanan ve var olan projeleri protesto eden kalabalıklar. Narmanlı Han bir değişimin eşiğinde. Beyoğlu’na ruhunu üfleyen eserlerden biri olan bu hanın 184 yıllık öyküsü ve hanın yakın gelecekte kaderini belirleyecek tartışmaların özeti. Üstelik hanın içerisinden ilk kez açığa çıkan fotoğraflar eşliğinde...

Ersin Kalkan/Cumhuriyet

Beyoğlu Kent Savunması’nın talep ettiği gibi bunca yaşanmışlıktan sonra eskinin korunduğu, müzelerle, dükkanlarla dolu bir kamusal alan mı? Yoksa otel veya AVM’ye dönüştürmeyeceklerinin sözünü veren Mimar Sinan Genim’in “yedi dükkan, iki restoran” diye formüle ettiği biçimde restore edilmiş bir bina mı?

184 yaşındaki Narmanlı Han’ın geleceği henüz netleşmiş değil. Genim’in restitüsyon projesi Anıtlar Kurulu’ndan geçmiş durumda. Restorasyon projesi içinse hazırlık aşaması sürüyor. Bu arada Beyoğlu Kent Savunması da projeye itiraz etmeyi, Han’ın önünde eylemler düzenlemeyi sürdürüyor.

Yaklaşık olarak 15 yıldır kapalı durumda olan Narmanlı Han 1831 yılında Rus Büyükelçiliği binası olarak hizmete açılmış. 1880 yılında büyükelçilik birimleri şimdiki Rus Konsolosluğu’na taşınınca bina 1914’e kadar Rus hapishanesi olarak kullanılmış. O tarihten sonra da Rus Ticaret Ofisi’ne dönüştürülmüş. 1917 Ekim Devrimi’nden sonra bir müddet boş kalan bina, Beyaz Ruslar’ın İstanbul’a akın etmesiyle yeniden canlanmış ama Ruslar 1933 yılında binayı satmaya karar vermiş. Bu güzel binayı 19. Yüzyılın ortalarından itibaren Erzurum’da deri ticaretiyle uğraşan ve daha sonra İstanbul’a taşınan Narmanlı ailesi satın almış. 

 

SANATÇI ODALARI

Avni ve Sıtkı Narmanlı kardeşler sanatsever insanlarmış. Ticaret hayatında çok iyi paralar kazanan bu iki kardeş Narmanlı Han’ın az sayıdaki dükkanını ticaret erbabına kiralamış ama kalanını çok ucuz bedellerle sanatçılara vermeyi tercih etmiş. Ahmet Hamdi Tanpınar, Aliye Berger, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Firsek Karol, Neş’et Atay gibi sanatçı ve yazarlar uzun yıllar burada ikamet etmiş. Ermeni cemaatinin en eski gazetelerinden biri olan Jamanak’ın ofisi de tam 60 yıl boyunca bu handaymış. İstanbul’un ilk konfeksiyoncularından biri olan Antoine Visconti’nin mağazası da Narmanlı’nın dükkanlarından birinde yer alıyormuş. İşte tüm bu sebeplerden dolayı bu esere 1933 yılından itibaren Narmanlı Yurdu adı verilmiş. Çünkü olanakları kısıtlı olan sanatçıların yurdu olmuş bu han. 

1970’lerden itibaren Beyoğlu alt üst oldu. Galatasaray’ı var eden Levantenler ve Rumlar 1955’te uğradıkları gerici yağmalardan ve saldırılardan itibaren semti ve ülkeyi terk etmeye başladı. Tarlabaşı ve Beyoğlu’nun arka sokakları kocaman bir bataklığa dönüştü. Sanatçılar semtten uzaklaştı. Binalar metruk hale geldi. Sokaklar eski neşesini kaybetti. 

1980’lerin sonundan itibaren semt yeniden hareketlendi ama Narmanlı Yurdu’ndaki sanatçılar çoktan çekip gitmişlerdi. Onların boşalttığı yerlere tüccarlar yerleşmiş, avlunun ortasındaki binaya ise bir noter taşınmış, han ıssızlaşmıştı. 

Ama yine de güzeldi. Hanın kapısından girdiğinizde İstanbul’un curcunasından kurtulur, avluda oturup çay kahve içerdiniz. Mevsiminde akasyalar açardı bahçede, mor salkımlar sarkardı pergolalardan. Ama yeni tüccarlar kendi ihtiyacına göre binalara eklemeler yapmaya başlamıştı. Narmanlı ailesi de adeta küsmüştü bu eski yurtlarına. 

 

HAN KAPANIYOR

1990’larda Beyoğlu yeniden hayat bulmaya başlayınca Narmanlı ailesi hanı restore edip yeni bir fonksiyon vermeye karar verdi. Restorasyon projesini Mimar Halil Onur yaptı. O devirlerde eski yapıların üstüne cam cepheli beton eklemeler yapılmasına izin veriliyordu. Onur’un yaptığı projede böyle üç kat vardı. Ve tabii çok kötüydü. Bu projeye göre hanın altı oyulacak ve ortaya çıkan alana bir de otopark koyulacaktı. Anıtlar Kurulu projeyi onaylamıştı. Ben de bu projeyi o dönem çalıştığım gazetede haberleştirmiştim. Mimarlar Odası devreye girdi ve dava açarak projeyi iptal ettirdi. 

 

SON PROJEDE DURUM

O günden sonra han tamamen kapandı. 2013’ün aralık ayında Narmanlı Yurdu, Tekin Esen ve Mehmet Erkul’a satıldı. Yeni sahipleri restorasyon projesini Dr. Mimar Sinan Genim’e yaptırdı. Daha önce Pera Müzesi, Galatasaray Postanesi gibi Beyoğlu’ndaki ve Demre’deki Noel Baba Müzesi’nde de imzası olan Genim’in Narmanlı projesinde iptal edilen projeye göre bir takım farklılıklar var. 

Örneğin o projede otopark alanı bulunmuyor. Ekstra kat çıkılması öngörülmüyor. Hanın mümkün olduğu kadar aslına sadık kalınarak restore edileceği iddia ediliyor. Yedi dükkanın yanı sıra, bir restoran ve bir kafenin hizmete açılması planlanıyor. Binanın ortasında yer alan ve 1914’te yok edilen havuz yeniden ortaya çıkarılıyor. Yıllar içerisinde eserin içine yapılan bazı eklerin temizlenmesi hedefleniyor.

Sinan Genim proje kapsamında bahçenin bazı ağaçlardan arındırılması gerekebileceğini söylüyor. Buna karşılık mor salkımların korunacağını belirtiyor.

Bedri Rahmi’nin atölyesinin girişinde bir balık figürü olduğunu ve bu mozaik eserin 1980’lerde kaybolduğunu belirten Genim, bu figürün yeniden yaptırılarak yerine monte edileceğini ifade ediyor.

Genim projesine itiraz edenlerin başında yer alan Beyoğlu Kent Savunması’nın temel tezi projeyle Narmanlı Han’ın da soylulaşmaya maruz bırakılacağı ve Beyoğlu sakinlerinin girip çıktıkları bir yer olmaktan çıkacağı şeklinde.

 

 

KENT SAVUNMASI NE İSTİYOR? 

Beyoğlu Kent Savunması’ndan avukat Eren Can tarihi yapısı ve içinde yaşamış insanların yarattığı değerle Han’ın bir kültürel miras olduğunu, bu nedenle kamusal bir varlık olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor. Can, Narmanlı Han’ın sadece ön tarafının 1. derece, arka tarafların ise 2. dereceden tarihi eser statüsünde olduğunu belirterek ‘Sadece İstiklal Caddesi’ne bakan kısımları olduğu gibi bırakıp arka taraflarda büyüme planları var’ diyor. Yeni projede de arka kısımların yıkılmak istendiğini öne sürüyor. 

Eren Can, Han’ın insanların içerisinde vakit geçirebileceği şekilde restore edilmesini, Bedri Rahmi, Ahmet Hamdi gibi isimlerin yaşadığı odaların müzeye çevrilmesini talep ediyor. Beyoğlu Kent Savunması bu taleplerini dile getirmek amacıyla hafta içerisinde, 4 Nisan saat 15.00’te (yani dün) Han’ın önünde toplanmak üzere çağrı yaptı. Sokak ekinin baskı zamanlamasından dolayı eyleme sayfalarımızda yer veremiyoruz.

 

DÜKKANLARDAN BİRİ ANI MÜZESİ OLACAK

Projeye göre dükkanlardan biri anı müzesi gibi olacak. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eserlerinin ilk baskıları, burada yazdığı eserlerin el yazısı kopyaları ve yazarın o dönemine ilişkin fotoğrafları yer alacak. Ayrıca başta Bedri Rahmi olmak üzere Narmanlı Yurdu’nda yaşamış olan diğer sanatçı ve yazarların da fotoğrafları, notları, eserlerinin örnekleri bu müzede sergilenecek.

BİR TANPINAR ANISI

Tatyana Moran’ın 2000 yılında İletişim Yayınları’ndan çıkan “Dün Bugün” adlı kitabında eski Narmanlı günleri şöyle anlatılıyor: 

“Ankara’dan döndükten sonra Hamdi (Ahmet Hamdi Tanpınar) profesör olarak Edebiyat Fakültesi’ne girdi. Aynı zamanda da Güzel Sanatlar’da ders veriyordu. Mali durumu biraz düzelmişti. Bana artık ablasının evinde kalmak istemediğini, ayrılıp taşınmak istediğini söyledi. Aklıma derhal bizim Narmanlı Yurdu’nda, giriş katında küçük bir daire geldi; bir büyük oda, mutfak ve banyodan ibaretti. Ucuza vereceklerdi. Teklif ettim. Hamdi çok sevindi. Derhal tuttu ve taşındı. Perde olarak camlara gazeteler yapıştırdı, bir-iki tabak, bardak satın alındı.  

Hamdi bir gün hasta oldu. Bizim hizmetçi Melahat aşağı inip, ‘Hamdi Bey nedir o eski yorgan, o sizi ısıtmıyor, perdeleriniz de yok, niye böyle oturuyorsunuz?’ diye sormuş.

“Param yok” demiş Hamdi. “Bunları size taksitle yaptırırım” demiş Melahat ve yaptırdı da. 

Bu daire her akşam dolup taşıyordu; Bedri Rahmi, karısı, kızkardeşi Mualla (şimdi Anhegger’in karısı), Selahattin Eyüboğlu, ressam Zeki Faik İzer, Mehmet Ali Cimcoz ve karısı Adalet… Türküler söylenir, yenilip içilirdi.”

Bir zamanlar işte böyle bir yermiş Narmanlı Yurdu…

NARMANLI’NIN İÇİNDEN İLK FOTOĞRAFLAR